MEDYA olmasaydı bu yolsuzluk iddiaları nasıl ortaya çıkar, kim duyardı?! Hür ve bağımsız medya tabii!..
Ya medya baskılarla susturulabilseydi, kamuoyu yolsuzlukları nasıl öğrenip sorgulayabilecekti?!
AKP’li Şaban Dişli hakkında da CHP’li Mehmet Sevigen hakkında da yolsuzluk iddialarını medya duyurdu.
Hem de aşağı yukarı aynı gazeteler!
Başbakan Erdoğan, Dişli konusundaki yayınları partisini yıpratmayı amaçlayan bir “kampanya” olarak niteleyip suçlamıştı.
Fikret Bila’nın dünkü yazısından öğreniyoruz ki, Baykal da Sevigen hakkındaki yayınların onu yıpratmaya dönük bir “kampanya” olduğunu düşünüyor.
Sadece tavırlarda değil, ‘mekanizma’larda da ilginç benzerlik var: Daha çok kat yapılmasına izin verilmesini sağlayarak çıkar elde etme iddiası...
Yolsuzluk denilen yaygın sosyal ve siyasi illeti analiz etmek için önümüzde bu iki örnek olay var.
Bal tutan parmak!
Bizde “Bal tutan parmağını yalar” diye bir sözün olması, bunun yaygınlığının kanıtı değil midir?Özellikle şehirleşme sürecinde arsalar müthiş değer kazanıyor; kaçınılmaz olarak...
Bu durumda belediye meclislerinin imar kararları milyarlarca liralık ‘kıymet’ ifade ediyor!
Ekonomik gelişme ve kentleşme sürecindeki Türkiye’de ve benzer ülkelerde belediye meclisleri, Londra ve Paris belediyelerinin elinde bulunmayan rant gücüne sahiptir! Bunu dağıtırken “parmağını yalayanlar” hiçbir dönemde, hiçbir kadroda eksik olmuyor! İşte bakın, bütün partilerde
belediye meclisi üyeliğine aday olmak için kan gövdeyi götürüyor!
Başta çok idealist olsalar bile, zamanla bazıları “Çok etik değil ama herkes yapıyor” diye düşünmeye başlıyor! Lord Acton’un “Güç yozlaştırır” kuralı hükmünü icra ediyor!
Gelişmekte olan ülkelerde siyasi güç sahiplerinin elinde böyle çok miktarda “dağıtılacak bal” bulunduğu içindir ki “parmağını yalama” sorunu her zaman karşımıza çıkıyor!
Oturmuş Londra şehrinde belediye, 12 katlık inşaat iznini 23’e böyle kolayca çıkarabilir mi?!
Onun için, dikkat! Yolsuzluklar “gelişmekte olan ülkeler”de, bu arada Türkiye’de daha vahimdir.
Köylülüğün etkisi
Sihirli çözümü yok! Evvela medyanın ciddi yolsuzluk şüphelerinin üzerine gitmesi önemli; Türk medyası bunu yapıyor.
“Bizimkiler temiz, ötekiler vurguncu” körlüğüne kapılmamak, parti içi denetimi, demokrasiyi geliştirmek önemli...
Yetkili resmi kurulların şeffaflığı önemli; idari teftişler, adli soruşturmalar önemli...
Fakat, unutmayalım, belediye meclisleri şeffaftır, açıktır! Kararları da ilan edilir!
Ama hiç oralı olmayız; fark etsek bile söylenip geçeriz!
Bu noktada hepimiz sorumluyuz! Bizde sivil toplum denetimi neredeyse yoktur. Köylülükten yeterince çıkamamışızdır.
Komşumuzun kaçak inşaatını şikâyet eder miyiz?! Yanı başımızdaki dev betonlaşmayı mahalleli olarak toplanıp protesto eder miyiz?! Seçtiğimiz belediyelere topluca gidip hesap sorar mıyız?!
Halbuki çağımızda sivil toplum denetimi fevkalade önem kazandı. Siyasetin, medyanın, müfettişin göremediklerini komşular, meslektaşlar, çevreciler, şehirciler, dernekler görüp itiraz ve protesto etsinler diye!..
Bu toplumsal yönümüz ‘gelişmemiş’ olduğu için, dokunulmazlıkların sınırlandırılması, AB’nin de gereği olan “etik davranış kuralları”nın yürürlüğe konulması gibi tedbirler bizde daha bir acil ihtiyaçtır.
TAHA AKYOL
MİLLİYET
Trend Haberler

Kahramanmaraş'ta satıştaki 4 cep telefonu için toplatma kararı verildi!

EPDK'dan Sürpriz Karar: Akaryakıt Tarifelerinde İndirim Yok, Yeni Şartlar Var!

Kahramanmaraş’ta Bir Annenin Mücadelesi: 200 Kiloya Ulaşan Zorlu Yaşam

Sırrı Süreyya Önder vefat etti!

Said Bey Sitesi Faciasında Yeni Gelişme: 3. Bilirkişi Raporu Mahkemede!

Minibüs dereye uçtu: 2 ölü ve yaralılar var!
Ekonomiden memnun musunuz?
Ankete Katıl