Madem “askerci” ve “polisçi” diye...

Madem “askeri yargıdan yana olanlar” ve “sivil yargıdan yana olanlar” diye...

Madem “Tayyipçi” ve “anti-Tayyipçi” diye...

Madem “Ergenekon’a inananlar” ve “Ergenekon’a inanmayanlar” diye...

Ortadan ikiye bölünmüş durumdayız...

O halde...

Kutsal öğretilerin buyruklarına kulak verelim ve ihtilaflarımızı değil, müştereklerimizi öne çıkaralım...
İşte birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde, hazırladığım “müştereklerimiz” listesi:

BİR: İster Taraf okuru olalım, ister Cumhuriyet... Son tahlilde hepimiz “İkoncanlar”ı bir yandan ilgiyle izliyor, bir yandan da “Kafayı yemiş bunlar ya” tavrını koymuyor muyuz?

İKİ: İster muhafazakâr olalım, ister ultra laik... Son tahlilde hepimiz şu son dönemde en az 15 dakika Michael Jackson geyiği çevirmedik mi?

ÜÇ: İster AKP’li olalım, ister CHP’li... Son tahlilde hepimiz Beşiktaş taraftarının direnişçi ruhuna meftun değil miyiz?

DÖRT: İster türbanlı olalım, ister türbansız... Son tahlilde hepimizin aşkına en az bir adet Sezen Aksu şarkısı eşlik etmedi mi?

BEŞ: İster Burhan Kuzu’cu olalım, ister Sabih’çi... Son tahlilde hepimiz Sezen Aksu’nun önüne gelene beste vermesine kafayı takmış değil miyiz?

ALTI: ister ‘askerci’ olalım, ister ‘polisçi’... Son tahlilde hepimiz “Issız Adam” filminden yola çıkarak en az üç espri patlatmadık mı?

YEDİ: İster demokrat olalım, ister cumhuriyetçi... Son tahlilde hepimiz “kolbastı” denilen illetin pençesine düşmedik mi?

SEKİZ: İster Ergenekon’a inanalım, ister inanmayalım... Son tahlilde hepimiz “röntgen meraklısı” değil miyiz?

DOKUZ: İster dindar olalım, ister ateist... Son tahlilde hepimiz Cüppeli’yi komik bulmuyor muyuz?

Sansürsüz aktarım: Arif Sağ ne anlattı

Arif Sağ aradı... 16 yıl önce Madımak Oteli’nde yanmaktan nasıl kurtulduklarını anlattı...

Noktasına, virgülüne dokunmadan, sansürsüz aktarıyorum:

“Yaklaşık 40-50 kişiydik... Otel yanarken bir çıkış arıyorduk... Üst katlarda dumandan etkilenmemek için bir odanın penceresindeki camı kırdık... Kırılan camdan aşağı baktığımızda bir boşluk gördük... O boşluğa atladık... O kadar insanın, orada durabilmesi imkânsızdı... Bunun üzerine boşluğun yanındaki balkona geçtik. Burası BBP’ye ait binaymış... İçeridekiler önce bize tepki gösterdiler... ‘Sizi buraya biz mi davet ettik’ dediler... Tepkiler yoğunlaşıyordu... Ben arkalardaydım... Biraz öne çıkınca BBP Sivas İl Başkanı ya da İl Başkan Yardımcısı, beni fark etti... Tepki gösterenleri yatıştırdı ve içeri girmemize izin verdi... Oturduğumuzda da bana şöyle dedi: ‘Arif Bey, yıllar önce arabam bozulmuş ve karda kışta yolda kalmıştım. O zaman siz yoldan geçiyordunuz, beni aracınıza almıştınız. Yıllar önce siz beni yolda kurtarmıştınız, şimdi de biz sizi kurtardık’ dedi... Olayın aslı budur...”

En şık istifa

Dün Türk siyasetinin en şık, en medeni, en centilmen istifası gerçekleşti.

Partisini terk edip gidenlerin, giderlerken partilerine saydırmalarına alışmış bir ulusun çocukları olarak...

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün, dün DSP’den istifa ederken ortaya koyduğu tavrı hem şaşırarak, hem de beğenerek izledik.

Bu öyle bir istifa idi ki...

Saygısız tek bir kelime bile edilmedi... Ecevit minnetle anıldı... Zeki Sezer ile Masum Türker’e teşekkür edildi... Partililere teşekkür edildi...

Bırakıp gitmenin gerekçesi, bırakılıp gidilen partiye yüklenmedi...

Bırakıp gitmenin gerekçesi olarak, “yeni bir yolculuğa çıkış” gösterildi.

Bu şık istifa için Mustafa Sarıgül’e teşekkürler...

Onaydan sonra Gül’ün durumu

BİR: Hakemlik vasfını tartışmalı hale getirdi...

İKİ: Askerin hükümetle Çankaya arasında fark görmemesine neden oldu...

ÜÇ: Çankaya’nın dikkat merkezi haline gelmesinin önüne geçti...

DÖRT: Benzer durumlarda nasıl hareket edeceğinin işaretini çaktı...

BEŞ: Son tahlilde reyinin her zaman Tayyip Erdoğan’dan yana olacağını gösterdi...

ALTI: Bazı kesimlerde doğan “Çankaya umudu” başlamadan söndü...

Ahmet HAKAN
[email protected]
Hürriyet