Kahramanmaraşspor’un hali malum…

Türkiye İkinci Ligi’ne yükselmesine rağmen, 40 yıllık geçmişindeki en karanlık ve sahipsiz günlerini yaşıyor.

Bu kahraman yörenin tek tanıtım aracı olan Kırmızı-Beyazlı ekibin içerisine düşürüldüğü borç batağı ile güven bunalımı başkan bulunmasını haklı olarak zorlaştırıyor. Nerede ise imkânsız hale getiriyor. Herkes bundan hemfikir.

Ama bu böyle sürüp gidecek değil ya hani…

Şimdi elimizdeki son verilerin de ışığında son günlerde yaşanan gelişmeleri yeniden bir hatırlayalım:

Ali Sercan Saraylı kulüp başkanlığı görevi bıraktı ve kulüpten bir milyon kırk bin lira alacağı olduğunu söylüyor.

Haziran ayı içerisinde kongrede takımı amigolar sahiplendi. Kulübün borçları ise 4 milyon 700 bin lira olarak ibra edildi. Ama Saraylı başkan; “Kongrede hesapları okuyan arkadaş toplamayı yanlış yapmış. Borç 4 milyon 700 bin değil, 3 milyon 200-300 seviyelerinde” dedi.

Tartışmalı kongre sonrasında seçilen listede ismi yazılı olanların bir bir istifa etmeleri ve maddi yetersizlikler nedeni ile olağanüstü kongre kararı alındı.

18 Temmuz’daki kongrede çoğunluk sağlanamayınca toplantı 25 Temmuz’a kaldı.

AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Dr. Cafer Tatlıbal da meclisin tatilde olması nedeni ile kente gelerek takıma bir sahip bulunması yönünde hummalı bir çalışma yürüttü.

Başkanlık için birçok isim gündeme geldi. M. Sait Yardımcı, Muhammed Günkut ve diğer isimler. Ancak bu isimler arasında birisi vardı ki hem kentin sahipleri konumundaki insanlar, hem basın hem de spor ve kent kamuoyu bu isme sıcak baktı. Daha doğrusu basının yönlendirmesi bir hayli etkin oldu.

Yaklaşık iki aydır da bu isim spor ve kent gündeminde konuşuldu durdu. Her ne kadar kendisi ‘adayım’ demese de ‘aday değilim’ de demedi. Kendisini arayan gazetecilerin; “Her ne kadar adayım demediyseniz de aday olmadığınızı da açıklamadınız. Toplumda bir beklenti oluştu. Size karşı bir teveccüh var. Eğer olmayacaksanız açıklayın ya da hangi şartlarda başkan olursunuz?” sorusu üzerine işadamı Haluk Şerbetçi şartlarını şu şekilde ortaya koydu:

“Ali Sercan Saraylı ile Kubilay Doğan kulüpten alacaklarına çizik çeksin. Zaten iddaadan gelen paralar da maliye ve SSK borçlarını öder. Valilik ve belediye gibi resmi kurumların yanında diğer işadamları da kulübe maddi destekte bulunacaklarını taahhüt etsinler ben de ilk etapta bir milyon lira harcayayım. Bu şartlar oluşursa başkanlığı alabilirim.”

Bu sözler üzerine millette homurdanmalar başladı: “Kulüpten alacaklı olanlar bunlara çizik atarsa, gereken destek te sağlanırsa herkes başkanlık yapar..Böyle şart olur mu…”

Herkes kendine göre haklı yani…

Bu tartışmalar ile günler geçerken 18 Temmuz’da yapılan kongreden birkaç gün önce valilikte basına kapalı bir toplantı gerçekleştirildi. Vali, Belediye Başkanı ve diğer ilgililer ile işadamlarından oluşan bir zevat, Kahramanmaraşspor için toplandı.

