İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, yer bilimcileri olarak Doğu Anadolu Fayı'ndan (DAF) çok korktuklarını belirterek, "Kuzey Anadolu Fayı 1939'dan bugüne kadar aşağı yukarı 7'nin üzerinde 6-7 deprem üretti enerjisinin büyük bir bölümünü boşalttı. Şu andan enerjinin olduğu yer Marmara Denizi orada kırıldı, kırılacak. Şimdi DAF tehlike çünkü böyle bir deprem üretmedi" dedi.

Görür, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) tarafından düzenlenen "Kahramanmaraş'ın depremselliği ve yapı stokunun belirlenmesinin önemi" konulu panelde, Kahramanmaraş'ta böyle bir konuşmayı yaptığı için kendini huzur içerisinde hissettiğini çünkü Kahramanmaraşlılara gerçekten bu bölgenin tehlikeli bir bölge olduğunu bizzat açıklamanın da görev olduğunu düşündüğünü ifade etti.

Kendisinin aslen Elazığlı olduğunu belirten Görür, "Elazığlının yüzde 90'nı deprem bölgesinde oturduğunun farkında değil. Ne yaşamında ne alışkanlığında ne tasarrufunda. O 'deprem olmaz' diye düşünüyor. Sebebi çok basit. Çünkü bir kaç nesil içerisinde deprem olmamış. Olmadığı için burada 'deprem olmaz' diyor. Bir hikaye gibi bir yerlerde olur diye düşünüyor. En büyük tehlike bu" diye konuştu.

Bilimsel doğruların hiçbir zaman huzur bozmayacağını dile getiren Görür, çağdaş toplumlarda araştırmalara dayalı verilere bakılarak tehlike var mı yok mu, o tehlike varsa neler yapılması gerektiği üzerinde çalışma yapıldığını söyledi.

"Türkiye'de deprem olmasının nedeni çok basit" diyen Görür, şunları belirtti:

"Şu Arap levhası ve Afrika kuzeye doğru hareket ediyor. Yılda belirli hızla Avrasya'ya doğru hareket ediyor. Anadolu da iki kütlenin arasında sıkışıyor. Sıkıştığı zaman Türkiye batıya doğru kaçmaya başlıyor. Yani 2 fay boyunca hareket ediyor. Bunlar Kuzey Anadolu Fayı biri de DAF. Türkiye'deki hemen hemen bütün depremlerin nedeni bu mekanizma. Bu mekanizme 13 milyar yıl önce başladı. Onun için depremler niye azaldı veya arttı gibi lafların hiçbir anlamı yok."

-"Doğu Anadolu Fayı ciddiye alınmalı-"

Yer bilimcileri olarak DAF'tan çok korktuklarını anlatan Prof. Dr. Görür, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çok basit nedeni var. Kuzey Anadolu Fayı geçen asırdan bu yana 1939'dan bugüne kadar aşağı yukarı 7'nin üzerinde 6-7 deprem üretti ve enerjisinin büyük bir bölümünü boşalttı. Şu anda enerjinin olduğu yer Marmara Denizi orada kırıldı, kırılacak. Biliyorsunuz Marmara'daki araştırmaları yapan ekibin başında olan kişiyim. Şimdi DAF'da ise tehlike daha büyük. Böyle bir deprem üretmedi. Ama tarihsel dönemler içinde ürettiğini biliyoruz. Bu fay uzun zamandır suskun. Aynen Kuzey Anadolu Fayı gibi bir seri deprem üretmeye başlayabilir mi- Çünkü birçok yerde düşündüğümüz periyot dolu. O nedenle DAF'ın ciddiye alınması gerektiğini düşünüyoruz. Hele bu fay hattı üzerindeki köy ve kentler çok daha korunmasız ve halk bilinçli değil. Onun için DAF'ı Kahramanmaraş'ı küçümsememek lazım" diye konuştu.

Görür, özellikle Kahramanmaraş'ta birbirine paralel fay sistemleriyle çok daha Kırıklı parçalı bir alan bulunduğunu vurgulayarak burada olabilecek büyük depremin Kahramanmaraş ve çevresindeki yerleşim alanlarına ciddi zarar verebileceğine işaret etti.

