'Boşuna uğraşıyorlar, dönüş yok, Abdullah Gül cumhurbaşkanı olacak'." Sadece bu cümleyi söyleyip telefonu kapattı Tamer Korkmaz. Deneyimlerimden biliyorum, bu ve benzeri konularda onun dediklerine kulak vermek gerekiyor".

Yeni çıkan kitabı vesilesiyle burada yazmıştım: Zaman yazarı Tamer Korkmaz Türkiye'nin son 60 yılının millici kuvvetler ile gayr-ı milli unsurlar arasında mücadeleyle geçtiğine inanıyor. Ona göre, Türkiye, Haziran 1944 tarihinden itibaren Atlas Okyanusu ötesi bir gücün denetimi altına girdi ve ancak şu yakınlarda egemenliğini yeniden elde etti. Buna bir tarih vermesi gerektiğinde, 1 Mart tezkeresinin reddiyle başlayan sürecin kesin dönemecinin '15 Mayıs 2006' tarihinde alındığını söylüyor.

Bu bir tez... 'Bilgiye mi, tahlile mi dayanıyor?' diye sorduğumda, 'Her ikisi de' diyor tezinin temeli için. Herkes cumhurbaşkanı adayının Tayyip Erdoğan olacağını ileri sürerken, o, 'Hayır olmayacak' iddiasındaydı. Bu sebeple, önceki gün arayıp, 'Abdullah Gül olacak' demesi önemli.

Türkiye'nin günlük gerçeklerine ters düşen bir tez gibi geliyor mu size de? Seçim kampanyasından yeni çıktık; Cumhuriyet mitingleriyle yer gök sarsıldı. Mitinglerde işlenen bir ithamı, CHP, kürsüye de taşıdı. Hele Ak Parti karşıtlarının yuvalandığı ekranlarla CHP'li gazeteciler için en büyük malzeme o ithamdı: 'Bunlar gayr-ı milli, vatanı satıyorlar'.

Etkili de olmuş bir kampanya bu. Geçen gün, Ak Parti'ye oy verdiğini tahmin edebileceğiniz bir ortamda, genç bir çalışan, 'Ne yalan söyleyeyim, bu sonuçta benim oyum yok' dedi. İşittiği onca ithamdan sonra, 'Milli değerlere önem vermediklerinden dolayı' eli gitmemiş; gerekçesi buydu...

Tamer Korkmaz bunun tarihin en büyük göz boyamacılığı olduğu kanısında. 'Ulusalcı' geçinenlerin gayr-ı milli emellere hizmet ettiğini, bunu yaparken de millici unsurları gayr-ı milli olmakla itham ettiklerini ileri sürüyor. Milli cephe son bir yıl içerisinde duruma el koydu ve başka çıkarlara bağlı çeteleri tasfiye ediyor, ona göre...

İlginç bir tez... Acaba siyaset sahnesinde yer alanlara, medyada köşeleri tutanlara bu tez ayrıntılı bir biçimde aktarılsa tepkileri ne olur? Sözgelimi Deniz Baykal bütün yaptıklarından sonra bir de 'gayr-ı millilik' yaftasıyla tarihe geçme ihtimali olduğunu bilse? Her iki yazısından birini 'ulusalcı' gözden hükümet eleştirisine ayıran Bekir Coşkun mesela; yazılarının aslında karşı çıktığı güçlerin işine yaradığını öğrense? Bir şey değişir mi?

Bir dostum, bu soru ne zaman gündeme gelse 'Değişmez' diyor büyük bir kesinlikle. Ona göre, siyasette 'güç' çok önemli. Oyu binde birlerden asla yukarıya çıkmayan küsurat partilerinin bile kapılarını kapatmamalarını buna bağlıyor. Baktığımızda her seçimde milletten tokat yiyen koca koca adamlar görüyoruz, o ise tek tek bir işe yaramayan bir takım insanların küsurat parti sayesinde kendilerini bir 'güç' olarak göstermesi gözüyle bakıyor olan bitene...

'Ya medya?' sorusunun cevabı da aynı: 'O da güç oyununun bir parçası; onu bir siyasi parti olarak görmek şart: Bütün siyasi partileri kendi çıkarı için kullanmayı amaç edinmiş bir siyasi parti'. Dostuma göre, son seçimden en ölümcül yaraları alarak çıkan medyaydı; bu sebeple daha yakından bakılmayı fazlasıyla hak ediyor. 'Çuvallayan yazarlar denilenlere bir de bu gözle bakın, adamlar ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. Onlara sütun açan patronlarını da anlayın; güçlerini o yazarlardan ve gazetelerinin manşetlerinden alıyorlar. Birbirlerinden vazgeçemez onlar.'

Birbirine ters düşen tezler mi bunlar? Değil. Tamer Korkmaz'a göre, 'Gayr-ı millilerle millici kuvvetler arasında süregiden mücadele bitti ve milliciler kazandı; ancak gayr-ı milli unsurlar konular üzerinden güç gösterisi yapıyorlar' Medyayı bir siyasi parti olarak gören dostum da Abdullah Gül'ün adaylığına karşı çıkılmasını bir 'güç gösterisi' olarak görüyor.

Türkiye'de yapılan seçimin sonuçları bütün dünyada demokrasi yanlılarını mutlu etti. Radikal gazetesinin yabancı basından yorumların tercüme edildiği sayfalarına baktığınızda, Arap aydınlarının, Avrupalıların sonucu olağanüstü sağlıklı ve serinkanlı değerlendirdiklerini görüyorsunuz. Amerikan basını hariç... Bir-iki istisna dışında neredeyse bütünüyle tek ağızdan yas tutuyor Amerikalı yorumcular... Adamları bıraksanız, Türkiye'nin, Türk milletinin tercihi için şakır şakır ağlayacaklar...

Seçimde oylarını 'Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı yapsınlar' diye Ak Parti'ye vermiş olanların şu sıralarda birbirlerine 'Ne oluyor?' diye sorduklarını biliyorum; bu yazı ne olduğunu anlasınlar diye onlar için yazıldı.

Taha Kıvanç / Yeni Şafak