Kanal 46 yazarı Mesut Tuğrul, bugünkü yazısında, "Mado Deprem ve kabak tadı veren su mevzusu" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Kıymetli okuyucularım

Yorum yapmadan önce lütfen okuyun, ön yargılardan kurtulup muhasebe yapabiliriz.

6 Şubat 2023 tarihinde büyük bir yıkım yaşadık, sevdiklerimizi, anılarımızı maalesef kaybettik.

Evlatlarını depreme şehit veren anneler, babalar yaşıyor gibi görünse de hayatlarına devam etmek zorunda olduklarını biliyor.

Bu şehirde 6 Şubat günü herkesle aynı kaderi yaşadık.

O günü bir hatırlayın, herkes bir enkaz başında sevdiklerinden gelecek bir müjdeli haberi beklerken, ne yemek, ne su, ne de başka bir şey hiçbir şey akıllarında değildi.

O günlerde kim vatandaşlık görevini yapabildi.

Tüm samimiyetimle yazıyorumki bu bir aklama yazısı değil durum değerlendirme ve kol kırılır yen içinde kalır misali kendi içimizde muhasebe yapma yazısıdır.

Mado’nun ne aklanmaya ne de paklanmaya ihtiyacı yoktur.

Deprem gününde imalathaneleri çökmüş, bazı işçileri enkaz altında olan, bir işletmeden ne bekleyebilirsin.

Şimdi 3 kardeşi de yıllardır tanıyan, Mado markasının şehre, ülkeye kattığı değere yakından haberdar olan bir basın mensubu olarak yazıyorum.

Bu adamlar şehri tanıtmak için gelen yüzlerce demiyorum, binlerce de demiyorum belki de onbinlerce heyetin, tanıtım elçisinin, Kahramanmaraş’ın isminin geçtiği birçok etkinlikte bavullarını hediyelerle dolduracak kadar bonkördür.

Şehirden 1 kamyon değil onlarca tır suyu da esirgeyecek adamlar değiller.

Deprem sürecini iyi yönetememiş olabilirler, su mevzusunun perde arkasını bilmeyenler taşlamaya devam edebilir. Deprem sürecinde yaptıkları faaliyetleri, 4 noktaya kurdukları ocaklarla onbinlerce kişiye verilen yemekleri maalesef görmüyoruz. Ya da görmek istemiyoruz.

Hatırlayın; Akdo deprem günü poğaçaları 25 TL’ye depremzedelere satmış, bu konuyla ilgili de büyük tepki toplamıştı. Ne yapalım, Akdo’yu da mı yerden yere vuralım?

Bir grup istiyorki; sosyal medyadan saydırıyor, yıkılsın, parçalansın, içimizdeki kini, nefreti ve bu zamana kadar içimizde biriktirdiğimiz hırsı kusalım istiyoruz. Bunu yaparken de üç dakikada yaptığımız yorumun neler getirdiğine neler götürdüğüne bakmıyoruz.

Kahramanmaraş olarak değerler yargımızda sorun var diye düşünüyorum.

Bakın size kısa bir olay yazayım;

Depremin ikinci günü Koton Mensucatın Yönetim Kurulu Başkanvekili Ali Karafilik dev kazanlar koydurup yemekler pişirtti, onbinlerce kişiye yaklaşık 2 ay boyunca erzak, yemek, giyecek, nakdi yardımda bulundu.

Şimdi bu arkadaş Kahramanmaraş’taki fabrikasını kapatıp Adana’da faaliyet gösteriyor. Bu adamın bizzat destek verdiği, hiçbir şeyini esirgemediği bazı adamlar yüzünden buradaki fabrikasını durdurdu.

Bu mu iyiliğe karşı cevap vermek, bu mu bize sahip çıkana sahip çıkmamak.

Ali Doğan örneğini de vereyim;

Şehirde 35 yaş üstü insanlar, Anap’ta siyaset yapan Devlet Eski Bakanı Ali Doğan’ın memlekete, memleket insanına ne kadar katkı verdiğini bilir. Hatta siyasetçi saysalar Ali Doğan ilk 3’te çıkar.

Geçtiğimiz aylarda Ali Doğan vefat etti, cenazesinde kaç tane Kahramanmaraşlı vardı, parmakların sayısını geçmez. Niye memlekete faydalı olan insanın cenazesine bile gitmediniz?

Aslında sosyolojik olarak bunun altını iyi irdelemek lazım.

Arkadaşlar Türkiye’nin demiyorum, dünyanın bir ülkesinde yöresel kıyafet giymiş, elinde kaşık şov yapan ve tezgahında Kahramanmaraş yazıyorsa bu Mehmet, Atilla ve Erdal Kanbur kardeşlerin sayesindedir.

Bu açılan yolda şehirden en az 7-8 bin genç dışarda dondurma satıyor, en az 250 milyon Dolar bu şehre sıcak para giriyor.

Lütfen bir bakın Kahramanmaraş ismi dondurmayla özdeşleşmiş bir şehirdir. Dünyadaki tanıtımı dondurma üzerinedir.

İtalya dünyada dondurma alanında 1 numaralıdır. İtalyan devleriyle yok olma pahasına tartışmaya giren yine Mado’nun sahibi Mehmet Kanbur’dur. Dondurma’nın Kahramanmaraş’a ait olduğunu, Milattan Sonra 3. Yüzyılda Maraş bölgesinde hüküm süren Romalıların, dondurmayı Maraş’tan alıp götürdüğünü öne sürecek kadar da cesaretli biridir.

Mado, Mehmet, Atilla ve Erdal Kanbur kardeşlerin değildir, Mado bu şehrin öz evladıdır. Dünyanın ve Türkiye’nin en seçkin mekânları Mado’ya aittir. Hani İl dışı veya yurt dışına çıktığınızda MADO markasını gördüğünüzde insanın gururlanmaması elde bile değil…

Dünyanın soğuk en lezzetli tatlısı seçilen dondurmaya ilgili geçtiğimiz günlerde Yaşar Pastanesi önünde küçük bir etkinlik vardı.

Sosyal medyada viral oldu; ‘Dondurma Maraş diye ‘bağırıyor, bunlar neyin kafasını yaşıyor’ diye bir grup alay bile etmişti. Yaşı 80 olmuş, belki de serveti torunlarının torunlarına yetecek olan Mehmet Kanbur hala dondurmayla Maraş ismini özdeşleştirmeye devam ediyor.

Bu ‘Dondurma Maraş’ cümlesindeki mesajı maalesef şehir halkının bazıları anlamadı ama İtalyan dondurma devleri çok iyi anladı ve rekabetin devam ettiğine bir kez daha şahit oldu.

Yazıma son verirken, memleketin iş adamlarına, memleketin markalarına sahip çıkalım…

Büyük bir ekonomik kriz var, iş dünyası fabrikalarını yavaş yavaş kapatıyor, şehirde üretim olmayınca bu şehir kasabaya döner aman ha….