TBMM 90. kuruluş yılını birbirinden güzel etkinliklerle kutluyor. Bunlardan, Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içerisinde ilk kez düzenlenen ve 8 bin 500 okuldan 200 bini aşan öğrencinin katıldığı ''90. Yıl Milli Egemenlik Kompozisyon Yarışması''nda ilimizi, Kahramanmaraş il birincisi, Kahramankent Lisesi öğrencisi Ahmed Esad Şerefoğlu temsil etti.

TBMM, 81 il birincisi ve refakatçileri için dört günlük bir etkinlik programı hazırladı. Anıtkabir, Ankara Kalesi, Tacettin Dergâhı, Hamamönü Eski Ankara Evleri gibi tarihi yerler ile Estergon Kalesi, Su Dünyası gibi turistik yerlerin gezi planında olduğu bu program esnasında, çeşitli belediye ve kuruluşlar da TBMM’nin organizasyonuna destek verdiler. Ankara Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak’ın öğrencileri Belediye Meclis Salonunda ağırladığı, Altındağ Belediyesi’nin Kültür Sanat Evi’ni 81 ilden gelen öğrencilere açtığı bu organize ile öğrenciler unutamayacakları anlar yaşadılar. TBMM’yi de yakından gezme fırsatı bulan 81 il öğrencisi dört dolu ve farklı gün geçirdi.

18 Nisan Pazar günü TBMM’de gerçekleşen ödül töreninde, birinci olan öğrencileri, öğretmen ve ailelerini kutlayan TBMM Başkanı Mehmet Ali ŞAHİN, kompozisyon yazmanın öğretici bir süreci içerdiğine de işaret etti. Şahin, kompozisyon yazan öğrencilerin araştırma sürecinde, Kurtuluş Savaşı'nın hangi şartlarda gerçekleştirildiğini, Meclis'in hangi şartlarda açıldığını, hangi zorluklardan geçilerek görevlerin yerine getirildiğini inceleme fırsatı bulduklarını kaydetti. Şahin, ''Öğrencilerimizin cumhuriyetimize, meclisimize, demokrasimize bakış açısının çok daha güçlendiğini düşünüyorum. Yarışmanın böyle bir yararı olduğu kanaatindeyim'' dedi.

81 il birincisini temsîlen, kompozisyonunu meclis kürsüsünde okuyan Ahmed Esad Şerefoğlu, yazısına, “Bir 12 Şubat sabahında uyanıyorum davul sesleriyle… Bir 12 Şubat günü poyrazını esirgemeyen bir Maraş sabahında değiyor kalemimin ucu kâğıda…” diyerek başladı. Bütün bir millî mücadelenenin âdeta panoramasını çizdikten sonra demokrasi ve bir arada yaşama vurgusuyla konuşmasına devam eden Şerefoğlu’nun mikrofonda kaldığı süre zarfında salonda duygusal anlar yaşandı. Birçok izleyicinin gözyaşlarına hâkim olamadığı bu konuşma sonrasında, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin başta olmak üzere, milletvekilleri ve diğer 80 il birincisi ve refâkatçileri Kahramanmaraş birincisi Şerefoğlu’nu tebrik etti.

“81 ilden 81 kompozisyon yarışması il birincisi” ile temsil edilen Türkiye’nin her ili; bu proje ile adeta farlkı bir renge kavuştu. Hayalleri, istekleri, teklifleri, önerileri ile yola çıkmış bu 81 öğrencinin tanışmaları, sohbetleri ve fikir alışverişleri; meclis kurullarına, koridorlarına, kulislerine bambaşka bir canlılık getirdi.

Ahmed Esad ŞEREFOĞLU'nun yazısının tamamı:

VURSUN DAVULLAR!

“Güm güm de güm güm!”
Bir 12 Şubat sabahında uyanıyorum davul sesleriyle… Bir 12 Şubat günü poyrazını esirgemeyen bir Maraş sabahında değiyor kalemimin ucu kâğıda…

Rahmetli dedemin masallarından, Orhan öğretmenimin anlattıklarından yol buluyor; uzun bir insan ömrü sayılabilecek kadar önceye, 90 yıl geriye gidiyorum…

Yoksulluk, sıkıntı, tedirginlik akıyor gözüme ilk ilişen yüzlerin ifadelerinden; ama asla yenilmişlik ve inançsızlık değil… Belirsizlik görüyorum sokaklarında memleketimin ama asla çaresizlik değil…

Görüyorum ki; biz, hepimiz, fert fert bu savaşta direndik! Cephe cephe direndik! Sarıkamış’ta dondurucu soğuk, Suriye’de kavuran sıcak şahit; Çanakkale’de dalgalar, Irak’ta ardımızda bıraktığımız canlar şahittir ki; direndik! Bu yanda Toroslar, beride Kaçkar şahit; direndik!

Koca bir dünya savaşından yenik çıkan bedenlerimize rağmen, Hasan Tahsin’in İzmir’de yaktığı hürriyet meşalesi ile esaret altında yaşayamayacağımızı yedi düvele duyurduk; direndik. Samsun’a gelen gemiyi gönüllerimize yanaştırdık; o bahar gününü yeniden davranma zamanı belledik; direndik. Amasya’da heyecanıyla içimizi titreten kelimelerden yeni bir ülke hayal ettik; ilk kez ‘mili egemenlik’ten bahsettik; direndik. Erzurum’da ‘manda ve himaye’ye siper durduk; direndik. Sivas’ta ‘misâk-ı millî’yi bir kez daha haykırdık; direndik. Sultan Fatih’in denizden girdiği güzide şehrin denizine-karasına mâtem gölgesi indi; direndik. Meclis-i Mebusan dağıldı; direndik.

