Kahramanmaraş Objektif Gazetesi kentte sanayi hamlesini başlatan müteşebbis ruhlu işadamlarından İsmail Kurtul’un hayatını Araştırmacı Yazar Yaşar Alparslan’ın ‘ustalara saygı İsmail Kurtul’la mülakat’ kitabından alıntılarla okuyucularına aktardı.

1933 yılında Kahramanmaraş’ın bugünkü adı Kurtuluş Mahallesi Kuytul’da doğdu. 1959 yılında çeltik, 1981 yılında biber fabrikası kuran İsmail Kurtul Maraş’ın ilk tekstil kuruluşu olan Marteks’in de kurucu ortaklarından biridir. Evlatlarını da kendi gibi müteşebbis yetiştiren İsmail Kurtul’un büyük oğlu Ali Kurtul 1984’te Kurteks’i, diğer oğlu Abdulkadir Kurtul ise İskur’u kurdu.

Hayır işlerini hiçbir zaman bırakmayan İsmail Kurtul bu özelliğini çocuklarına da aktardı. Yaşının 80’ni geçmesine rağmen müteşebbis ruhunu kaybetmeyen İsmail Kurtul hala iş dünyasının fikir danıştığı isimlerin başında geliyor.

Objektif Gazetesi Hayırsever İşadamı İsmail Kurtul’un hayatını anlatan kitaptan kesitler sunarak okuyucularına aktardı. İşte, yazdığı kitaplarla kentin tarihine ışık tutan Araştırmacı-Yazar Yaşar Alparslan’ın kitabından İsmail Kurtul’un bilinmeyen hayatı;

Hayata nasıl atıldınız?

Ben babamın ikinci oğluyum. Ona çok bağlıyım, Abim Mustafa, kunduracı. O kendi işinde. Bense babamla beraberim. Sabahleyin babamla beraber kalkarız camiye gideriz, sonra iş yerine geçeriz. O zaman Ulu camiden Arasa’ya (şuan Kıbrıs Meydanı) giderken sol taraf tamamen dükkan. Sıra sıra dükkân, sağ taraf yer yer dükkan. Babamınki sağ tarafta. Gideriz işi beraber götürürüz. Gün boyu çalışırız, akşam beraber eve döneriz. Yani babam namazda biz namazda, babam işte biz işte. Arada uyum, arada güven var. Bu şekil bir miktar işi belledik, işi götürdük.

Burada şunu da söyleyeyim; babam buradaki işi götürürken bilahare para kazandı. Karşı taraftan kökünden dükkan aldı. Mülkiyeti olan dükkana geçti. Sonra 1959’da dükkanı yıktık. Üç dükkan yaptık. Üstü otel oldu. Adını Ankara oteli koyduk. Ben yaptırdığım için babam yarısını bana verdi. İşletmesini kardeşim Mustafa yaptı. Zaten babamın çok malı olmadı olanlar; bağımızı: biri devletten ihale ile almış babamda ondan almış. Babamın babasından kalma bir ev, çalışıp aldığı dükkan ve Saray altında 2 dönüm yer, bu yeri de sağlığında evlat yolunda sattı. Bağı ben aldım diğerleri mirasçı malı odu. Ben Bağ’ı Abdulkadir’e verdim, o da içine ev yaptı. Baba yurdu şenlendi, ben de onun yanını ayrıca aldım ev yaptırdım. Şükür yan yanayız.

Babanızın yanında çalışırken işin önünü nasıl açtınız?

