BAHÇEŞEHİR Üniversitesi’nden Prof. Yılmaz Esmer’in “Radikalizm ve Aşırıcılık Araştırması”nın sunumunu dinledim ve inceledim. Basına baktım, gazeteler kendi çizgilerine göre vermişler; işte iki örnek:

* Cumhuriyet‘in manşeti, “Dindar ve kapalı bir toplum”du. İçki, şort, mayo, kadın eşitliği gibi konularda hoşgörüsüzlük gerçekten fazla... Birinci sırada dini önemseyenler yüzde 62, laikliği önemseyenler yüzde 16’da kalıyor. Etnik kimliği sebebiyle “ayrımcılığa” uğrayanlar yüzde 8, laik olduğu için ayrımcılığa uğrayanlar yüzde 6 oranında... Dini inançları yüzünden ayrımcılığa uğrayanları Cumhuriyet yazmamıştı.
* Zaman’ın manşeti ise “Türkiye’de mahalle baskısı yok” idi. Prof. Esmer’in bu araştırması, Prof. Binnaz Toprak’ın araştırmasını geçersiz kılmıştı. Gerçekten, dini inançları sebebiyle “baskı” görenlerin oranı yüzde 5, mezhep ve laiklik sebebiyle baskı görenlerin oranı ise yüzde 4’ten ibaretti! Farklı bir kategori olan “ayırımcılığa” gelince, laik oldukları için ayrımcılık görenlerin oranı evet yüzde 6 idi ama dini inançları sebebiyle ayrımcılığa uğrayanların oranı yüzde 10’du...

Anketleri okumak

Anketlerin yapılması da okunması da zordur! Evvela, soruların nasıl sorulduğu çok önemlidir. Yukarıda iki gazete örneğinde gördüğümüz gibi, aynı anketten farklı tablolar çıkarmak da mümkündür.

Milliyet‘in manşete çıkardığı “4 kişiden 3’ü ‘içki içen komşu’ istemiyor” bulgusu mesela... Bu soru “aşırı içki içen, ölçülü içki içen” falan gibi alt başlıklarla sorulsaydı farklı sonuçlar çıkabilirdi. Anketteki birçok soru için geçerlidir bu.

Prof. Esmer’in de vurguladığı üzere çok önemli bir sorun da anketlerde ‘genel ilke’ niteliğindeki sorularla, somut konulardaki soruların ‘çelişik’ sonuçlar verebilmesidir. Bu araştırmada da toplumun yüzde 92’si genel ilke olarak “hiçbir gerekçenin terör ve öldürmeyi haklı çıkarmayacağını” belirtiyor. Ama Irak’ta, Afganistan’da ve Filistin’de ABD ve İsrail’e karşı yapılan şiddet eylemlerini haklı bulanların oranı yüzde 50’ye çıkıyor.
Demek ki anketleri okurken ve sonuç çıkarırken ‘aşırı’ yargılara varmaktan sakınmalıyız.

Teselli faktörleri?

Prof. Esmer’in araştırması tartışmasız biçimde hoşgörü fakiri olduğumuzu ortaya koyuyor. Daha önce başka araştırmalar da bu sonuca ulaşmıştı. İdeolojik veya siyasi bir grubumuz “öteki”nden daha iyi değil. Yabancı düşmanlığı, siyasi paranoyalar, “öteki”ne bakış gibi konularda laikler de muhafazakârlar da kapalı, katı, hoşgörüsüz!

Eğitim ve dışa açılma geliştikçe azalacak bu katılık.

Ama bugün de ‘teselli’ verici bazı özelliklerimiz var: “Devrimci” tavrı benimseyenlerimiz, toplam yüzde 15’i geçmiyor çok şükür! Herkes kendi doğrularının “devrimci”si olursa ne hale geliriz, düşünün!

Yine çok şükür, halkın ezici çoğunluğu “aşırılığa” karşı...
Yüzde 91’le PKK ve anlaşılabilir sebeplerden yüzde 90’la İsrail “aşırılar” listemizin en başında... Yüzde 80 civarında oranlarla “şeriat, demokrasi karşıtı girişimler, komünizm, Bush, Hamas, faşizm, ırkçılık” da halkın gözünde “aşırılık” olarak görülüyor; demek ki laiklik de tehlikede değil.

Maalesef hoşgörümüz kıt, ama çok şükür paranoyalarımız temelsiz.

Taha Akyol - Objektif
[email protected]
Milliyet


ÖZÜR VE DÜZELTME: Cumartesi günkü yazımda “...elbette Azerbaycan’ın aleyhinedir” ifadesi yanlış dizilmiştir, “lehinedir” olmalıydı. Düzeltir özür dilerim.