“İğneyi kendimize, çuvaldızı başkalarına batırmak” deyimini günlük hayatımızda çok kullanmamıza rağmen, nedense iş bu sözün uygulamasına gelince o zamanda “Bin dereden su getirme” alışkanlığımız hortlayıveriyor.

Oysa kişi “Ya olduğu gibi görünmeli, ya da göründüğü gibi olmalı” demiyor mu Mevlana Celaleddini Rumi…

Bakın sizlere şu günlerde bu gibi durumun yaşandığı birkaç olaydan bahsedeceğim.

****

Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde İl Sağlık Müdürlüğünde yaşanan bazı olayları yazmış ve Sayın İl Sağlık Müdürümüzden sorduğum soruların cevabını istemiştim, bu zamana kadar her hangi bir cevap gelmedi, (demek ki bizi kaale almadı) ama bekliyorum.

Beklerken de bu gün sizlerinde gazetemizde okuduğu Sağlık Sporun yemek haberini okuyordum ki Sayın Müdürün oradaki konuşması dikkatimi çekti. Bakın ne diyor Sayın Sağlık Müdürümüz; “Öncelikle sporcularımızın Sağlık teşkilatına yakışır şekilde davranmalarını istiyoruz. Tabii ki Centilmence mücadele en önemli unsurlardan biridir. Geçmiş yıllarda Sağlık Spor kulübümüzün adını güzel yerlere taşıdık, ama şansızlıklar yüzünden istenilen neticeye ulaşamadık…”

Hiçbir yorum katmadan sadece sormak istiyorum “Sayın Müdürüm bu sözleri söylerken iğneyi kendinize batırdınız mı? Batırdı iseniz ortaya çok çelişkili bir durum çıkmıyor mu sizce?”

***

İkinci konumuz Cumhuriyet Kadınları Derneği, Dernek sizlerinde haberde okuduğu gibi bir toplantı yapıyor. Bir kere derneğin ismi ayrımcılığın daniskası bana göre, şimdi siz “Cumhuriyet Kadınları” dediğiniz an o zaman kadınları birkaç guruba ayırmış oluyorsunuz, bu da demek oluyor ki sizin karşınızda da “Şeriat Kadınları”, “ Kominizim Kadınları” ya da “Faşizm Kadınları” gibi kadın yapılanmaları veya dernekleri var, yani siz tek başınıza “Türk Kadınını” temsil etmiyorsunuz, sadece “Cumhuriyet Kadınlarını” temsil ediyorsunuz, işte bana göre de ayrımcılığınız burada başlıyor. O zaman yapacağınız tek şey var Derneğinizi adını değiştirerek “TÜRK KADINLARI DERNEĞİ” yapmalısınız, Tabi “TÜRK” kelimesinden rahatsızlık duymuyorsanız.

***

Kahramanmaraş"ın en büyük sorunlarından biridir Eğitim Sorunu. Eğitimde “Mehter takımı” gibi iki ileri bir geri gitmeyi bile çok istiyoruz ancak onu bile beceremeyip şaşkın ördek misali geri, geri gidiyoruz. Tabi bu durum bizleri rahatsız etse de Sayın Milli Eğitim Müdürü ve isminin önünde Müdür yardımcısı veya Şube Müdürü gibi sıfatlar bulunan kişiler rahatsız olmadan ortalıkta “caka” satmaya devam ediyorlar orası da ayrı bir mesele. Neyse gazetedeki haberleri şöyle bir kontrol ederken Sayın Milli Eğitim Müdürümüzün “Eğitimde kaliteyi artırmak adına, çalışkan öğretmenlerin çalışmalarını incelediklerini ve bu çalışmaları diğer öğretmenlerle paylaşacaklarını” okuduğumda kendi kendime “Valla bravo, çok güzel bir çalışma, en azından kendini yetiştiren öğretmenlerle, atıl kalan öğretmenler bu sayede belli olacak” diye tebrik etmeye hazırlanırken yine hayal kırıklığına uğradım çünkü bu çalışmanın “Milli Eğitim Banlığının 1228 sayılı genelgesi” olduğunu öğrendim.

Şimdi diyeceğim ki “Sayın Müdürüm ve isminin önündeki unvanları ile övünen değerli yardımcıları ve şube müdürleri ne olur bir kerede Eğitim konusunda yaptığınız çalışmalarla bizler şaşartın!” Ancak biliyorum ki onların bunu yapması benim “Kaf dağının arkasında ki yedi başlı devi öldürmem” gibi bir ütopya.

***

Son olarak söyleyeceğim şey Can Dündar"ın yazıp, yönettiği Büyük Önderimiz Atatürk"ü anlattığı “Mustafa” belgeseli. Can Dündar 15 yıldır yaptığı çalışma ve özel izinle girdiği bazı arşivlerden derlediği bilgilerle bizlere “Atatürk"ün bir başka yüzü”nü anlatmış, onunda insan olduğunu, duyguları olduğunu, zaafları olduğunu, çile çektiğini, ağladığını vs. beyaz perdeye aktarmış, ama birileri hemen her zamanki “Muhalefetliğini” ortaya koyarak “Olmaz böyle şey” demeye başlamış. Can Dündar"ın ellerine sağlık, ironilerden sıyrılmış, “İnsan Mustafa”yı bize anlattığı için, Keşke birileri de Mustafa Kemal Atatürk"ün ironi değil insan olduğunu anlayabilse.

Görüşmek Umuduyla.

MUSTAFA YÜZBAŞIOĞLU
Editör: TE Bilisim