Ve 23 Nisan gününe geldik…

“Hayat ve şahsiyetim kendi malı olan necip ve mazlum milletimizin bu haklı talebi üzerine artık benim için en mukaddes vazife, irade-i milliyeye mutavaatı her şeyin fevkinde görmekti.” dedi Mustafa Kemal; davul sesleri arasında ilk meclisi açarken. Milletin hakkını millete vermek için, o da direndi!

Davul sesleri arasında, şehrimin kurtuluşa tanıklık etmiş taşlarına bakarken, ruhum kanatlanıyor memleketimin her köşesine… “Maraş’ım” diyorum, “evet çok zor günler geçirdik. Ama sonunda sesimizi duyurabileceğimiz bir ülke armağan edildi bize.” Sadece bize mi? Çanakkale’nin 18 Mart’ından, İzmir’in 9 Eylül’ünden, Antep’in 25 Aralık’ından, Urfa’nın 11 Nisan’ından, Adana’nın 5 Ocak’ından galip ama yorgun çıkan, nefesi tükense de pes etmeyecek, vatanı savunmadan ölmeyecek bütün yüreklere hakları teslim edildi 23 Nisan’da…

Selam olsun size… Tâ en başından “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyen Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya! Selam olsun silahları bırakmayan XV. kolordunun komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya! “Allah’a ve millete güvenimiz tam. Bu zulmün sonu gelecek” diyen Rauf Orbay’a… “Türkiye’nin istiklal ve hayat hakkını alacağı güne kadar hiçbir korku, hiçbir meşakkat önünden kaçmayacağız. Yedi yüz senelik tarihin ağlayan minareleri altında yemin ediniz!” diye haykırarak bu yemini Sultanahmet Meydanı’nı dolduran halkla beraber tekrar eden Halide Edip’e… Memleketten cepheye, cepheden memlekete mürekkebi kurumamış Sebilürreşad’larla haberler taşıyan; aslında Mehmetçiğe şevk taşıyan, umut taşıyan, direnç taşıyan Akif’e… Selam olsun…

Selam olsun Amasya mebusu Bekir Sami Bey, İzmir mebusu Hasan Tahsin, Konya mebusu Kazım Hüsnü, Trabzon mebusu Nebizade Hamdi, Isparta mebusu İsmail Remzi, Ağrı mebusu Atı Bayazıt, Bitlis mebusu Hacı Hasanzade, Diyarbekir mebusu Kadri Ahmet, meclise gelirken şehit edilen Gümüşhane mebusu Ziya Tuğlu… Hepinize selam olsun…

Halkın iradesi ile ilgili o gün verdiğiniz karar, gösterdiğiniz cesaret, tayin ettiğiniz yön, o günden bugüne milletimizin ışığı olmuştur.

O ışıkla, bir horona durur gibi durduk biz savaşa, çayda çırayı tutuşturur gibi yaktık yorgun bedenlerimizdeki ateşi; diz vurduk cepheye, zeybeklerden miras… Bu kez doğuda, batıda, kuzeyde ve güneyde her toprak parçasına akıttığımız al kanları şahit tuttuk; en son Sakarya’yı; Dumlupınar’ı şahit tuttuk!

Evet, vursun davullar, kesilsin kurbanlar… 1920 yılının 23. gününün 90 yıl sonrasındayız şimdi… Hacı Bayram’dan biraz evvel çıktı zevat. Birazdan kalabalıkların sevinciyle davul sesleri içinde açılacak meclis. Her şarta direnen, her zorluğa göğüs geren, hiçbir cephede can vermeden pes etmeyen bu asil millet, kendi egemenliğini hâkim kılacak. Kurtuluşunda mısra mısra, köy köy emek verdiği bu vatanın idaresinde de son sözü o söyleyecek.

Bugün demokrasinin günüdür. Cumhuriyet’in temellerinin atıldığı, taşların yerine konmaya başlandığı ilk gündür. Durup dinlenmeden, bir savaşın içinden bir diğerine sürüklenen milletin, bu şartlara rağmen ve bu şartların dayattığı varlık-yokluk mücadelesinden çıkmak için kendi egemenliğini hâkim kıldığı gündür. Çözümü de, inancı da yine kendisinde bulduğu gündür.

Selam o lidere ki; şu, sesini o günkü gibi gümbür gümbür duyduğumuz davullar, daha da güzel günlerin habercisidir. Ben, Sütçü İmam’ın torunu Ahmet ve kardeşim Mehmet; sen Şahin Bey’in torunu, Şerife Bacı’nın, Onbaşı Nezahat’ın, Yörük Ali Efe’nin, Şehit Kamil’in Nene Hatun’un, Demirci Mehmet Efe’nin… Biz; isimsiz Mehmetçiklerin manevi mirasçıları… Birleşsin ellerimiz…

Vur dizini yere zeybek, bu yanda halay çeksin gardaşlar, öbür yanda horon tepsin uşaklar; oynansın barlar, süzülsün Kafkaslar. Renklerimizin parlaklığı göz kamaştırırken değsin birbirine dizler, gülsün birbirine yüzler!

Diğer yanda kalmak, durup öbür yandan bakmak yok! Senin sesin bu davula karışmazsa olmaz arkadaşım. Bu ortak rûha senin figüründen damlamazsa, olmaz. Hepimizin elleri birleşmeden olmaz.

Vur davulcu!

Ahmed Esad ŞEREFOĞLU