Türkiye'nin ilk uydu yer istasyonu olan İTÜ UHUZAM tarafından, farklı dönemlerde müsilajın yoğunluğunu tespit için çalışma başlatıldı.

Bu kapsamda, Marmara Denizi'nde müsilaj dağılımı, "Pleiades", "Spot 6&7", "Worldview 2&3" ve "Sentinel-2" uyduları aracılığıyla görüntülendi. Uzaydan görüntülerle su yüzeyindeki müsilajın son durumu tespit edildi.

Marttan itibaren alınan uydu görüntüleri, 13 Temmuz günündekilerle de karşılaştırıldı. Görüntülerde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının "Marmara Denizi Eylem Planı" kapsamında başlattığı müsilaj temizleme seferberliğinin deniz yüzeyinde başarılı sonuç verdiği belirlendi.

Uydu görüntülerinde, en çok görüldüğü İzmit Körfezi ile çevresi, İstanbul'da Anadolu Yakası'nın kıyıları ve Adalar civarı ile Marmara Denizi'nin Kapıdağ Yarımadası'ndan İzmit Körfezi'ne kadar olan doğu kesiminde müsilajın yok denecek kadar azaldığı ve denizin eski haline döndüğü tespit edildi. Yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerinde, müsilaja bazı noktalarda nadiren rastlandığı gözlendi.

MÜSİLAJI BUGÜN İTİBARIYLA SU YÜZEYİNDE GÖRMÜYORUZ

'MÜSİLAJI BUGÜN İTİBARIYLA SU YÜZEYİNDE GÖRMÜYORUZ' 

İTÜ UHUZAM Müdür Yardımcısı ve İTÜ İnşaat Fakültesi Geomatik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nebiye Musaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uydu görüntüleriyle farklı alanlarda bilimsel araştırmalar yapan bir uydu yer istasyonu olduğunu söyledi.

Marmara Denizi'ndeki müsilaj problemi ortaya çıkınca bunu araştırmaya başladıklarını belirten Musaoğlu, "Marmara Denizi ve çevresi zaten çalıştığımız bir bölgeydi. Mart ayından itibaren farklı çözünürlükteki uydu görüntüleriyle denizi müsilaj özelinde incelemeye başladık." dedi.

Musaoğlu, mayıs ve haziranda müsilajın arttığını uydu görüntülerinden tespit ettiklerini kaydetti. Marmara Denizi'nin yüzeyi ile ilgili bazı tespitlerini de aktaran Musaoğlu, şöyle devam etti:

"Marmara Bölgesi'ndeki uydu görüntülerinde müsilajı bugün itibariyle su yüzeyinde görmüyoruz. Önceki dönemlerde müsilaj, daha çok İstanbul'da Anadolu Yakası'nın kıyı alanları ve Adalar civarı, Kapıdağ Yarımadası, İzmit ve Gemlik körfezlerinde yoğunlaşmış durumdaydı. Uydu görüntülerinden su yüzeyinde şimdi yok denilecek kadar az olduğunu söyleyebiliriz. Ancak müsilajın su yüzeyinde görülmemesi bu problemin ortadan kalktığını göstermez. Marmara Denizi’nde su kolonunda ne olduğu araştırılmalı."

Prof. Dr. Musaoğlu, form değiştiren ve yüksek organik madde içeren müsilajın zaman içinde renk ve doku özellikleri açısından değişim gösterdiğini dile getirdi.

Uydu görüntülerinin, spektral ve mekansal özellikleri ile müsilaj biriken alanlardaki değişimi, yeni müsilaj oluşum alanlarını belirlemeye olanak sağladığını ifade eden Musaoğlu, birikim alanlarının özellikle körfezde yoğunlaştığını dile getirdi.

Musaoğlu, çalışmalarda müsilajı 3 farklı sınıfa ayırdıklarını anlatarak, "Uydu görüntülerinden üretilen bu tür sonuçlar müsilajın yüzey temizliğinde nerelerde öncelikli olarak başlanması gerektiği konusunda önemli bir veri kaynağı oluşturur. Uydu görüntüleri müsilaj kaplı alanların belirlenmesi ve zaman içinde müsilajın değiştirdiği formun ortaya konulması açısından önemli bir kaynaktır." değerlendirmesini yaptı.

