YUSUF TAŞ (*)

Malumunuz olduğu üzere bugün 18 Mart...Çanakkale Zaferinin, yani Çanakkale Destanının, yani Türk'ün yedi düveli dize getirip, 'Çanakkale geçilmez', dedirttiği günün yıl dönümü... Aslında içim hamasi duygularla dolu, tüylerim diken diken, esintim de çok ama çok şiddetli ve yazmak istiyorum…


Ancak, Çanakkale hakkında yorum yapmamın, yazı yazmamın haddim olmadığını düşünüyorum. Çünkü ecdadımız yazılması gerekeni, 92 yıl önce 'kanıyla' yazmış, ödenmesi gereken bedeli de 'canıyla' ödemiştir.

Çanakkale'nin değerlendirmesini ise Milli Şairimiz Mehmet Akif, dizelerinde en güzel şekilde yapmıştır. Bundan dolayı, bir şey yazmamın doğru olmadığını düşünüyorum.

Ama şu noktayı da vurgulamadan geçemeyeceğim: Günümüzde, nükleer silahlanmaya savaş açan, ancak atom bombasını da yeryüzünde ilk defa kullanan ABD, 1945'te Japonya'yı bombalamış, yüz binlerce insanı öldürmüştü. Japonlar, bundan sonraki süreçte Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan bu bombaları hiç unutmadan ve ondan gerekli dersi alarak, çalıştılar çalıştılar çalıştılar ve günümüzde geldikleri nokta ortada.

Ya biz... Biz neredeyiz? Her yıl Çanakkale zaferinin yıldönümünü kutluyoruz, ama gelecek için bundan bir ders çıkarıyor muyuz? Türkiye için ne yapıyoruz. Atamız Gazi Mustafa Kemal'in istediklerini gerçekleştirip, Türkiye'yi muasır medeniyetlerin üzerine çıkartmak için yeterince çalışıyor muyuz? İşte burada tüm Türk gençliğine düşen Çanakkale'yi gerçekten anlamak, orada yaşananlardan ders çıkarmak, eminim ki tekrar olsa yine yazarız ama bir Çanakkale destanı daha yazacak duruma düşmemek ve gelecekte Türkiye'yi dünyanın zirvesine taşımaktır.

Bu bölümün sonuna gelirken sözlerimin yanlış anlaşılmamasını, Çanakkale hakkında yorum yapmanın kendi haddim olmadığını, diğer yazar ağabeylerimin ve meslektaşlarımın çok değerli yazıları olacağını ve mutlaka okumanız gerektiğini belirtiyor, tüm şehitlerimize Yüce Allah'tan rahmet diliyorum.

AKP’de kazanan gelenekçi mi, yoksa yenilikçi kanat mı olacak?

Seçim yılına girdiğimizi, siyasetin daha da hareketlendiğini, sandıktan gelen esintilerin yüzümüzü yavaş yavaş okşadığını artık hissediyoruz. Evet, öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçimi var ve kimin Çankaya'ya çıkacağı merak konusu. Bu seçimin sonucunun, AKP'nin Türkiye genelindeki gibi, Kahramanmaraş'taki durumuna da netlik kazandırması bekleniyor.

Yani bu seçimin ardından parti yönetiminde, gelenekçi mi, yoksa yenilikçi kanadın mı güçlü olacağı ve milletvekilliği listesini de hangi tarafın oluşturacağı konuşuluyor. Ancak burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Erdoğan ister köşke çıksın, ister çıkmasın. Abdullah Gül ister genel başkanlığa getirilsin veya getirilmesin. Sonuca göre de; ister gelenekçi kanat güçlensin, ister yenilikçi kanat... Ama AKP Genel Merkezi şunu unutmayacaktır:

Hatırlarsanız Başbakan Erdoğan'ın daha önceki Kahramanmaraş ziyaretinde, Kahramanmaraş-Nurdağı yolunun temelinin atıldığı sırada 'Kılılı halkı vekillerden şikayetçi olmuştu." İşte genel merkez dikkatlerden kaçan bu noktayı ‘göz ardı etmeyecektir ve değerlendirmesini de bu şekilde yapacaktır’ diye düşünüyorum..

