Dokuz yıldır ülkeyi yöneten AKP Hükümeti genel olarak büyük tahribata neden oldu. Bu süre içerisinde sağlık alanında uygulanan politikaların sonucunda da Devletimiz ve Milletimiz büyük zararlar gördü.

Aşağıda bunların bazıları belirtilmiştir.

1) Türkiye Yeni Hastalıklarla Tanıştı

Türkiye AKP iktidarı ile birlikte yeni hastalıklarla tanıştı. Kuş Gribi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (Keneden bulaşan hastalık) ve domuz gribi Türkiye’de ilk defa görüldü.

Kuş gribi bahanesi ile 2006-2008 yılları arasında vatandaşın 2,5 milyon tavuğu itlaf edildi.Vatandaş tavuk, yumurta yiyemez oldu. Tavukçuluk sektörü el değiştirdi.

Kene’nin doğada ki toplayıcısı olan tavukların azalmasında sonra keneden ölümler ortaya çıktı.Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığından 2006 yılında 27, 2007 yılında 33, 2008 yılında 55, 2009 yılında ise 63 kişi hayatını kaybetti. Bu yıl ölümlerin sayısı ilk 7 ayda 20’yi geçti.

2009 yılında Türkiye Domuz Gribi ile tanıştırıldı. Ülkemizde domuz gribinden 5 Bin 300 kişinin öleceği ilan edildi. Daha sonra 627 kişinin hayatını kaybettiği ve salgının bittiği açıklandı. Mevsimsel gripten her yıl ülkemizde yaklaşık 17 bin kişi hayatını kaybeder iken ve bununla ilgili olarak bir şey yapmaz iken, Sağlık Bakanlığı tarafından Domuz Gribi korkusu yaratıldı. 43 milyon doz aşı alınması için anlaşma yapıldı. 8 milyon 400 Bin aşı geldi. Bu aşıların 4 milyonu uygulandı. Geri kalanlar elde kaldı. Başka ülkelere hibe edildi. Bir aşının Türkiye’ye bedeli 5.2 euro oldu. Domuz gribinde aşı ve ilaçlardan uluslar arası şirketler 10 milyar dolar kazandı. Gereksiz panik havası ile başka harcamalar yaptırıldı.

2) Sağlık Ocakları Kapatıldı

Sağlık Bakanlığı 2005 yılında Düzce’de başladığı aile hekimliği uygulaması ile 50 yıldır hizmet veren sağlık ocaklarını ve sağlık evlerini kapatmaya başladı.Köylerde sağlık kuruluşu ve sağlık personeli kalmadı.Köyde yaşayan Vatandaş hastalandığında şehre gitmeye mecbur hale getirildi. Bir doktora 3500 kişinin verildiği ve doktorun il veya ilçe merkezinde bulunduğu aile hekimliği sistemine geçildi. İl ve ilçelerde Sağlık ocaklarının binaları da ofis olarak aile hekimlerine kiralanmaya başlandı.
Bakanlık bu sistemin 2007’de bu sistemi tüm Türkiye’de uygulamaya başlayacaktı. Yıl 2010 oldu hala ancak 46 ilde uygulama başlayabildi. Sistemin temeli olan sevk zorunluluğu da kaldırılarak aile kimliği sistemi başlamadan işlevsiz kılındı.

3) Hastaneye Her Giden Ameliyat Edildi

Sağlık Bakanlığı doktorlara yönelik performans uygulamasını getirdi. Bu sistemle doktorlar ne kadar çok hasta bakarsa, ameliyat ederse tetkik yaparsa o kadar para kazanacaktı. Bunun sonucunda hastaneye giden herkes ameliyat edildi. 2002 yılında Bakanlığa bağlı hastanelerde Büyük (331 Bin 143), Orta (307 Bin 093), Küçük (197 Bin 957) olmak üzere toplam 836 Bin 518 ameliyat yapılırken, 2005 yılında yapılan ameliyat sayısı büyük (1 Milyon 115 Bin 349), orta (562 Bin 630) küçük (610 Bin 510) olmak üzere toplam 2 milyon 288 Bin 489 oldu.

4) Sağlık Harcamaları Arttı

Sosyal Güvenlik Kurumunun 2006 yılında 23 Milyar TL olan sağlık harcamaları 3 yıl sonra 36 Milyar TL’ye çıktı. 3 yılda 13 milyar TL arttı. 2008’de ilaca yapılan ödeme 10 milyar TL olurken 2009’da bu rakam 12 Milyar TL’yi geçti. Türkiye yeni hastalıklarla tanıştı. Sağlıkta yolsuzluklar arttı. Türkiye’de uzman doktorların yaptığı muayene sayısı 2002 yılında 90 Milyon iken 2008 yılında 210 Milyona çıktı. Türkiye’de milletin parası milletin sağlığına harcanmadı. İlaç firmaları, Özel hastaneciler, medikal firmalar zengin edildi.SGK nın açıkları attı.2002 yılında 8 milyar Lira açık vermiş iken,2009 yılında SGK nın açığı 30 milyar Lira oldu.

