Resulullah dedi ki:

“Kim yalan söylemeyi, yalanla iş yapmayı bırakmazsa, Allah’ın onun yemesini, içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.”


ORUÇ

Ebû Hüreyre’den rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak ramazan orucunu tutarsa, önceki günahları affedilir[1].

AÇIKLAMA

Hadisin, “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak kadir gecesi’ni değerlendirirse, önceki günahları affedilir”[2] ve “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak ramazanı değerlendirirse, önceki günahları affedilir” şeklinde benzer tarikleri de vardır.
İmam Buhârî, ilgili bab başlığını “Kim iman ederek, sevabını Allah’tan umarak ve niyet ederek (ve niyyeten)” cümlesiyle verdikten sonra, Hz. Âişe’nin Rasûl-i Ekrem’den naklettiği şu haberi zikreder: “Onlar niyetlerine göre diriltilirler” (Yüb’asûne alâ niyyâtihim)[3].

Hadis metninde geçen “îmânen” kelimesi, sevâbını tasdik ederek, “ihtisâben” ise ihlâsla diye açıklanır[4].
Samimi imanın bir tezâhürü olan oruç ibâdeti, ferdin ve toplumun hayatını intizama sokan, ciddiyet ve disiplin altına alan, nefsin haz ve isteklerinden irâdî olarak uzak tutan, koruyucu ve kollayıcı bir fonksiyon icra eden, düşünme ve nefis muhasebesi fırsatı veren bir irâde eğitimidir. Bu hikmetinden dolayı oruç, Rasûl-i Ekrem tarafından kalkana benzetilir ve ramazan hâricinde de tavsiye edilir.

“Oruç sabrın yarısıdır”[5] hadisi, açlık ve susuzluğa karşı dayanma gücü kazandırdığından, oruç ibâdetinin aynı zamanda bir sabır eğitimi olduğunu gösterir.

Oruç ibâdeti, mü’minin kalbine rikkat kazandıran, takvâsını artıran, bünyesini sağlıklı kılan, fakir-fukarânın, garip-gurabânın halini düşündüren, infak, hayır ve hasenâta teşvik eden çok yönlü bir ameldir. Abdullah b. Abbâs (r.a), oruç ayında Rasûl-i Ekrem’in halini şöyle tavsif eder:

“Rasûlullah (s.a) insanların en cömerdi idi. O, ramazan ayında Cebrâil ile görüştüğünde daha da cömert olurdu. Rasûlullah (s.a), ramazanın her gecesinde Cebrâil ile buluşarak onunla karşılıklı olarak Kur’an okurdu (mukâbele). Rasûlullah (s.a) hayır-hasenât hususunda devamlı esen rüzgardan daha cömerttir”[6].
Riyakârlık endişesi asgarî seviyede seyrettiğinden ötürü oruç, Allah Teâlâ’nın âzamî derecede sevap takdirine mazhar olmuş bir ibâdettir: 
“Oruç benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim”[7].




[1] Buhârî, İman, 28; Müslim, Sıyâm, 203; Ebû Dâvud, Ramazan, 1; Tirmizî, Savm, 1; Nesâî, Sıyâm, 39; İbn Mâce, İkâmet, 173; Dârimî, Savm, 44; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 232.

[2] Buhârî, Savm, 6. Hadis, bahse konu olan ramazan orucu hadisi ile tamamlanır.
[3] Buhârî, Savm, 6.
[4] İbn Melek, Mebârıku’l-ezhâr, I, 67.

[5] Tirmizî, Deavât, 86.
[6] Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 5; Müslim, Fedâil, 50.
[7] Buhârî, Savm, 2; Müslim, Sıyâm, 30.