12 Eylül öncesi yaşanan Maraş olaylarını o günün canlı şahiti Yasin Aytaç anlattı. 1978 Maraş olayları sırasında Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi olan sol görüşlü Yasin Aytaç, dün gibi hatırladığı o günleri CİHAN'a anlattı.

Tırmanan gelişmelerin başında öğretmenlerinin öldürülmesinin geldiğini belirten Yasin Aytaç, devletin durup dururken 12 Eylül darbesini yapma imkânının olmadığını vurguladı. Darbe zemininin hazırlanması için Maraş olaylarının hazırlandığını iddia eden Aytaç, devletin içindeki o zaman ‘kontrgerilla’ diye isimlendirilen gizli örgütlenmenin bu işlevi yerine getirdiğini ileri sürdü. 1993’de bölgede birçok faili meçhul cinayetin yine aynı güçler tarafından işlendiğini savunan Aytaç, bugün bile bu varlığı tam deşifre edilmeyen hareketin bitmediğine inanıyor.

Maraş olaylarının üzerinden 31 yıl geçti. O günleri yaşayan tanıklardan Yasin Aytaç, Ergenekon örgütlenmesinin ‘derin devlet’ veya ‘kontrgerilla’ denilen yapılanmanın uzantısı olduğunu belirtiyor. Aytaç, “Ergenekon, kontrgerilla hareketidir. Maraş olaylarının planlayıcıları, devletin içindeki kontrgerilladır. Ergenekon denilen örgütlenme bu sistemin parçasıdır.” diyor. Aradan geçen yıllardan sonra Maraş’daki tablonun fotoğrafını daha net görmeye başladığını belirten Aytaç, ciddi bir komplonun içinden fiili olarak geçildiğini ifade ediyor. Maraş katliamının ardından Türkiye’nin birçok yerinde sıkıyönetimin ilan edildiğini ve iki yıl sonra da 12 Eylül askeri darbesinin gerçekleştiğini hatırlatan Aytaç, tüm yaşananları askeri darbenin altyapısını oluşturmak için hazırlanmış provokatif eylemler olarak değerlendiriyor. Geriye dönülüp bakıldığında hadisenin çok örgütlü bir güç tarafından programlandığının anlaşıldığını dile getiren Yasin Aytaç, şöyle devam ediyor: “Bir kaç kez Bülent Ecevit tarafından gündeme getirilen, fakat o da iktidara geldikten sonra ‘suspus’ olan kontrgerilla artık günümüzde su yüzüne çıkmıştır. En azından bu olayların arkasında derin devlet adı verilen –bugün olduğu gibi– suç örgütlerinin olduğu ifade ediliyor. Şimdi meseleye dünya ölçeğinde bakıyorum. 12 Eylül darbesi ve arkasından gelen iktidar, ülkeyi Yeni Dünya Düzeni’ne adapte etme politikalarını sürdürdü. Demek ki Maraş’ta yapılanlar, devletin içinde var olan örgütler tarafından planlanmıştı. Birkaç kişinin veya bir grubun kendi başına gerçekleştirebileceği veya yöneteceği eylemler değildi.”

İKİ ÖĞRETMENİM ÖLDÜRÜLDÜ

1978 Maraş olayları sırasında Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü öğrencisi olan Yasin Aytaç, ailesi Elbistan’da olması sebebiyle ilde üç arkadaşıyla kiraladıkları evde kalmış. Tırmanan gelişmelerin başında, okulun 2 öğretmeninin öldürülmesi olduğunu vurgulayan Aytaç, öldürülen Mustafa Yüzbaşıoğlu’nun matematik, Hacı Çorak’ın ise fen bilgisi öğretmeni olduğunu kaydetti. Çok sevdikleri öğretmenlerinin ölümüyle büyük sıkıntılar çektiklerine işaret eden Aytaç, o acılı günlere dair şu bilgileri veriyor: “Öğretmenlerimizin dersten çıktıktan sonra vurulması bizleri çok etkiledi. İlk saldırıda Hacı öğretmen hayatını kaybetmişti. Evine uğradık. Mustafa Öğretmen ise hastanede hayatını kaybetti. Cenaze töreni düzenlenmişti. Yaklaşık 5 bin kişi katılmıştı. Maraş tarihinde böyle bir gösteri olmamıştı. Cenazeleri hastaneden almak için uzunca süre beklemek zorunda kaldık. Sonradan öğrendik ki devlet hastanesi başhekimi de bu işin içindeymiş. Cuma namazından cemaatin çıkmasını beklemiş. Provokasyon amaçlı kasıtlı olarak cenazeyi beklettiğini sonradan öğrendik.”

