Önce fiili ateşkes, Sonra gizli diyalog!

Kürt sorunu yeniden gündemin tepesine tırmanmış durumda.

Üstelik bu defa değişik çevrelerde daha özgürce tartışılıyor.
Hatta bir umut suyun yüzüne vurmaya başladı, acaba bu kez yeni bir şeyler olabilecek mi, çözüm kapısı açılabilir mi diye...

Bilemiyorum.

Çünkü, yitip giden yıllar içinde saman alevi gibi yanıp sönen kısa vadeli süreçler yaşanmadı değil.

Ama bu sefer beklenti çıtası biraz daha yüksek gözüküyor. Bir çözüm kapısının aralanması için yalnız iç değil, dış koşullar da daha uygun gibi...

Bir şeyler olabilir.

Ama bu ‘bir şey’ler nedir?

Bu noktayı iyi tartmak gerekiyor. Çünkü ‘mucize reçeteler’e yer yok Kürt ve PKK meselesinde...

Unutmayın:

Bu sorun, Türkiye’nin en önemli sorunudur.

Demin belirttiğim gibi, şipşak sonuç verecek ‘mucize reçete’ beklentileri, kıpırdanmaya başlayan yeni sürece zarar verebilir.

Başlangıç noktası olarak çıtayı fazla yükseğe koymanın yararı yok. Böyle bir tutum, Kürt sorununda çözümsüzlüğü çözüm olarak gören odakların değirmenine su taşıyabilir diye düşünüyorum.

O zaman ne yapmalı?

Başlangıç noktası, Kandil dönüşü belirttiğim gibi, önce ‘parmakların tetikten çekilmesi’dir.

Makul olan budur.

Bir başka deyişle:

İki taraflı fiili ateşkes...

Neden olmasın ki?

PKK, ‘ateşkes’ini 1 Haziran sonrasında da uzatır, askerle temasa gelmemek için daha uzaklara çekilir. İmralı ve Kandil, örgütün ‘eylemsizliği’ için gerekeni yapar.

Hükümet, yani siyasal otorite, askerin 29 Mart yerel seçimleri öncesinde olduğu gibi davranması, yani PKK’nın üzerine varmaması için düğmeye basar kapalı kapılar arkasında...

Böylece, parmaklar tetikten çekilmiş olur.

Silahlar susar!

Geçenlerde yine sormuştum, o kadar güç mü olur parmakları tetikten çekmek diye...

Binbir dereden su getirenler var, biliyorum. Çıtayı her seferinde biraz daha yükseğe koyuyorlar. Önceliklerle sonralıkları karıştırıyorlar.

Kimileri bunu kasıtlı yapıyor, kimileri de bilmeden, farkında olmadan.

Oysa, o kadar güç olduğunu sanmıyorum. İki tarafta da irade varsa, silahlar susar ve ‘fiili ateşkes’in başladığı süreçte ‘diyalog mekanizması’ gizli olarak devreye sokulur.

Bu süreçte insanlar ölmez dağda.

Ne asker anasının, ne PKK’lı anasının yüreği daha fazla yanar. Böyle bir süreçte ‘barış’a bir şans verilir.

Biliyorum o soruları.

Efendim, ne kadar zaman sürebilir ki bu süreç? PKK’ya güvenilir mi? Asker böyle bir süreci ister mi? Devlet, terör örgütüyle pazarlık eder mi? Provokasyonlar olmaz mı? İlk adım, PKK’nın önkoşulsuz silah bırakması değil midir?
Malum endişeler...

Bazıları iyi niyetli, bazıları tekere çomak sokmak için... Elbette bu konuların hepsi tartışılacak, zaten tartışılıyor da.

Ama eğer bunlar silahların susması için birer önkoşul haline getirilirse, o zaman ilk adım kolay atılamaz, yani parmaklar tetikten çekilemez.

Silahlar susmayınca da, perde arkasındaki diyalog mekanizması çalışmaya başlamaz.

Kısacası:

Önce fiili ateşkes...

Sonra gizli diyalog...

Bu arada özgür, canlı tartışma ortamının devam etmesi, siyaset kurumuyla değişik toplum kesimlerinin ellerini taşın altına sokması...

Kürt sorununa aşama aşama çözüm getirebilecek ve birkaç yıl sürebilecek barışçı bir süreç böyle başlayabilir.

Soruyorum:

Dağda insanların ölmesinden, ana yüreğinin yanmasından daha iyi bir süreç değil mi bu?..

Hasan Cemal
[email protected]