DAF bölgesinde MTA'nın yaptığı çalışmalara bulunduğunu ve Doğu Anadolu'da birtakım tehlikeli alanlar belirlediklerini ifade eden Görür, "Gelecekte deprem olursa bunlar bizi şaşırtmayacak alanlar. Bunlardan biri de Kahramanmaraş ve çevresi" ifadesini kullandı.

Son zamanlarda umutların yeşerdiğini ve Başbakan Erdoğan'ın Van'daki depremden sonra "iktidarı kaybetmek bahasına artık biz çürük olan binaları yıkacağız depremle ilgili ciddi önlemler alacağız" dediğini hatırlatan Görür, "1999'da da aynı şeyleri söylemiştik. "Bu bir milattır hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır" demiştik. Ama gel gör ki o heyecanımızı yitirdik ne milat kaldı ne bir şey. Unuttuk gitti. Umut ediyorum ki bu sefer siyaset bizzat işe girdiğine göre hem de iktidarı kaybetme bahasına inşallah bu sefer milat kabul edilecektir diye düşünüyorum. Van depremi gerçekten siyasilerimizi etkiledi" değerlendirmesinde bulundu.

-"Kentsel dönüşüm o kenti depreme hazırlamak değildir-"

Kentleri depreme hazırlamada bazı tehlikeler olduğunu kaydeden Görür, şunları kaydetti:

"Depreme hazırlama denince akla "çürük binaları yıkalım" geliyor. Bu çok doğru yaklaşım değil. İstanbul örneğine bakarsak 1 milyon 600 bin binadan kaçını yıkacaksınız. Resmi ağızdan yüzde 60'nı. Nasıl yıkacaksınız- Çürükleri nasıl ayıklayacaksınız- Bunun yasal alt yapısı bile yok. Dolayısıyla böyle "yıkacağız" lafı deprem kadar o toplumda bir kaosa, probleme neden olabilir. Bir de sihirli kelime üretildi kentsel dönüşüm diye. Kentsel dönüşüm o kenti depreme hazırlamak demek değildir. Bunu kimse söylemiyor. Siz Kahramanmaraş'ı turistik kentte dönüştürebilirsiniz bu kentsel dönüşümün mantığıdır. Depreme hazırlamak için bir kentsel dönüşüm gerekmiyor. Kentsel dönüşümde maalesef şimdi öyle anlaşılıyor binaları yıkalım yeni yeni evler rezidanslar yapalım diyorsanız o kentin tarihini mimarisini topoğrafyasını, yaşam biçimini tümüyle değiştirirsiniz. Kentsel dönüşümden insanlarımızın deprem olduktan sonra yaşadıkları mekanlardan sağ çıkabilecekleri bir şekle dönüşümünü anlıyoruz. Her bina zarar görecektir. Depremde hasar görmeyen bina yoktur. Dönüşümden onu kastediyoruz."

-"Deprem kentinde yaşıyorsanız evinizi modaya göre döşeyemezsiniz-"

Deprem riskinin önceden çalışılması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Görür, şöyle konuştu:

"Örneğin binaların döşenmesi konusu var. Bırakın binaların yıkılması bina içindeki eşyalar daha fazla öldürüyor. Adam kafasının önüne büyük bir dolap koymuş. İlk sarsıntıda o dolap yataktaki insanı kesin öldürür. Eğer bir deprem kentinde yaşıyorsanız evlerinizi keyfinize göre modaya göre döşeyemezsiniz. Nereye ne dolap koyacağınızı, hangi duvara ne tür ayna asacağınızı hatta vitrinlerinizdeki çanak çömlekleri bile nasıl dizeceğinizi depremi düşünerek halletmeniz gerekir. Bu bir yaşam tarzı."

Panelde, Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Kaplan ve Dr. Fuat Şaroğlu da birer konuşma yaptı.

Panel soru cevap bölümü ile sona erdi. Panele, Vali Şükrü Kocatepe, Belediye Başkanı Mustafa Poyraz, daire müdürleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile diğer ilgililer katıldı.