29.01.2007 / Yiğit Bulut / Referans Gazetesi

Pazar sabahı Erdoğan’ın açılamalarını gazetede okuyarak güne başladım. Cümle aynen şöyle; “Derin Devlet var, yok etmek gerek. Yeni değil Osmanlı’dan gelen bir gelenek”...

Değerli dostlar, “Hükümet ettiği bir Devleti, ortaya çıkan olumsuz durumla özdeşleştirerek, geçmişten gelen kötü dinamikler var, yok edilmesi gerekir cümlesiyle tarif eden bir Başbakan ne yapmaya çalışıyor” sorusunun cevabını sizler bırakıyor ve toplumdaki sosyolojik kaymayı “Derin Devlet yapıyor” diye geçiştirenlere “gelin bunları da sorgulayalım” demek istiyorum...

Türkiye’de neler oluyor? Maddeler halinde sıralayalım;


1- 1999-2006 arasında Türk Halkı yani bizler; “normal bir insanın” kolay kaldıramayacağı bir süreç geçirdik. İlk önce “çok ağır bir ekonomik” kriz geçirdik. Ardından Kemal Derviş’in gelişiyle IMF ve AB baskısı altında “ekonomik ve siyasi zorlamalar, sosyal çatlak” yaratabilecek uygulamalar hayata geçirildi. AB’nin reform isteğiyle “Türk Halkının moral yapısını yaralayan” istekler zorlanırken sonuçta ne girilmiş-ilerlenmiş bir AB ne de makro ekonomik bir değişim ortaya çıktı...

2- 1999-2006 arasında oluşan sürecin sonunda; kendini hakarete uğramış hisseden, varlıkları “özelleştirme” adı altında transfer edilen ve ekonomik çark dışında “ezilmişliği” artan bir toplum yapısı ve hızlanan “sosyal bozulma” ile uçlara kayan bir “orta sınıf” yapısı oluştu.

3- Bugün gördüğümüz ortamı sorgularken “derin oluşumlar” zorluyor, “o var, bu var” demek yerine “bu zeminin oluşumunu” sorgulamak ve bu tabanı oluşturan bireyleri oraya çekenlerin hangi gerçeklerden yararlandığını anlamaya çalışmak daha doğru bir yaklaşım...

Sonuç: Bir ülke, bütçesinin yarısını “faiz” adı altında “yurtiçi ve yurtdışı” odaklara aktarıyorsa, o ülkede finans piyasaları 5-6 altı yılda bir krize giriyor ve düşüş-çıkış süreçlerinde “büyük rant yaratıyor” ama halkın yüzde 99’u bu çark dışında kalıp sadece “krizin eziciliğini yaşıyorsa”, özelleştirme adı altında alın teri ile yaratılan varlıklarının “satıldığına” üzülerek bakıyorsa, Gümrük Birliği ve yabancılara satılan bankaların kredi vermemesi gibi gerçekler küçük-orta ölçekli işletmeleri hızla yok edip insanları “işsiz” olarak sokağa bırakıyorsa ve en önemlisi bu süreç sonunda “toplumda refleks olarak uç değerler kabul görüyor, sosyal bozulma hızlanıyorsa”; “her şeyi derin organizasyonlar yapıyor” diyeceğinize “dönün de yukarıda anlattığım gelişmeleri sorgulayarak kendinize şu soruyu sorun; “Biz ne yaptık? Neye alet olduk? Hala ne yapmakta ısrar ediyoruz?”...

Not: Sosyal kaymayı, ortaya çıkan yapıyı görmeyenlere çok net bir tavsiyem var; sokağa çıkın ve ortalama Türk vatandaşlarına şunu sorun; Türkiye nereye gidiyor? Bu soruyu son 3 yılda yaptığımız 25 “Ulusal Bilinç” konferansında binlerce öğrenciye, çalışana, işsize kısacası herkese sorduk, aldığımız cevap çok açıktı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti tasfiye ediliyor, topraklarımız elimizden alınıyor... Bana sorarsanız; bu feryada kulak verin, çok geç olmadan!
Editör: TE Bilisim