Ak Parti Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, TV24 Kanalında Moderatör programına katılarak soruları yanıtladı.


Ünal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e gönderilen "yerel seçimlerin erkene alınması" yasa tasarısı, indirilen Rus Uçağı, Apaydın kampı, CHP'nin Apaydın Kampı için açıklamaları, Kemal Kılıçdaroğlu'nun üslubu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın BM açıklamaları ve Suriye'de yaşanan son gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.


Ünal, erken yerel seçim ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin referandum çağrısı ile ilgili soruya yönelik yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı: “Öncelikle siyaseti ilke temelli yapmak lazım, çünkü eğer sizin siyasetiniz belli ilkelere, bir duruşa ve bir omurgaya dayanmıyorsa bu sürekli olarak savrulma anlamına geliyor. Bu konjoktöre göre, gündeme göre, gündemin getirdiklerine göre pozisyon almaya kalkışırsanız bu defa maalesef Kılıçdaroğlu’nun düştüğü duruma düşersiniz. Yerel seçimlerin erkene alınması bizim talebimiz değildi, ana muhalefet ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)’nin talepleriydi ve bu konuya sıcak yaklaştığını, bununda olabileceğini özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin açıklamaları dikkate alındığında biz taraflarla görüştük. Milliyetçi Hareket Partisi de Anayasa değişikliğini destekleyeceklerini beyan etti.


Cumhuriyet Halk Partisi de biz tutuklu vekillerden dolayı bu değişikliğin altına imza atmayız, ama genel kurulda biz bunu destekleriz dediler. Şimdi burada verilmiş açık sözler var, bizde bunların üzerine Anayasa değişikliğine gittik ve 27 Ekim tarihi üzerine anlaştık. 27 Ekim tarihine yerel seçimlerin erkene alınması ile ilgili konuyu Genel Kurul gündemine getirdik ve orada yapılan oylamada 367 bulunamadığı için genel kurulda kabul edilerek Sayın Cumhurbaşkanı’na gönderilmişti. Ama bunun üzerinden Cumhuriyet Halk Partisinin referandum ise referandum gibi tuhaf ve hamasi bir meydan okuma yapmasına gerek yok. Maalesef geriye dönük Sayın Kılıçdaroğlu’nun siyasi çizgisine baktığınızda öncelikle siyaset yapma biçimiyle ve bu siyaseti yaparken edindiği bilgi kaynakları ile ilgili açık bir sorun görüyorsunuz. Bir bakıyorsunuz Kılıçdaroğlu Apaydın Kampı ile ilgili elinde belge bilgi bulunmadan kendi devletini şikayet eden açıklamalar yapıyor. Sonra aksi çıktığı zaman bakıyorsunuz susuyor, diğer taraftan her han gibi konuda bir açıklama yapıyor mesela mal varlığı diyor, bizde diyoruz ki efendim 5 yıldır internet sitemizde yayınlıyoruz neden bundan bir haberiniz yok dediğimizde yine ses yok.


Ya da bakıyorsunuz işte son günlerde bu sözünü ettiğiniz konu ile ilgili sizin grup başkan vekiliniz altına imza atmayız ama bunu destekleriz diyor, Kılıçdaroğlu bakıyorsunuz başka bir siyasi konu ile ortaya çıkıyor. Bu tamamen tutarsızlıkla ilgili ve konjoktörel hareket etmekle ilgili ve benim bu konuyla ilgili temel tespitlerim şudur, yeni dedikleri CHP yani yeni Cumhuriyet Halk Partisi bir kimlik oluşturamadı, bir karakter oluşturamadı. Ben yeni CHP’yi ciddi bir kimlik krizi içerisinde görüyorum, çünkü siyasetinizin ana çerçevesi, çizgisi belli olduktan sonra sizin de ana bir siyasi çizginiz vardır. Bu ana siyasi çizgi etrafında zaman zaman belli bir pozisyonlar alırsınız. Şuanda Cumhuriyet Halk Partisinin siyasi açıdan bir pozisyon almadığını görüyorsunuz. Sürekli savrulan, hem dış politika anlamında hem de iç politika anlamında, birde kullandığı üslup ve dile baktığınız zaman şimdi dedikodu üzerinden siyaset yapmazsınız. 


Bu siyasetin doğasına aykırıdır çünkü siyaset çok üst bir disiplindir, rafine bilgi gerektirir dedikodu siyaseti asla olmaz. Siyasetinizi yürütürken de aynı zamanda şunu yapmanız gerekir.  Bilgi kaynaklarınızı bu anlamda doğru sorgulamanız gerekir, hepsinden önemlisi de siyaset duygusal bir zemin üzerinde yapılmaz rasyonel bir zemin üzerinde yapılır. Yani kin, nefret, öfke ve düşmanlık üzerinden siyaset yürütemezsiniz. Siyaset son derece rasyoneldir, son derece akılcıdır ve bir pozisyon alma ile alakalıdır. Cumhuriyet Halk Partisinin söylemlerine baktığımız zaman son derece yıkıcı, düşmanca ve ağır hakaretler içeren işte Sayın Dışişleri Bakanımıza ve Sayın Başbakanımıza karşı kullandığı ifadeler siyaseti enfekte ediyor ve siyasete ciddi anlamda zarar veriyor.” dedi.