AKP'yi burada bitirip diğer partilere geçersek... Şu anki gidişata göre ‘Kahramanmaraş'taki en çok koşan parti MHP’ diyebiliriz. İl Başkanı Selman Özdoğan ve Merkez İlçe Başkanı Ömer Özkan ile bir hayli hareketli günler geçiren parti, yoğun tempo içerisinde çalışmalarını sürdürüyor... Bu haftayı bir basın toplantısı ve bir açılışla tamamlayan ülkücü kesim, genel seçimlere de oldukça iddialı hazırlanıyor. Yapılan toplantılarda AKP'ye ağır eleştiriler yapılırken, MHP'ye yoğun teveccüh olduğu söyleniyor. Yine Özdoğan'ın merak konusu olan 'AKP dosyası' ise uygun ortamın oluşacağı ve şartların olgunlaşacağı günü bekliyor. Bunlar ne kadar doğru? Halk gerçekten milliyetçi akıma kapıldı mı? İşte bunların hepsini ilerleyen zaman dilimlerinde göreceğiz...

DYP ve ANAVATAN'a baktığımızda ise bir durgunluk var gibi... DYP'nin genişletilmiş il divan toplantısı ve ANAVATAN'ın merkez ilçe kongresinden sonra bu partilerde yaşanan gelişmeleri, emektar partililerin tekrar partilerine döndüğünü belirtmiştik. Ama daha sonra, sanki bu partilerimizin üzerine bir ölü toprağı serpildi.. Belki de ben yanılıyorumdur. Ama şimdilik görünen bu.

ANAVATAN'a gelmişken, Merkez İlçe Başkanlığına yeniden gelen Akın Yağcı, kongrelerinin yerel basına yeterince yansımadığından şikayetçi olmuş. Diğer gazeteleri bilemem ama Allah rızası için Akşam Postası'na baktın mı başkanım. Daha ne yapalım, manşetten verdik, köşe yazılarında yazdık. Sen bu soruyu bizlere değil, asıl teşekkür ilanlarını verdiğin ve her haberde değil sonunda teşekkür ilanı görünen haberlerde her ne hikmetse ortaya çıkan zat-ı muhteremlere sorsan daha iyi olmaz mı?...Yani yılın 365 günü yağmur, çamur, kar demeden haber peşinde koşturan gerçek gazetecilere soramazsın bu soruyu…Soruyorum daha ne yapmamızı beklersiniz?

Onur Öymen Kahramanmaraş'ta


Hiçbir hareketliliğin olmadığı ana muhalefet partisi CHP ise nihayet bu gün biraz canlanacak. Deniz Baykal'ın ziyaretinin ardından, inzivaya çekilen ve gazetelerin sütunlarında hiç rastlamadığımız CHP, genel başkan yardımcısı Onur Öymen'in bu günkü ziyareti ile tekrar gün yüzüne çıkacak.

Geçenlerde bir televizyon programında bir yorumcunun çok iyi bir Cumhurbaşkanı olacağını öne sürdüğü Öymen'in üç günlük gezisi CHP açısından gerçekten çok önemli. Nitekim, ilçelerde de yapacağı ziyaretler, partisinin yeniden bir hava yakalamasını sağlayabilecek mi? Bekleyip göreceğiz…

Siyasetten yazacaklarımız ise bunlar. İlerleyen günlerde yepyeni konularla karşınızda olacağımızı umut ediyoruz..

Ya gerçi bir konu daha vardı ama onu da diğer gazeteci ağabeylerim zaten yazdılar. Hani Tabip Odası'nın gecesinde, başkandan inanılmaz bir misafirperverlik görmüştük ya ondan bahsediyorum.... Ha birde, bu geceyi organize eden Tabip Odası, iddiaya göre; gazeteci olmayan birisine para vererek, gazetecilerin oraya getirilmesini istemiş. Yani bir nevi satılmışız... Merak ettim doğrusu… Ben üç gündür işimden dolayı babamın yüzünü göremiyorum, benim gibi anne-babalarını, çocuklarını göremeyen ağabeylerimin mesleğinin fiyatı kaç para? Nasıl böyle bir şey düşünebiliyorlar anlamadım bir türlü…Bu kadar hayasızca bir şey olabilir mi ya…Hasbinallah....

Neyse, Estikçe köşesinden bu günlükte bu kadar, tekrar görüşünceye dek esen kalın...(17.03.2007) (WWW.KANAL46.TV)

(YASAL UYARI: Bu sayfada yer alan haber ve fotoğrafların tüm hakları saklıdır. Yeniden basılması, dağıtılması, gerçek veya elektronik ortamda kullanılması izne bağlıdır. Aksine davranış aynı zamanda emek hırsızlığıdır ve hakkımızı helal etmiyoruz.)