Liseyi bitirdiğim yıllarda dershane için gittiğim Ankara’da tiyatroya merak sarmıştım.

12.Eylül sonrası akşam dışarı çıkmanın artık tehlikeli olmadığı dönemlerde Mustafa ağabeyimle birlikte genellikle Gençlik Parkı yanındaki Büyük Sahne'ye giderdik.

O günlerde seyrettiğim bir oyundan aklımda kalan sahnede; 2. defa evlenen bir adam kendini "peygamberimizin sünneti, ondan evlendim" diye savunurken, olaya itiraz eden birinci eş, "peygamberin her sünnetini yerine getirdin de bu mu kaldı bre ahlaksız herif" diyerek cevap vermişti.

Şimdi "sünnete farza nerden geldik?" derseniz hemen konuya giriyorum.

Yerine göre, Doba yerine göre Doboğlu da kendini savunurken; peygamberimize sığınmış.

Ben Doba ya da Doboğlu gibi çok derin hoca değilim.

Mütedeyyin bir müslümanım.

Günahım da sevabım da benim boynuma.

Bilerek başkasının ekmeğine el uzatmam.

Bilmeyerek ya da istem dışı yaptığım hareketlerde de özür dilemeyi erdemlilik sayarım.

Doba ya da Doboğlu kendini savunmuş.

Peygamber efendimizin sadece kabahatlerle ilgili sözünü örnek almış ama; peygamberimizin "benim ümmetim namaz kılmaz, oruç tutmaz her türlü günahı işleyebilir ama asla yalan söylemez" dediğini niye aklına getirmemiş.

Yoksa oraya kadar çalışmamış mı?

Millete dürüstlükten dem vurup, başın sıkıştığında Allah’a havale etmeden önce, internetten indiripte "kendi yazım" diye millete yutturduğuna verecek cevabın varsa onu beklerdik sayın Doba yada Doboğlu.

Bence yapman gereken susmak, "sus ki adam bellesinler" demiş atalarımız.

Basında boşluk meselesine gelince, o boşluk hür basın adına yasadan kaynaklanan bir olaydır ki; biz gerçek gazeteciler, bu işten ekmek yiyenler bu işten gerçekten muzdaribiz.

Hür basın adına engellenemeyen her önüne gelenin 'gazeteciyim' demesinden gerçekten rahatsızız.

2 gün bir gazetenin reklam servisinde çalışıpda 3. gün "ben de gazeteci oldum" diyerek sağda solda boy gösterenden rahatsızız.

Esas işini gücünü bırakıp da başkalarının ekmeğine göz dikenden rahatsızız.

İnternetten yazı indirip te "ben de köşe yazarı oldum" diyenlerden oldukça rahatsızız.

Yazacak bir mevzu bulamayınca yoğun istek üzerine diyerek tekrar tekrar aynı yazıyı kullananlardan rahatsızız.

Yeni yetişen genç gazetecilere miras bırakmak amacıyla "mesleki tecrübelerim" diyerek bilmem hangi vilayetin basın müdürünün çalışmalarını internetten araklayıp yazanlardan rahatsızız.

"Boşluk vardı" diyerek milletin ekmeğine göz dikenlerden de rahatsızız.

Bırak herkes kendi boşluğunu doldursun Doba yada Doboğlu efendi.

Sonra senin boşluğunu kim dolduracak….

ABİD VANLI
Maraş Havadis