Hıncal Uluç, Atatürk'ün 23 Ağustos 1925'te Kastamonu'da ve 27 Ağustos 1925'te İnebolu'da yaptığı konuşmalara dayanarak, onun "çağdaşlık" adına çarşafa karşı çıktığını ileri sürüyor. O konuşmalar, Şapka Kanunu çıkmadan hemen önce yapılmıştır. Atatürk, 23 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya gittiğinde, başına şapka giymiş ve "Buna şapka derler" diye halka mesaj vermiştir. Onun arkasından da 27 Ağustos 1925'te İnebolu'ya gitmiş, gene şapkayı "bizim milletimize lâyık medeni bir kıyafet olarak" takdim etmiştir.
Şapka İktisası Hakkındaki Kanun 25 Kasım 1925'te, çıktı: "Türkiye Büyük Millet Meclisi azaları ile idare-i umumiye, hususiye, mahalliye ve bilimum müessesata mensup memurin ve müstahdemin Türk milletinin iktisa etmiş olduğu şapkayı giymesi mecburiyeti getirilmiştir. Türkiye halkının da umumi serpuşu şapka olup, buna münafi bir itiyadın devamını hükûmet men eder"
Çarşafla alâkası olmayan bir konuşmayı, çarşafla ilişkilendirmek doğru değil.
Atatürk, kadının kılık kıyafetine hiçbir sınırlama getirmedi. Aksine, Konya Hilâli Ahmer Cemiyeti'nin kadınlar şubesinin tertip ettiği bir çay ziyafetinde (21 Mart 1923), Atatürk, kılık kıyafet konusundaki düşüncelerini açıklarken, "şeriatın tavsiye ettiği" tesettürü şöyle anlattı: "Tesettür-ü şer'i, kadınlar için mucibi müşkilât olmayacak, kadınların, sosyal hayatta, iktisadi hayatta erkeklerle teşrik-i faaliyet etmesine mani bulunmayacak şekli basittedir... Kadının tarzı telebbüsünde (giyim kuşamında) teceddüt (yenileşme) yapmak meselesi mevzu bahis değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyler belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir. Kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir."
Atatürk'ün amacı, kadınların eğitilmesi ve erkeklerle birlikte çalışmasıydı. Elbette, Batılı bir giyim tarzını tercih ederdi ama, buna zorlamanın ters tepeceğini biliyordu. Bu yüzden, kadınlara hiçbir kılık kıyafet mecburiyeti getirmedi.
Ecevit ne düşünüyordu?
Tarih 9 Şubat 1989... Ecevit, Zaman gazetesinden Ahsen Çetiner'in sorularını cevaplandırıyor:
"Benim düşünceme göre ve dünyadaki uygulamalara göre, ilk ve orta eğitim çağındaki çocuklara belli bir kıyafet mecburiyeti veya yasaklamalar getirilebilir. Bu antidemokratik olmaz. Ama yüksek öğretim çağına gelmiş kimselere, gençlere, ahlâk kuralları dışında kıyafet mecburiyeti veya sınırlama getirilemez. İsteyen örter, isteyen örtmez. Bazı kimseler diyor ki: 'Biz başörtüsüne karşı değiliz, ama ideolojik nedenle başların örtülmesine karşıyız.' Ben bu görüşe katılmıyorum. Demokrasi varsa, ideolojik nedenler bile söz konusu olabilir.
Yasaklar kalkarsa, üniversitedeki genç kızların veya din eğitimi gören genç kızlarımızın başlarını örtmeye kendilerini mecbur hissetmemeleri için vereceğim demokratik mücadeleyi, daha gönül rahatlığıyla verebilirim. Yasaklı kişilere karşı mücadele vermek, benim demokrasi anlayışıma sığmaz."
Evet bu sözlerin sahibi Bülent Ecevit'tir. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer için ufak bir not daha:
Ecevit o tarihte, tarikatlara bile müsamaha gösteriyordu:
"Tarikatçılığın yasaklanmasına karşıyım. Tarikat adı üzerinde yol demektir. Yol, arayış demektir. Vicdan ve düşünce özgürlüğü bulunan bir toplumda, herkes kendi yolunu arayabilmelidir. Bu durum dinin çağdışı kalmasını önler. Ben tarikatçı olmam ama, din konusunda herkesin kendi arayışını serbestçe yapabilmesinden yanayım."
CHP Kurultayı ve çarşaf
9-16 Mayıs 1935'te, CHP 4. Büyük Kurultayı toplandı; çarşafın ve peçenin yasaklanması için 2 önerge verildi.
Birincisi, gazeteci Hakkı Tarık Us'un takririydi. "Peçe ve çarşafın kaldırılmasını dilerim"
İkincisi, Diyarbakır milletvekili General Kazım Sevüktekin'e aitti: "Peçenin yasaklanmasını dilerim."
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya bu önergelere itiraz etti.
"Eğer çarşaf, -siyah bir bez parçası- mesele olsaydı, büyük inkılâbı yapan, bunu da programına koyar ve sizden lâzım gelen kararı alırdı. Binaenaleyh çarşaf ve peçeyi bir mesele yapmayarak, kadınlarımızın kendi zevklerine ve içtimai anlayışlarına bırakalım. İnkılâp, her gün inkılâp, her şey için bir günde inkılâp. Böyle bir kaide yok."
Şükrü Kaya, Atatürk'ün izni olmadan elbette böyle bir açıklama yapamazdı. Takriri verenler geri aldılar. Zaten İçişleri Bakanı'ndan önce konuşan Ankara milletvekili Aka Gündüz de, peçe ve çarşaf konusuna açıklık getirmişti: "Türk inkılâbı, çarşaf ve peçe için yapılmış bir inkılâp değildir. Türk inkılâbında çarşaf ve peçe diye bir şey yoktur."
NAZLI ILICAK
[email protected]
Sabah
Trend Haberler
Memduh Bucak Kimdir? Aşireti ve Hayatı Hakkında Bilgiler!
2025 İŞKUR TYP Adana Seyhan Kura Sonuçları Açıklandı! Kazanan İsimler Listesi
Kubilay Ergün kimdir, neden konuşuluyor?
Afyonkarahisar TYP 2025 Kura Sonuçları ve İsim Listesi Açıklandı
Harran'da TYP sonuçları açıklandı işte tam liste ve isimler
Kahramanmaraş'ta silahla şaka kötü bitti! Batuhan hayatını kaybetti
Ekonomiden memnun musunuz?
Ankete Katıl