Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kimsenin Türkiye'yi yanlış bir konumda göstermeye çalışmasına, Türkiye'yi farklı bir kategoriye yerleştirmesine izin vermeyeceklerini belirterek, "Kimsenin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na saygısızlık yapmasına fırsat vermeyiz" dedi. Meseleye sadece insani duygularla baktığını belirten Erdoğan, "Bizim dışişleri anlayışımız, başkalarının ne diyeceği anlayışı üzerine kurulu değil. 71.5 milyon vatan evladı biriz, beraberiz, ayrımcılık olmayacak. Onurumuzla kimseyi oynatmayacağız" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bölgede ülkeler arasında her zaman arabuluculuk yaptığının altını çizerek, "Son 6 yıldır bölgede oynadığımız role bakarlarsa bunu görürler. Bizim temel sloganımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifade ettiği yurtta sulh, dünyada sulhtur. Biz İsrail-Suriye dolaylı görüşmelerinde bu amaçla arabulucu olduk. Biz İsrail-Filistin sorununun aşılmasına bu amaçla katkıda bulunduk. Biz İsrail-Pakistan arasında diplomatik temas kurulmasına bu amaçla gayret ettik. Lübnan meselesinin çözümünde bu yüzden aktif rol oynadık. Gürcistan-Rusya krizinde bu amaçla devreye girdik. Birçok ülkeye bu amaçla asker gönderdik. Bölgede her topluluk arasında bir an önce kalıcı barış oluşturulsun, bölge huzura, istikrara kavuşsun. Biz iyi niyetle dünya barışı için çaba gösterirken, birilerinin bizi farklı konumlara oturtmaya çalışmasına kesinlikle müsaade edemeyiz" diye konuştu.

Filistin'de bir dram yaşandığını belirten Başbakan Erdoğan, meseleye insani duyarlılıkla baktığını söyledi. Erdoğan, "Bu dramı belli bir dinin, belli bir ideolojinin, dünya görüşünün, ırkın, bölgenin, devletin mensubu olarak değil, sadece insan olarak değerlendirmek gerekirdi. Ben de sadece insani duyarlılıklarla bu meseleye baktım. Arkadaşlarım vicdanlarının sesini dinleyerek bu meseleye yaklaştılar. Bu trajediyi, sivillerin, o yavruların öldürülmesini, o kadınların öldürülmesini basit bir iş kazası gibi, basit bir hata gibi göstermek ne kadar anlamsızsa, yaşananları duymamak, görmemek, konuşmamak, hissetmemek de bir insan olarak bize o kadar anlamsız gelir. Zulme duyarsız kalmak da zulümdür. Kimse bin 300 kişinin öldürüldüğü bir olayın küçümsenmesi, 5 bine varan insanın yaralanmasının normal karşılanması, görmezden gelinmesini isteme hakkına sahip değildir. Sorunun kendisini değil de yaşanan trajediye verilen tepkileri bir sorun gibi yansıtmak bize insaflı bir tutum gibi gelmiyor. Bu insani özelliklerimizi, reel politika uğruna, siyasi dengeler adına bastırmayı doğru bulmuyorum" ifadelerini kullandı. Başbakan Erdoğan şöyle konuştu:

"Biz kategorik olarak İsrail'i, Yahudileri suçlamıyoruz. Topyekun bir eleştiri getirmiyoruz. Eleştirimiz somut bir olayda kullanılan yöntemedir. Fosforlu bombalaradır, kitle imha silahınadır, hükümetin attığı bir adımla yüzlerce masumun ölümüne sebep olmasınadır, yani İsrail yönetiminin uygulamalarınadır. Biz bir yöntemi, somut bir olayı eleştiriyoruz. Hiçbir toplumu, dini, etnik grubu topyekun eleştiri tahtasına oturtmadık. Buradan yalan yanlış haber yapanlara sesleniyorum. Vahşetin avukatlığını yapanlara sesleniyorum. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın yanında değil de, başkalarının yanında yer alanlara sesleniyorum. Her olayı semitizm karşıtlığı gibi göstererek birilerinin dokunulmaz, eleştirilmez hale getirilmeye çalışılması da büyük bir yanlıştır. Biz antisemitizme karşıyız. İsrail'e yönelik her eleştirinin semitizm karşıtlığı gibi gösterilmesini doğru bulmuyoruz. Herkes barış sürecine katkı vermeli. Barıştan yana taraf olmalı. Türkiye'nin tarafı bellidir, o da barışın tarafıdır. Tepkiyi diplomatik bulmayanlara da birkaç şey söylemek istiyorum. Ben orada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak bulundum. Biz bir kabile reisi değiliz. Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanıyız. Türkiye'nin saygınlığını, itibarını düşünmek, kollamak sadece iktidarın değil, muhalefetin de görevidir. Sadece hükümetin değil, bütün kurumların görevidir. Dışarıdakiler de, içeridekiler de Türkiye'nin büyüklüğünü, gücünü, ağırlığını iyi anlamalı, buna göre davranmalıdır."

Bazı kesimlerde bir panik havası olduğunu belirten Erdoğan, "Türkiye ne yapar, ne eder" diye bir kaygı olduğunu söyledi. Erdoğan, "Türkiye ne yapar değil, Türkiye ne der. Türkiyesiz başkaları ne yapar diye düşünülmesi lazım. Kendisine ve ülkesine güvenmeyen, gücünü bilmeyen, eğilen bükülen bir anlayış bizim karakterimiz değil, olamaz. Bizim dışişleri anlayışımız, başkalarının ne diyeceği anlayışı üzerine kurulu değil. Gündemi belirlenen bir ülke olmak bir ülke üzerine kurulu değil. Bizim dışişleri anlayışımız bizim ne diyeceğimiz üzerine kurulu. Diklenmeden dik durmak üzerine kurulu. Bazıları bunu anlamakta zorluk çekebilir çünkü onlar hep böyle yetiştiler. Gölgesinden korkanlar bunu anlamakta zorlanabilirler. Bizim yönetim anlayışımız Türkiye'nin menfaatlerini, itibarını, saygınlığını korumak üzerine kurulu. Bizim hükümetimiz kazansın diye değil, Türkiye kazansın diye hareket ediyoruz" dedi.

Bugüne kadar sadece Türkiye'nin, Türk milletinin menfaatini düşündüklerini, bundan sonra da öyle yapacaklarını belirten Erdoğan, "Biz partimiz kaybetmesin diye değil, Türkiye kaybetmesin diye uğraşıyoruz. Biz kendi menfaatimizi değil, sadece Türkiye'nin menfaatini düşünüyoruz. Zaman 18 Mart 1915. Adeta dünya Türkiye'nin karşısında Çanakkale'de bizi yok etmek için saldırıya başlamış, Çanakkale Boğazı'na girmişlerdi. Türkiye'nin gücü belliydi ama Türkiye'ye saldıranların da, o ittifakın da gücü belliydi.

Bütün bu olaylar karşısında o zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk Mehmetçiğe 'ben size ölmeyi emrediyorum' diyordu. Bir taraftan bu mücadelelerin içerisinden gelen bir milletin torunu olacaksın, bir taraftan da 'acaba bu ne der' diye düşüneceksin. 10 düşüneceğiz bir yapacağız ama onurumuzla kimseyi de oynatmayacağız" diye konuştu.