Baktık bahçecilik güzel meslek. Getirdiğin satılıyor. Malı bahçecilerden alıyorsun, milletin beğenisine sunuyorsun. Millet alıyor, hal yok, kontrol yok, vergi de yok. Böyle olunca bir sen kazanıyorsun, bir üretici kazanıyor. İş iki başlı gidiyor. Sen eksen, sen diksen, sen söksen, sen dükkanda satsan daha iyi olacak. Onun için işi büyüttüm. Satacağımız malı kendim yetiştirmeye karar verdim. Yetiştirip babamın dükkânında satacaktım. Bunun için şimdiki müftülüğün de içinde bulunduğu alanları içine alan 100 dönümlük bir yeri kiraladım. Arazının sahibi Ümmügülsüm diye bir kadındı. Kocası çocuğu yoktu. Bu bahçenin suyu ise Uyuzpınarı’ından gelen atık su idi. Yaşım 17 başladım işe. İki sene kira ektim. Para biriktirdim. Eve canlı mal aldım, ürettim. Ancak iki sene bitti. Bir duydum mal sahibi kadın ölmüş, ikinci derece hısımları mirasa konmuş. Satıcılar. Mirasçılardan biri de icracı Mehmet efendi. Kirada araya giren zat. Hemen mirasçıları bulduk, bize satın dedik. Gönüllerini ettik. Kırk bin lira üstünden satışı bağladık. Evdeki canlı malları sattık. Bu iki senede para da biriktirmiştik. Yirmi beş bin biz ettik. Dört bin babamın varmış, aldık. Anamdan emanet altın aldık. On bir binde oradan koyduk. Kırk bin ettik verdik, araziyi aldık. Şükür mal sahibi olduk.

Topuda yaşımız küçük geldi, araziyi babamın üstüne yaptık. Bir yıl sonra da yaş doldu üstümüze çevirdik. Böylece işi bütünlüğe kavuşturduk, büyüttük. Ümmügülsüm denen kadın icracı Mehmet Efendinin teyzesiydi. Onun bu satışın gerçekleşmesinde faydasını gördük. Bu tarlanın zamanla yüzde kırkı yola gitti. Geri kalanın bir kısmını bir hayır kurumuna verdim. Onlar Kur’an Kursu yaptılar. Sonra da seksen ihtilali ellerinden aldı. Diyanet’e verdi. Onlar da müftülük binası yaptılar. Sonra mevcut binayı yıkıp çok katlı binaya çevirdiler. Müftülük dahil çok amaçlı kullanır oldular. Gene Allah’a şükürler olsun benzer bir maksatla kullanılıyor. Kur’an öğretilmiyorsa da öğretenlere hizmet veriyorlar. Dini hizmetler yönlendiriliyor. Hayrımız inşallah devam ediyor. Arazinin kalanını derseniz onlar da zamanla elimizden çıktı. Çünkü arazi bahçe vasfını yetirdi, imar gördü. Daire, apartman alanı oldu. Zamanla da apartmanla işyeri ile doldu.

Babanız Ali Çavuş nasıl bir adamdı, ondan neler öğrendiniz?

Babam, Maraş harbinde bulunmuş. Babası harpte şehit olmuş. Harbi kazanmak için evini yakmış. Türk evleri duvarları yıkılarak bir birine bağlanmış. Ölmemiş ama Medineli Abdullah gibi arkadaşının ölümünü görmüş. Tam bir Kahraman, korku duygusu olmayan bir insan. Buna uygun bir vücut, ona uygun bir tavır, onu uygun bir hareket, ona uygun bir giyim. Süslü, aksesuarlı, ne hızlı yürür ne yavaş. Hızlı yürürse aceleci derler, içindeki duyguya uygun yürür. Yürüyüşü ile tavrını ortaya koyar, kimliğini ispat eder. Babam prensip sahibi, arkasından konuşan insan bulamazsın. Konuşturmaz da. Hayatını kontrollü yaşar, gerekmez adamla konuşmaz, büyük ve yaşlı adamlarla konuşur. Ben de öyle bu prensibimi babamdan aldım. Yaşlı, hayat tecrübesi olan insanlarla konuşmak. Hayatta kendini ispat etmiş insanlarla konuşmak. Onlardan bir şey bellemek. Üst aklın gölgesinde yaşamak. Aklını onların aklıyla geliştirmek, yanılmayı azaltmak. Hafif meşrep insan olmaktan çıkmak, hayat tecrübesini artırmak. Babamın hayatta en büyük prensibi doğruluk. Doğru söylemeyen bir insanı yanından kovar, bir de onu ikaz eder, Müslüman yalan söylemez, yalan üstüne bina kurulmaz derdi.

Babamın yine en büyük prensibi işini çok iyi takip eder, gece uyur mu uyumaz mı bilmem. Her gece teheccüdünü kılar, sabah ezanı okunur hemen kalkar, tabi bende beraber kalkarım. Hemen camiye

Editör: TE Bilisim