Biraz uzun, biraz çetrefilli, biraz düşündürücü bir soru oldu ama olsun, soru sorudur, dumanı sobadan dışarı gönderen borudur.


Birisi iflas eder, bazıları üzülür, bazıları sevincinden mevlit okutturur.


Birileri evlenir, bekârlığa veda eder, kimi kız, ‘tüh beni almadı, bana yar olmayanı sevdiğim erkeğe de yar etmem’ deyip ya intihar eder, ya gider oğlanı vururken, bazıları da çocuklarının mürüvvetini göreceği için kurban keser. Kız da bu zamanede evde kalmadığı için Allah’a dua eder.


Biri askere gider,  vatani görevi için, ana-baba sevinir, oğlum koç gibi asker olacak, vatanı bekleyecek derken, kimisi de gidip de şehit olmak var diye kaygılanır, üzüntüsünden yataklara düşer. Verem olur belki, kahrından ölme ihtimali daha güçlü.


Mukadderat işte…


Birileri hastalanır, bir kısmı mutluluk denizinde kulaç sallar, bazıları da acil şifalar diler.


Biri ölür, kimisi ahirete intikal etti diye sevincinden göbek atar, davul çaldırır, zil takıp oynar, bazıları da geçmiş olsun dileklerini gönderir, sağlığına kavuşması için dualar eder.


İnsanoğlu öyle işte.


*


Siz…


Komşunuz aç iken rahat edebilir misiniz?


Sen, en sevdiğin insan hasta iken huzurlu olabilir misin?


Öteki, ortağın tüm malını mülkünü kumarda kaybetmişken, sen sevinçten uçabilir misin?


Sizler, bizler, hepimiz; şehitler toprağa verilirken, ocaklara ateş düşerken, yürekler dağlanır, çocuklar yetim kalırken, zil takıp oynamak mümkün mü? Hangi edebe,  ahlaka sığar!


Lafı dolaştırıp durduk…


Geldik zurnanın zırt dediği yere…


Biliyorsunuz, bayramın ikinci günü, belediye başkanımız Mustafa Poyraz’a bir menfur saldırı oldu.


Dün Sırrı’nın yazısından okudum. Sanki azmettiren biri varmış gibi geldi bana. Sırrı, birine kafayı takmış olmalı ki,  durmadan o meşum müdürün yaptıklarını anlatmaya çalıştı.


*


Peki, asıl meseleye gelecek olursak, çarşıda-pazarda konuştuğum insanlar, yarın büyükşehir olduğumuzda (Ki ben yasanın mecliste onaylanarak yetişeceğini sanmıyorum ve Kahramanmaraş’ın da büyükşehir olacağına inanmıyorum) başkanlık için tatlı bir yarış başlayacak.


Baba oğul, kardeş kardeşi tanımayacak, birbirinin gölgesine dahi kurşun sıkacak iken, (Sonra çok sevdiğim saydığım Sayın Mahir Ünal Elbistanlılara ne cevap verecek, nasıl gidecek) sen-ben, biz-siz kavgası ayyuka çıkacak iken, bölünmelerden bazıları nemalanır, bazıları da yataklara düşecek iken, öte yandan da kaybolan itibar, dışlanma tehlikesi de kendini gösterdiğinde, en yakın dostlar bile kendi mahallesinde birbirine yabancı olacaklar.


Hadi oldu diyelim, başkan adayları birbirini istemiyor zaten.


Dediler ki, Başkan Poyraz’a kurşun sıkıldı, ne il başkanı gitti ziyaretine, ne milletvekilleri zahmet edip geçmiş olsun dileğinde bulundu!


Bana pek inandırıcı gelmese de, (ki yemin etseler inanmam-kaldı ki Sayın Necati Okay da bunu teyit etti, gitmişler, geçmiş olsun dileğinde bulunmuşlar) yarışın ayrı bir lezzet, insanlığın daha önemli haslet olduğunu bilen insanımızın, bu kadar ucuz ve basit düşüneceğine ihtimal vermek dahi istemiyorum.


*


Poyraz AK Parti’nin adamı ve bu şehrin belediye başkanı. Bu kurşun, pompalıdan çıkan saçmalar sadece Poyraz’a değil, sana-bana, hepinize, Maraş’a sıkıldı.


Ancak, her ne hikmetse,  AK Parti teşkilatı ve milletvekilleri, bir araya gelip, ortak bir kınama yap(a)madılar, hastaneye geçmiş olsuna gitmiş olabilirler, ancak kamuoyu teşkilattan ve vekillerden ortak basın toplantısı ile saldırıyı kınamalarını beklerken, bu işi önce MHP yaptı.


CHP zaten ortalıkta yok, pek de umurlarında değil.


Tam yazıyı bitirmiş iken sevgili dostum Karaozan’dan bir hatırlatma geldi. Aldığım bilgiye göre; HEPAR’ın il ve merkez ilçe başkanları ile gençlik kolları başkanları dahi olayın hemen sonrasında hastaneye giderek oradakilere geçmiş olsun dileklerini iletmişler.


 


 


 KONUK YAZAR:


MEHMET FİSKECİ


Kimlik

Editör: TE Bilisim