Şerbetçi, basın vasıtası ile kamuoyuna yansıyan şartlarını burada da tekrarladı. Toplantıya katılanlar da düşüncelerini söyledi. Ancak iddiaya göre; toplantıya katılan anlı şanlı işadamlarımızdan birisi bakın şu şekilde konuşmuş: “Ben takıma 50 bin lira veririm. Ancak; takımın gidişatına bakar öylece kararımı veririm…” Bu anlı şanlı işadamımız yerel tabirle öyle ‘mık kırığı’ biri ki; beleş reklâmı olmasın diye isim vermeye bile gerek yok…

Yapılan görüşmelerin ardından Şerbetçi’nin başkanlığa getirilmesi yönünde karara varılarak bir de harekât planı çizilmiş.

Elde edilen bilgi ve iddialara göre; Şerbetçi’nin listesine işadamları isimler verecek. Bunlar arasında yer alan ancak kulübe üye olmayanların işlemleri için de zaman kazanılması gerekiyor. Ali Sercan Saraylı’ya da denmiş ki; “Sen üyelerini getirme. Kongre ertelensin, Haluk bey aday olacak. Haftaya kongre yapılsın…”

Yine bilgi ve iddiaya göre; adaylığını açıklayan Muhammed Günkut’u arayan milletvekili Tatlıbal da; “Sen geri çekil. Haluk beyi ikna ettik o aday olacak” deyince Günkut da adaylıktan feragat ederek ‘Hay hay’ demiş.

Tüm bu gelişmeler üzerine kamuoyu da haklı olarak umutlarını artırdı: Çarşamba günü Haluk bey basın toplantısı ile adaylığını açıklayacak, cumartesi de kongrede başkan olacak.

Böylece herkes rahat bir nefes alırken, 22 Temmuz Çarşamba günün Saraylı’dan basın toplantısı daveti alan gazeteciler de; “Demek ki iş tamam. Saraylı toplantıda alacaklarından vazgeçtiğini açıklayacak sanırız” beklentisine girdiler.

MHP’deki basın toplantısının ardından gazeteciler Dondurmacı’ya giderek Saraylı’nın basın toplantısını takip ettiler. Ama Saraylı’dan sanıldığı gibi bir açıklama gelmedi. Demek ki iş tamam değilmiş. Akşamüzeri de Şerbetçi’den bir açıklama: Ben adaylıktan vazgeçtim.

Hoppalaaaa…Başa dönsek iyi ama baştaki durumdan daha gerideyiz….

Her geçen gün bir öncekinden daha zarardayız.

Ligin başlamasına şunun şurasında ne kadar zaman kaldı ki…

PEKİ, ŞİMDİ SUÇLU KİM?

Bu kadar gelişmeden sonra;

Rahmetli Osman Sayın’ın deyimi ile; “Dipsiz külek, boş ambar. Doldur doldur boşalt…”

Oldu mu olmadı mı?

Peki, şimdi suçlu kim?

Bu kentin idari ve mülki amirleri mi, belediye başkanı mı?

Seçilen milletvekilleri mi?

Bu memleketten yığınla para kazanmalarına rağmen iş bu tür sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler için katkıya geldiğinde yan çizen işadamları mı?

Yönetimi sahiplenen taraftarlar mı?

Eski başkan Ali Sercan Saraylı mı?

Milleti beklentiye sokup sonra da adaylıktan vazgeçen Haluk Şerbetçi mi?

Kıt imkânlar içerisinde memleketin sesini duyurmaya çalışan basın mı?

Eften püften olaylarda arz-ı endam eden ancak memleket meselelerinde pek ortalarda görünmeyen Sivil Toplum Örgütleri mi?

Yoksa suçlu bunlar değil de, Namık Kemal’deki Mehmet emmi ya da Mağralı’daki Paçacı Remzi mi?

Veyahutta topu icat eden İngilizler mi?

Yahutta bizim meşhur Talat mı?

Gelin çıkın işin içinden…

Yok mu bu memleketin sahibi be kardeşim!....

Yeter artık, yeter….

Allah hakkımızda hayırlısını versin….

EDİTÖR