TEHLİKE, Kürt vatandaşlarımızın kendilerini Kürt hissetmeleri değil, Türk ve Kürt duygularının birlikte yaşama imkânını kaybederek karşı karşıya mevzilenmesi ihtimalidir!
Sorun o noktaya tırmanırsa, komşu komşuya yaşamak bile mümkün olmaz!
Etnik duyguların çatışmaya yönelmesi halinde, güvenlik duygusuyla herkes "kendi bölgesi"ne çekilip mevzilenir, "öteki"ne saldırır. Bir kıvılcımla kan gövdeyi götürür! Dün de bahsettim, John McGarry, "Ethnic Conflict Regulation" adlı kitabında bunu anlatır: Ayrılma, büyük ve kitlevi göçlere, kitlevi çatışmalara, hatta "katliam"a yol açar! (Sf. 14)
Yugoslavya'da karma evlilikler içinde bile kan akıtıldı! Aynı apartmanda oturan iki aile birbirini doğradı!
Çok şükür Türkiye böyle bir felaketten uzaktır ama alarm işaretleri var!

Etnik gettolar?!
Devrim Sevimay'ın mülakatında sosyal araştırmacı Mustafa Sönmez, "Kürtlerin içe kapandığını" söylüyor: Batı illerinde "lince varan mütecaviz tavırlardan, milliyetçi mahalle baskısından" korkan Kürt vatandaşlarımız artık Batı illerine göçmüyor, bölgesinde kalıyor. (Milliyet, 13 Ekim)
Bir tür etnik gettolaşma!
Sönmez'in bazı argümanları tartışmaya açıktır. Mesela 2000-2007 arasında bölgedeki 21 ilin toplamında nüfus azalırken, Şırnak, Van, Siirt Diyarbakır gibi 7 ilde nüfus artışının sürmesini "Demek ki, Kürtler artık Batı'ya göçmüyorlar" diye yorumluyor. Halbuki bu illerde de nüfus artışında düşüşler var. "Göç" faktörüyle izah etmek yeterli ise, demek ki, bu illerden de Batı illerine göç devam ediyor. Bu meseleyi ayrı bir yazı konusu yapacağım.
Bununla birlikte, Sönmez'in dikkat çektiği "içe kapanma" eğilimi gelecek için ciddi bir uyarıdır. Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu da söylemişti bunu.
Şunu da muhakkak belirtmek lazım: Bunun asıl sorumlusu PKK terörüdür. Terörden önce, Batı illerimizde böyle bir duygu hiç yoktu; şimdi de terör kaygısından doğuyor.

Duyguları yönetmek
Temel doku yok olmamıştır ama 'gettolaşma'nın vahim işaretleri belirmiştir! Böyle bir süreçte tek doğru tavır karşılıklı saygıdır. Birini öbürüne karşı tahrik eden her davranış, Yugoslavya felaketine çağrı çıkarmak olur! O vakit pişmanlıklar fayda etmez.
Duygularımızı iyi yönetebilmeliyiz.
Büyük Ziya Gökalp, Türk aşiretlerini Kürtleştiren, Kürtleri Türkleştiren sosyolojik faktörleri anlattıktan sonra, Haziran 1922'de makalesini şöyle bağlıyordu:
"Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir; Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir!"
Bu sloganla Gökalp'in amacı, arada psikolojik duvarlar oluşmasına meydan vermemek ve Misak-ı Milli'yi güçlendirmekti.
Gökalp Ankara'da hüsnü kabul görseydi, 1924'te vefat etmeyip kafasındaki sosyolojik Anadolu araştırmasını yapabilseydi... Tarih anlayışımız Osmanlı ve Anadolu geleneğinden gelmeyen Kazanlı Yusuf Akçura'nın etkisine girmeseydi, gidişat farklı olur muydu?
Bunu bilemeyiz ama şu kesin: Bugün ülkenin iki etnik gettoya ayrışıp birbirinin boğazına sarılmasını istemiyorsak bunun siyasi, kültürel, ekonomik davranışlarını geliştirmeliyiz, daha çok iç içe geçmeliyiz. Türkler Kürt kültürüne saygılı olmalı; Kürtler terörü kınamalı, destek verenler en azından bunun utancını taşımaktan artık vazgeçmelidir.