Ak Parti Grup Başkanvekili ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, son zamanlarda Suriye ile ilgili son gelişmeler ve CHP Gurup toplantısında kendisini çok sert bir dille eleştiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili de şu ifadelere yer verdi;


“Suriye konusu devleti ilgilendiren bir konudur, bu konu siyaset üstü bir konudur. Dolayısıyla bir ana muhalefet partisi liderinin uluslar arası bir alanda kendi devletinin itibarını ilgilendiren bir konuda konuşurken öncelikle kendi devletine dönüp böyle bir iddialar var der ve bu konuda bilgi ister, her han gibi bir bilgi istemeden açık bir şekilde dedikoduya dayalı açıklamalarda bulunursanız, birde Kılıçdaroğlu’nun bilgi kaynakları ile ilgili ciddi bir şekilde sorun var. Yani siz kendi devletinizden ve kendi istihbaratından bilgi almayıp nereden geldiği belli olmayan bilgi veya söylemlerle konuşmaya başlarsanız bu sizin manipüle edildiğiniz anlamına gelir. Bu aynı zamanda da bir sorumsuzluk örneğidir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Suriye Kamplarında ne yaptığı Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Konseyinin denetimindedir. Apaydın Kampıyla ilgili dedik ki biz, burada bin 400 tane çocuk var 680 tane kadın var. Bu kadar çocuk ve kadının olduğu bir kampta nasıl bir eğitim olur dedik.


Burada üst düzey sığınmacı askerler de var, hayati tehlikelerinin olduğu için kimliklerinin açıklanmasını istemiyorlar. İnsan hakları Komisyonu oralarda incelemeler yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin adeta bu konuda dış kamuoyuna ihbar edilmesi gibi açıklamalar yapılması son derece sakıncalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırlarından her han gibi bir izinsiz giriş çıkış var mı? Yok. Telsiz gönderiyorlar, silah gönderiyorlar diyor ama kesinlikle böyle bir şey yok. Şimdi bir insan kendi devletini neden itibarsızlaştırmak ister, yani AK Partiden kurtulalım da sonucu ne olursa olsun diyorlar. Daha önemli bir şey var burada, Suriye ile ilgili sürekli bizlere efendim siz Esed ile çok yakındınız diyorlar. Evet, biz Esed ile neden yakındık, biz Suriye’de vatandaşlık hakkı bile olmayan insanların demokratikleşme sürecinden faydalanması için, Suriye’nin yapısal değişikliğini sağlaması için, hapishanelerde yatan suçsuz bir sürü insanın tahliyesi için bunları bizden Esed istediği için biz bir hayır düşüncesi içerisinde Esed ile bir çerçeve içerisindeydik.


Biz Esed ile yakınlaştığımızda Esed katil değildi, Esed’in eline kan bulaştı, Esed kendi halkını katletmeye başladı biz o zaman konuyu uluslar arası arenaya taşıdık ve Esed ile aramıza mesafe koyduk.  Burada acı olan şu ki biz bir katil ile birlikte olmadık, bir katile yakın olmadık, bir katliamcıya yakın olmadık. Ama bugün ki Cumhuriyet Halk Partisi ve milletvekilleri bir katil ile ve eline kan bulaşmış bir diktatörle yakınlar asıl bunun hesabını halka vermek zorundadırlar. Devlet aklı ile hareket etmediğiniz zaman, devleti bir muz cumhuriyetinden ibaret zannettiğiniz zaman böyle tepkiler verirsiniz. Şimdi kapalı bir oturum yapalım diyoruz kendileri diyor ki milletten neyi saklıyorsunuz? Tabi ki biz milletimizden hiç bir şeyi saklamıyoruz.  İletişim çağında konuştuğunuz her şey küresel ölçekte bütün ülkelere anında yayılıyor. Milletimiz adına devlet bir konuyu tabi ki kapalı kapılar arkasında konuşmalıdır. Devletin tabi ki mahremi olmalıdır. Yolcu uçağının indirilmesi ile ilgili Dışişleri Müsteşarımız Rus Büyükelçisini çağırdı ve bilgi verdi. Bu bilgiyi verdikten sonra da Rusya Dışişleri Bakanı da yaptığı açıklamalarını geri çekti ve bu konu kapandı.


Şimdi Rusya’nın bile razı olduğu bir konuda Sayın Kılıçdaroğlu veya partisinden bir yetkili Dışişleri Bakanlığından bir bilgi istemiş mi? Hayır bilgi istememiş. Peki, hangi bilgi kaynağına göre konuşuyor. Yani tamamen dedikoduya bağlı veya manipülasyona dayalı bilgiler ile konuşuyor. Bu konuda tabi ki kendisine istediği gerekli bütün bilgiler verilecektir. Ama bu bilgileri istemeden kendi devletini uluslar arası arenada itibarsızlaştıran ve suçlayan bir söylemi kullanması Kemal Kılıçdaroğlu’nu her şeyden önce ya safiyane ya da son derece art niyetli diye düşündürüyor.”  Erçin Yaşar


Editör: TE Bilisim