Müsilaja neden olan parametreleri, disiplinler arası araştırmalarla önlemek gerektiğini dile getiren Musaoğlu, Marmara Denizi çevresinde zaman içinde arazi örtüsünde ve kullanımında büyük değişiklikler olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Musaoğlu, Marmara Denizi havzasının noktasal ve yayılı kirlilik yüklerinin belirlenerek, konunun bütüncül bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini de sözlerine ekledi.

EYLÜL-EKİM İÇİN 'MÜSİLAJ' UYARISI

İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, nisan ve mayıs aylarında gözüken müsilajın eylül- ekimde de görülebileceğini belirtti. Müsilaja neden olan fitoplanktonların bu aylarda uygun ortamı bulduğunu kaydeden Yaşar, nisan ve mayıs ayları kadar etkili olmayacağını söyledi.

Marmara Denizi'ni aylardır etkisi altına alan müsilaj, deniz yaşamını olumsuz etkiledi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca 'Marmara Denizi Eylem Planı' kapsamında başlatılan yoğun temizlik çalışması ise sürüyor. DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, eylül ve ekim aylarında da müsilajın etkili olabileceğini belirtti.

Müsilaja neden olan fitoplanktonların bu aylarda uygun ortamı bulduğunu belirten Prof. Dr. Yaşar, "Son dönem müsilajda çok ciddi bir azalış var. Bu durumu zaten bekliyorduk. Müsilaj dediğimiz olay. Fitoplankton patlamalarıyla ortaya çıkıyor. En çok nisan ve mayıs ayında gerçekleşir bu olay. Haziran ayından itibaren bu durum yavaşlar, eylül ayına kadar. Nisan ve mayıs ayları kadar şiddetli olmasa da eylül ve ekim aylarında da hafif olarak plankton patlamaları yaşanır" dedi.

'EYLÜLDE TABAKA TEKRAR OLUŞUR' 

Denizlerin kirletilmesinin müsilajın temel nedeni olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yaşar, "Denizlere foseptik gibi davranıyoruz. Bu nedenle müsilajdan kurtulmamız çok zor çünkü her ısınmada müsilaj patlayacaktır. Hazırlıklı olalım. Şu an ortamdaki azot fosfor olayı bitti. Ortam dengelendi. Deniz suyu yukarıdan aşağı kış aylarında homojenleşir. Nisan ayında su ısındığı için yukarıda bir tabaka oluşur. İşte bu tabakada oluyor her ne oluyorsa.

Mayıstan sonra tekrar su homojenleşmeye başlar. Yüzeydeki tabaka incelir. Eylül ayında bu tabaka tekrar oluşur. Bu her sene oluşur. Müsilajdan kurtulmak bu kadar kolay değil. Nüfusun 4'te 1'i neredeyse orada. Sanayinin büyük bölümü orada. Termik, doğal gaz çevrim santralleri ile petrokimya tesisleri orada. Bütün bu durumlar Marmara'yı gıda zenginliği açısından zengin ortam haline getiriyor. Soğutma suları da etkiliyor. Bu fabrikalar, soğutmak için denizden soğuk suyu alıp sıcak suyu veriyor. Çok ciddi anlamda ekosistem değişiyor. Bütün bunların önüne geçebilmek kolay değil" diye konuştu.

'BİR AN ÖNCE BİYOLOJİK ARITMAYA GEÇİLMELİ' 

Önlemler için yapılması gerekenleri de anlatan Prof. Dr. Yaşar, "Mutlaka süspanse etmek durumundayız arıtmaları. Bir an önce biyolojik arıtmaya geçilmeli. Trakya mesela; 2 bin 400'e yakın fabrika bulunuyor. Yer altı sularını kullanıyorlar. Bunların doğuya, suyun olduğu yere götürmek gerekiyor çünkü yer altındaki suları kullanıyorlar. Nehirleri kirletiyor bu fabrikalar. Bu kirlenen su ise Marmara'ya geliyor" dedi.