SAYIN Org. İlker Başbuğ Kara Kuvvetleri Komutanı idi; Hakkâri'de peşmergeler gibi giyinmiş dört beş kişiyle karşılaşmıştı; kıyafetleri Şapka Kanunu'na aykırı idi. Bu durum Başbuğ'un dikkatini çekmiş, bu kıyafetleri nereden aldıklarını bile sormuştu. Fakat Org. Başbuğ bunu sorun yapmadı, onlarla sohbet etti.

İyi mi yaptı, yoksa kıyafetlerini eleştirse, hatta soruşturma mı açtırsaydı?!

Başka bir örnek... Org. Başbuğ, Genelkurmay'ın mahut 'akreditasyon' listesini genişletti. Dün sakıncalı sayılan bazı gazeteler artık Genelkurmay'a davet ediliyor; keşke bu uygulama tümden kaldırılsa... Her neyse; mesele şu: Org. Başbuğ'un, 'kabul' listesini genişletmesi iyi mi oldu, kötü mü?
Devlet Kürtçe kasetleri dün "suç aleti" sayıyordu, bugün serbest. Ama böyle Kürt milliyetçiliğini besleyen başka yasaklar da var.

Sorunun özü duygusal

Kürtler kendilerini dışlanmış mı hissetsin, yoksa benimsendiklerine dair duyguları mı güçlensin?
Hayati mesele budur! Dağa çıkmanın temelindeki psikolojik sorun da budur.

Sadece Kürt vatandaşlarımıza karşı kibar davranış meselesi değil; kültürel kimliğe saygı meselesidir bu.

Bir önerim var: Merhum şehit Gaffar Okkan'ı bir araştıralım.

Neden bütün Diyarbakır Gaffar Okkan'ı bu kadar sevmişti?

"Gaffar Okkan modeli"nin çok öğretici olacağı muhakkaktır.

Merhum Gaffar Okkan terörle kahramanca mücadele ediyor, aynı zamanda halkla sıcak ilişkiler kuruyor, onların Kürt kimliğine açıkça saygı gösteriyordu.

Buradan bir "genel konsept"e vararak, bu konuda da 'akreditasyon' genişletemez miyiz?

Araştırmalar gösteriyor ki, etnik topluluklarda dışlanma duygusu radikalizmi artırıyor, benimsenme ve rahatlama duygusu ise etnik milliyetçiliği zamanla sakinleştiriyor.

Demokratikleşme bunun için de lazım. Bugünkü çağda etnik milliyetçiliği en çok tahrik eden, dilinin yasaklanmasıdır. Ortak dili yaygınlaştıran faktör, mahalli dilleri yasaklamaktan ziyade, ekonomik ve sosyal ilişkileri geliştirmektir. Bu konuda John McGarry'nin "The Ethnic Conflict Regulation" adlı eserine bakılabilir.

Askerin dili

CHP lideri Deniz Baykal, Org. Başbuğ ile yaptığı görüşmede, Başbuğ'un "toplumla daha geniş ilişki içinde olmak" isteği izlenimi almış; çok güzel...

Fakat bir sorun var: Ordu topluma nasıl seslenmeli?

Orduların toplum kesimlerinden ayrılarak kendi özel kurallarıyla, kendi özel dünyalarında yaşaması, kendi terminolojisini geliştirmesi modernleşmenin getirdiği bir kurumlaşma tarzıdır. Başka türlü olamaz. Esnaflık yapan, ekin biçen 'asker' tipi Ortaçağ'da kalmıştır.

Bugün böyle modern bir ordu halka nasıl hitap etmeli?

Bugün ordu halka hitap ederken "kendi iç dünyasının dili"ni değil, "psikolojik iletişim"e özen gösteren daha 'teknik' bir dili kullanmalıdır; başka bir deyişle, kendi ideolojisini topluma ihraç etmeye çalışmamalıdır. Çünkü modern toplumlar çoğulcudur, bir kesim sevinirse öbür kesimde tepkiler birikir...

Hakkâri'de kıyafet tartışmasına girmeyen, akreditasyon listesini genişleten mantığın dili de oluşturulmalıdır. Sayın Başbuğ'un vurguladığı "eğitimci, psikolog ve sosyal bilimciler"e, askerin toplumla iletişim dilinin nasıl olması gerektiği konusunda bir çalışma yaptırmak gerekiyor sanırım.

Taha Akyol
Objektif
[email protected]