Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Öğretim Üyesi Doç Dr. Yusuf Şevki Hakyemez; “Son yaşanan olaylara baktığımızda Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın kararlarında yetki sınırı noktasında çok önemli sorunlar yumağı ile karşı karşıyayız. Bu nedenle bunlara yönelik çözümlerin üretilmesi gerekir.” dedi.

Kahramanmaraş Barosu tarafından Ticaret ve Sanayi Odası’nda “Demokrasi, Hukuk Devleti ve Yeni Bir Anayasa Arayışı” konulu panel düzenlendi.

Kahramanmaraş Valisi M. Niyazi Tanılır, Kahramanmaraş Baro Başkanı İsmail Kahveci ve hukukçuların takip ettiği panele; Güvenlik Birimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zühtü Aslan, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Öğretim Üyesi Doç Dr. Yusuf Şevki Hakyemez ve Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haluk Alkan konuşmacı olarak katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan Kahramanmaraş Baro Başkanı Av. İsmail Kahveci, hukukçuların tarafsız olması gerektiğine vurgu yaparak, “Hukukçu haklardan hareketle doğru bildiğini akademisyen avukat ve ya hakim olsun doğru zemine oturtacaktır diye düşünüyorum.” dedi.

Panelde ilk konuşan KSÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Haluk Alkan, mevcut anayasada kurucu iktidarın düzenlenmesi gerektiğini ifade ederek, “Hangi şartlarda anayasayı tamamen değiştirebilecek bir süreci nasıl işletebileceğini anayasada düzenlersek bu tartışmaları da bir şekilde sonlandırmış oluruz. Anayasa değişikliği gündeme geldiğinde mutlaka tartışılması ve sonuçlandırılması gerekir diye düşünüyorum.” diye konuştu.

“Bir anayasayı sıfırdan anayasal düzeni silah zoruyla değiştiren darbeciler yapabiliyor ama bir anayasayı halkın oyu ile göreve gelen parlamento yapamıyor.”

Panele konuşmacı olarak katılan KTÜ Doç. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez de, birçok konuya temas etti. Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana anayasa sorunu olduğuna dikkat çeken Hakyemez, anayasa ile birlikte ortaya çıkan sorunlara işaret etti. Çok değişik kesimlerin anayasa yapım sürecine mutlaka katılması gerektiğini altını çizen Hakyemez, sivil anayasa çalışmalarına yapılan eleştirilerin haksız olduğunu ifade etti. Hakyemez, “Sanki anayasayı yapma, değiştirme işi Türkiye’de birilerinin tekelinde. Birileri anayasa yapabilir birileri yapamayabilir. Oysa hukuktan bahsediyorsak anayasanın öngördüğü bir mekanizma vardır. Bütün çalışmaların meclis inisiyatifi ile birlikte artık hayata geçirilmesi gerekir. Şu anki süreç anayasaya ve hukuka ne kadar ihtiyacımız olduğunu göstermektedir. Bu noktada hukuka yönelik bakış açısının düzeltilmesi gerekiyor. Yapılması gereken bir konu da güvenin tamamlanmasıdır.” dedi. Hala bu anayasayı bu meclisin yapabilirliğinin tartışıldığına dikkat çeken Hakyemez, ” Bir anayasayı sıfırdan anayasal düzeni silah zoruyla değiştiren darbeciler yapabiliyor ama bir anayasayı halkın oyu ile göreve gelen parlamento yapamıyor. Bence ne kadar deşiklik yaparsanız yapın 1982 anayasasının bu otoriter bulduğu başlangıcını düzeltmediğiniz sürece bu anayasa değişikliği hiçbir anlam ifade etmez.” diye konuştu.

“Laiklik konusunda bize ilkokuldan bu yana öğretilmeye çalışılan tanımları anayasaya soksak, özgürlük boyutuna vurgu yoksa belki pek çok sorun çözülecek.”

Laiklik anlamında Türkiye’de çok ciddi sorunlar bulunduğuna değinen Hakyemez, “Laiklik mesela herkese göre bir tanımı ve kabul ettirilmeye çalışılıyor. Laiklik konusunda bize ilkokuldan bu yana öğretilmeye çalışılan tanımlar vardır. Bunları anayasaya soksak veya laikliğin özgürlük boyutuna vurgu yapsak pek çok sorun belki de çözülecektir. Ama Anayasa Mahkemesi kararları ile tanımlanan bir laiklik herkese kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Oysa batılı demokrasilerin hiçbirinde böyle bir anlayış yoktur.” dedi. AK Parti’ye açılan kapatma davası ile ilgili de görüşlerini bildiren Hakyemez, Yargıtay Başsavcısı’na tek başına kapatma davası açma yetkisi verilmesinin ciddi sorunlar doğurabileceğini belirtti. Bu konu ile ilgili çözümler getirilebileceğinin altını çizen Hakyemez, bunun ihtar yaptırımı olabileceğini vurguladı.

Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı da yargının açık tutulması gerektiğini kaydeden Hakyemez, “Daha da önemlisi yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını mutlaka ikisi ile birlikte hayata geçirilmesi gerekir. Yani Türkiye’de hep yargının bağımsızlığına vurgu yapılmaktadır. Ben bunu kabul etmiyorum. Yargının tek başına bağımsızlığı kadar tehlikeli bir şey yoktur. Yargının yetkisinin sınırının nerede bittiğini belirtmek lazım. Çünkü son yaşananlar baktığımız zaman Anayasa mahkemesin ve Danıştay’ın kararlarına yetki sınırı noktasında çok önemli sorunlar yumağı ile karşı karşıyayız. Bu nedenle bunlara yönelik çözümlerin üretilmesi gerekir. Bizim hukuk devleti kültürüne, anayasal devleti kültürüne ihtiyacımız vardır.” şeklinde konuştu.

“Hepimiz farklı görüşleri savunabiliriz ama prosedür konusunda mutabakat sağlanması gerekiyor.”

Panelde konuşan Polis Akademisi Güvenlik Birimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zühtü Arslan ise, Türkiye’de hiçbir zaman anayasaların sivil iradenin ürünü olarak hazırlanmadığını belirtti. Son iki anayasanın da askeri müdahalelerin ürünü olduğunu kaydeden Aslan, Türkiye de yeni bir anayasa yapılacak veya anayasa ciddi bir şekilde değiştirilecekse, yapılan tartışmaların da bir şekilde sonuçlandırılması gerektiğini dile getirdi.

Yapılan anayasa tartışmaları sırasında en temel problemin etik problemi olduğunu ifade eden Arslan, “Çünkü dün 1982 anayasasının otoriter, faşizan bir anayasa olduğunu söyleyenler bugün bu anayasanın değiştirilmemesi gerektiğini savunuyor. Dün TBMM’nin anayasayı asli kurucu iktidar olarak değiştirebilir diyenler bugün bu meclisin yeni anayasa yapamayacağını söylüyor. Dolayısıyla ilkeli davranmıyorlar. Artık ilkeli olmak en ahlaki kurallardan biridir. Hepimiz farklı görüşleri savunabiliriz ama anayasanın nasıl hazırlanacağı konusunda usul konusunda prosedür konusunda bir takım temel ilkeler, kurallar ve mutabakat sağlanması gerekiyor.” diye konuştu. (cihan, www.kanal46.com)