Yer Beşiktaş... Sorgulamaların yapıldığı binanın önü..
Tuncay Özkan gözaltına alındığı için onu desteklemeye gelen, elinde Türk bayrağı-Atatürk resimleri olan bir grup “bekliyor ve küçük çaplı” tepkilerini gösteriyorlar...

Ana haber bültenlerinden birine bağlantı yapan haber muhabiri son durumu aktarıyor... İşte ne oluyorsa o anda oluyor yoldan geçmekte olan türbanlı bir bayanla grup arasında sözlü bir tartışma çıkıyor ve tartışma çevredeki herkesin dikkatini çekecek şekilde büyüyor...
Muhabir “olanları fark etmekte gecikiyor”, ortam yatışıyor ve görüntü kameralara yansımasına rağmen Türkiye’nin büyük bir bölümü tarafından algılanmıyor...

Sevgili dostlar, yukarıda sizlere gördüğüm kadar “detaylı” aktaramadığım ama seyrederken içimi yakan manzara tek kelimeyle korkunç! Türkiye adına korkunç!

Peki “biz” nasıl bu hale geldik? Nasıl bu kadar bölündük? Bunu bize kim yaptı?

Oradan geçen ve inandığı için başını örten ve kimse bilemez belki de “laik Cumhuriyetimize, Atatürk’e bizden bile daha bağlı olan” bayan “kardeşimiz, anamız, ablamız” olabilir. Orada bekleyen ve “Cumhuriyet elden gidiyor” kaygısında olan, sadece demokratik haklarını sonuna kadar kullanmaya çalışanlar da “abimiz, annemiz, babamız, arkadaşımız” olabilir!

Ama maalesef dostlarım, görüntü hiç de öyle değil... Sırf başı kapalı olduğu için “peşin yargıyla protesto görenler” veya “sırf elinde Atatürk resmi olduğu” için, sadece Cumhuriyet ilkelerini savunduğu için saldırıya, hakarete uğrayanlar!

Sevgili dostlar, biz “Bu muyuz?” Soruyorum size biz “bu muyuz?”

600 yıl Çin sınırından Balkanlar’a “hoşgörü” dersi veren, dünyanın en mükemmel dünya hayatını sergileyen bir peygambere, doğru algılandığı zaman her yönde yol gösterebilen bir dine, son 100 yılda emperyalizme karşı koyabilmiş tek lidere sahip olan bizler “bu muyuz?” Elimizdeki “bütün manevi servetten-mirastan” çıkardığımız bu mu?

Bu noktada tekrar soruyorum bu bölünmüşlükten, bu kırılmışlıktan bu ülkede yaşayan bir “insan” olarak utanmıyor muyuz?

Ben kendi adıma çok utanıyorum ve en önemlisi “daha sert bir vuruşmaya” doğru ilerleyen “bölünmüşlüğümüzden” çok ama çok korkuyorum. Kendi adıma değil, bu ülke adına, burada yaşamak zorunda olan ve gidecek başka hiçbir yeri olmayan “bizler” adına korkuyorum!

Sevgili dostlar, “birlik ve beraberlik” algılamasının öne çıktığı bu bayram tatiline girerken ve birileri daha “bayramın ismi konusunda” bizi bölmeye çalışırken, bizler, kendimizi nasıl tanımlarsak tanımlayalım, “bizler” gelin bu gidişe “dur” deme yolunda her şeyi baştan sorgulayalım.

Bir düşünürün son bir cümlesi ile veda etmek istiyorum

“Uykudakiler uyansın, belki yanmak vaktidir... Gerçekleri görenler toplansın, şimdi vermek vaktidir...”