5) Taşeronlaşma

Sağlıkta taşeronlaşma inanılmaz boyutlara ulaştı. 2002 yılında hastanelerde görev yapan taşeron firma çalışanı 20 bin iken bu sayısı 2010 yılında 120 bini geçti. Taşeron firma elemanlarına sağlık hizmetleri gördürülmeye başlandı. İğne yapmak ve dikiş atmak, sonda takmak gibi işleri yapan sağlıkçı olmayan taşeron elemanları artık ameliyata bile giriyor. Hastane yöneticileri bunlara göz yumuyor. Mersin'de bulunan bir hastanede çalışan temizlik firması çalışanının Takvim Gazetesine gönderdiği yazı "Hastanenin taşeron temizlik firmasında 8 yıldır çalışıyorum. Maaşlarımız neredeyse her ay geç ve farklı tarihlerde yatırılıyor. Düzenli bir şekilde maaş alamadığımız gibi, yol paraları da sözleşmelerimizde gösterildiği halde yatırılmıyor. Hastanede her türlü işi yapıyoruz. Bazılarımız ameliyatlara girip doktorlara yardım ediyor. Ayrıca temizlik işçileri mide yıkama işlemi ve pansuman da yapıyor. Bu konularla ilgili olarak 3 çalışan il sağlık müdürlüğüne şikayette bulundu. Sorumlular yerine çalışanlar işten atıldı."

6) Muayene Katkı Payları

Herkes parasız sağlık hakkına kavuşuyor, herkesin doktoru olacak gibi söylemlerle vatandaşı kandıran iktidar. Hastanelerde muayeneden bile tahsilâtçılığa başlayarak Türkiye’de bir ilke imza attı. Bu uygulama ile muayene katılım payları önce ;

2. basamak resmi sağlık kuruluşlarında 3 TL,
3.basamak eğitim ve araştırma hastaneleri 4 TL
Üniversite hastanelerinde 5 TL ,
Özel Sağlık Kuruluşlarında 10 TL olarak belirlendi.

Danıştay’ın bunun iptal ederek hepsini 2 TL’ye indirdi. Fakat iktidar bu iptal kararının ardından yeni bir düzenleme ile bu ücretlere bir de zam yaptı ve böylece;

Birinci basamak sağlık kuruluşları ve aile hekimliği muayenelerinde 2 TL ,
İkinci ve üçüncü basamak resmi sağlık kurumlarında 8 TL,
Özel sağlık kurumlarında 15 TL,

tutarında katılım payı alınmaya başlandı.

Vatandaş hastanede kaç doktora muayene olursa o kadar para ödemeye mecbur hale getirildi. Muayene Parası ödemeyenlere eczanelerin ilaç vermesi yasaklandı. Sonuçta Bugün birikmiş katılım payı borçları yüzünden eczanelerden ilaç alamayan binlerce yoksul insanın sağlığı hiçe sayıldı..

7) Genel Sağlık Sigortası

Genel Sağlık Sigortası ile bazı hastalıkların tedavisi sigorta kapsamı dışında bırakıldı. Diş, Ortez ve Protez gibi cihazlar alımında katkı payı alınmaya başlandı. Yeni gözlük alama süresi uzatıldı. İlaç sayısı ve miktarı kısıtlandı,doktorun yazdığı ilaç yerine başka ilaç verildi,vatandaşın doktorun yazdığı ilacı alabilmesi için parasını ödemesi istendi.

SGK verdiği biri kararla trafik kazalarının hastaneler tarafından kendisine fatura edilmemesini, fatura edilse bile ödenmeyeceğini ilan etti. Trafik kazası sonrasında kişi, özel veya üniversite hastanesine giderse, her sağlık tesisi tahsilatını kendi yapmak zorunda olduğundan trafik kazalarını ya tedavi etmek istemiyorlar veya hastayı kendi ceplerinden ödeme yapmaya zorluyorlar. Trafik kazasında aracın sigortası yoksa kaza yapan vatandaşa fatura ödettiriliyor. Kısacası AKP döneminde sağlık paralı hale geldi. Vatandaşına sağlık hizmetlerine ulaşımı zorlaştı.

8) Kamu Hastane Birlikleri

Meclis Genel Kurulunda görüşülmesi ve ardından yasalaşması beklenen Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı ile hastane işleyişi ve yönetimi kökten değiştirilmek istenmektir.

Bu tasarının yasalaşması halinde hastaneler idari ve mali açıdan özerk işletmelere dönüştürülerek sağlık hizmeti bir kamu hizmeti olmaktan çıkacaktır. Kuma hizmetlerinin yerini karlı bir işletmenin aldığı hastanelerde de sağlık hizmeti ücret karşılığı elde edilebilen bir meta haline gelecektir. Bölgesel farklılıklar ortaya çıkacak, hastaneler yerinden yönetimle yerel yönetimlere devredilecek. Şehirlere kale diyenler, özerklik talep edenlere hastaneler teslim edilecek.

Yönetim kurulunda ticari ilişkileri olan kişilerin yer alması belli bir para sirkülasyonu olan hastaneler üzerinden bazı olumsuz ilişkilerin doğmasına neden olacaktır. Yönetim kuruluna tanınan yetkiler arasında birliğin her türlü taşınmazını satmak, kiralamak, kiraya vermek devir ve takas işlemlerini yürütmek yer almaktadır. Birliklere ait olan taşınmazlar kamu mallarıdır. Bu taşınmazların satılması birlikler aracılığıyla özelleştirmenin kısa yoldan yapılması anlamına gelmektedir. Bu yetkiler hastane ve hastane bina ve arazileri üzerinde suiistimale yol açabilecek mahiyettedir.


Prof.Dr.Sefer Aycan
Gazi Ü.Tıp Fakültesi