14. Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Film seçilen ve 6 ayrı dalda ödül alarak festivale damgasını vuran Beynelmilel’in vizyona girdiği günü düşününce, nereden nereye diyorum.

Yönetmenlerinin (Sırrı Süreyya Önder, Muharrem Gülmez) adını ilk kez duyduğumuz film, sessiz sedasız sinemalara gelmiş, yılbaşıydı, okul tatiliydi derken arada kaynayıp gitmişti. Ama Beynelmilel, izlemiş olan herkeste özel bir yer edindi ve aylar sonra yeniden vizyona sokularak daha fazla izleyiciyle buluşması sağlandı. Şimdi ise Adana’da hak ettiği zaferi kazanmış durumda: İkisi festival jürisinin ve halk jürisinin En İyi Film Ödülü olmak üzere 6 ödül.

Beynelmilel’in festival yolculuğu Adana’dan sonra yurtdışında da devam edecek. İleriki günlerde sırasıyla Moskova, Varşova, Selanik, Barcelona film festivallerinde yarışacak ve Shanghai, Montreal, Edinburgh, Kopenhag, Montpellier film festivallerinde gösterilecek olan Beynelmilel’in önünde uzun ve bence daha pek çok ödülle süslenecek bir yol var.
Şimdi geleyim Beynelmilel’in senaryo yazarı, yönetmeni ve oyuncusu Sırrı Süreyya Önder’in yeni projelerine.

Sinema dünyasının en çalışkan, içten, samimi ve hoş sohbet insanlarından biri olduğunu düşündüğüm Sırrı Süreyya Önder, festival için bulunduğu Adana’da da sürekli çalışıyordu. Üzerinde yoğunlaştığı iki senaryodan birinin Müslüm Gürses’in hayatı üzerine olduğunu söyledi. Muhterem Nur’u Begüm Birgören’in oynayacağı filme başlamak için Kültür Bakanlığı’ndan destek çıkmasını bekliyormuş.

Önder’in hem yazıp hem de yöneteceği diğer film projesi ise Süt Tozu. Maraş Katliamı’nı iki çocuğun gözünden aktaracak Süt Tozu, bir yoksulluk hikayesi üzerine kurulu. Marshall planı olarak bilinen Amerikan yardımını süt tozu metaforu üzerinden anlatacak olan Sırrı Süreyya Önder, Beynelmilel’de de olduğu gibi geçmişi yine samimi, eleştirel ve esprili bir dille anlatacaktır. Önder’in süt sıkıntısı çekmeyen Türkiye'ye gönderilen süt tozlarının badana olarak kullanıldığı o günlerle ilgili saptamalarını merakla bekliyorum.

Bir Adana rüyası

Geçen hafta 14. Altın Koza Film Festivali için Adana’daydım. Hani rüya gibi geçti derler ya, öyle geçti Adana günleri, geceleri. Adana’yla ilgili parçalı, konudan konuya sıçrayan bir derleme yaptım. Birbirinden kopuk bu notları rüyada sayıklamalar şeklinde vermek uygun olur herhalde. İşte Adana rüyasından aklımda kalanlar: İlyas Salman, "Yıllar sonra sinemaya döndüm ve iki ödül aldım, Altın Koza’yı da alamazsam üzülürüm" diyor (ödül alamadığını üzülerek not düşüyorum)...

Türk Sinemasında Bir Usta Oyuncu Ödülü’nü alan Hülya Koçyiğit, Yeşilçam oyunculuğuyla günümüz oyunculuğunu karşılaştırırken şimdiki oyunculuğu çok daha doğal, gerçekçi bulduğundan söz ediyor... Ulusal Yarışma Jüri Başkanı Çolpan İlhan, aynı oyuncuları farklı filmlerde ama aynı kadrajlar ve ifadelerle izlemekten biraz sıkılmış. Ulusal yarışmadaki filmlere göz attığımızda ne demek istediğini çok iyi anlıyoruz zaten... Adana’da Öğrenci Filmleri Yarışması’nın yeri ayrı, önemi büyük. Günümüz Türk Sineması’nın önemli yönetmenlerinin çıkış noktasının burası olmasına şaşmamak lazım... Jüri üyelerinden Tuna Kiremitçi, "İnsan bir organını fark ediyorsa orada bir sorun vardır" diyor ve kendisinin iyi film tanımının "Bütünüyle güzel olan, belli özellikleri ön plana çıkmayan" şeklinde olduğunu söylüyor...

Adana’da görüştüğüm herkes hemfikir; ilk kez 1969 yılında düzenlenen ve araya giren depremler ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle çeşitli kereler ara verilen Adana Altın Koza Film Festivali her yıl daha da güçlenerek eski günlerine dönüyor. Ve rüyanın sonu... Adana’da şırdan yemenin keyfi başka. Bu özel detayı rüyanın en keyifli ve en lezzetli bölümü olarak sona saklamak istedim. Şırdan nedir diye soranlara ise ancak "Anlatmakla olmaz, tatmak lazım" diyebiliyorum!

(Hürriyet Gazetesi, 12.06.2007) Ömür GEDİK ([email protected])