BİNALARIN ÜZERİNDEN ATEŞ AÇILDI

Cenazeleri aldıktan sonra Ulu Cami’ye doğru kortej halinde yürüyüşe geçtiklerini aktaran Aytaç, bir grubun burada sloganlar atağını ve camiyi ablukaya aldıklarını söylüyor. Kalabalığın Kıbrıs Meydanı’na doğru yöneldiğini ve bu sırada polislerin ‘orada büyük bir katliam’ olabileceği uyarısında bulunduğunu kaydeden Aytaç, “Bu bekleyişler sırasında Kıbrıs Meydanı’na yönelme olmayınca bulunduğumuz yerden binaların üzerinden bize ateş edildi. Binalardan şişe, sandalye, masalar atıldı. Korteji korumakla görevli askerler havaya ateş açınca, kitle üzerinde ciddi bir panik meydana geldi. Biz de polislerin yardımıyla Yörük Selim Mahallesi’ne geri döndük. Akşam mahallelere saldırı olacağı duyumundan dolayı arkadaşlarla sabaha kadar nöbet tuttuk.” diye konuşuyor. Ateşe verilen, keser, bıçak ve diğer aletlerle evlere saldırı düzenleyen gruplara helikopterden ateş açıldığını ve bu kişilerin geriye çekildiğini gördüklerini açıklayan Aytaç, yanan evlere gittiklerinde bu aletlerle öldürülen insan manzaralarıyla karşılaştıklarını belirtiyor.

BEŞİKTE BOĞAZI KESİLEN BEBEĞİN GÖRÜNTÜSÜ BİZİ ŞOK ETTİ

Aytaç, bir daha hatırlamak istemediği karelerle ilgili ise şunları söylüyor: “Arkadaşlarla girdiğimiz bir ev beni çok etkiledi. Yer sofrasının etrafındaki ailenin tamamı öldürülmüştü. Bu cesetleri dışarıya taşıdık. Evin içi duman kaplıydı. O sırada tahta beşikte bebeğin üzerindeki perdeyi kaldırdım. Kundaktaki bebeğin boğazından kesildiğini gördüm. Bu görüntü bizi şok etti. 16 yaşındaki bir insan için dayanılması zor bir görüntüydü. Arkadaşım şoka girmişti. Bu bende müthiş bir etki yaptı. Sanki vücudumun kontrolünü kaybettim. Avazımın çıktığı kadar ağladım. Kendimizi güvene almak istiyorduk. 2 gün askeri kışlada kaldım. 3 gün sonra Elbistan’a trenle döndüm.”

KONTRGERİLLA DARBEYE ZEMİN HAZIRLADI

1980 öncesinde Türkiye’de sol bir muhalefetin geliştiğine değinen Yasin Aytaç, devletin durup dururken 12 Eylül darbesini yapma imkânının olmadığını vurguluyor. Bu zeminin hazırlanması için Maraş olaylarının hazırlandığını iddia eden Aytaç, devletin içindeki o zaman ‘kontrgerilla’ diye isimlendirilen gizli örgütlenmenin bu işlevi yerine getirdiğini ileri sürüyor. 1993’te bölgede birçok faili meçhul cinayetin yine aynı güçler tarafından işlendiğini savunan Aytaç, bugün bile varlığı tam deşifre edilmeyen bu hareketin bitmediğine inanıyor.

12 EYLÜL DARBESİNİN MİMARI KENAN EVREN YARGILANSIN

Devlet içindeki güçlerin çatışması ve güçlü olanın zayıfı açığa çıkarmasıyla sözü edilen yapının bir ucunun ortaya çıktığını bildiren Yasin Aytaç, şunları kaydediyor: “Onu bu dönem Ergenekon olarak yaşadık. Derin devlet veya kontrgerillanın halen varlığını sürdürdüğünü düşünüyorum. Ama ‘bu gücün’ kamuoyunda konuşuluyor olmasını da ciddi bir aşama olarak buluyorum. Bu gizli elin tamamen bitmesi için devletin hukuk sistemi içinde hareket etmesi lazım.” diyor. Hükümetin Ergenekon ve Demokratik Açılım adımlarına şüphe ile bakan Aytaç, “İktidar samimiyse bu sistemin baş sorumlusu Kenan Evren ve 12 Eylül darbesinde parmağı olan kişilerin yargılanması lazım. Bunun için Anayasa değişikliği şartı var. Hükümette bu değişikliği yapacak güç var. Buradan bakıldığından hükümet çok samimi değil. Buna rağmen daha önce hiç görülmemiş şekilde askerlerin gözaltına alınıp sorgulanması bile önemli bir aşama olarak görüyorum.” (Cihan)