MİMAR METİN ŞEKKELİ yazıyor - Şehrini seven bir mimar olarak üzülüyorum. Üzülüyorum çünkü Kahramanmaraş’ın tanıtımını sadece dondurmamıza ve biberimize(!) bağlamışız, belki biraz da sanayimize. Ama gelgelelim ki bunlarda bile ne kadar başarılıyız, tartışılır…

Geçenlerde bir televizyon programında Antep’i tanıtırken ‘dondurmasıyla ve tatlısıyla ünlü kentimiz’ diye bahsediyordu program sunucusu..Antep tarhanası diye de bizim tarhanamıza, Maraş Tarhanası’na, sahipleniyorlardı, yüreğim sızladı. Antepli kurnaz, dondurmamızı da tarhanamızı da kendine mâl etmiş. Yakında “Antep Dondurması” ve “Antep Tarhanası” diye karşımıza çıkarlarsa hiç şaşırmayın.

Peki ya biz! Bizim o kadar kurnaz olmamıza gerek bile yok. Kahramanmaraş’ımızın tanıtımını yapacak, turizmini canlandıracak o kadar çok değerimiz var ki, biz değerlendirmesini bilmiyoruz. Türkiye’nin neresinde var bu kadar güzellik, böylesine tarihi ve doğal doku söyler misiniz? Bütün yurdun susuzlukla savaştığı şu günlerde, su cenneti olan kentimizde hâlâ su sporlarına neden yatırım yapılmaz? Bu kadar baraj zengini bir kentin, baraj çevresinde niçin rekreasyon alanları düzenlenmez. Havası, suyu, doğası bu kadar güzel bir kent başka nerde var? Bir Başkonuş, bir Fırnız, bir Tekir Yaylası, bir Milcan, bir Döngel başka nerde var söyler misiniz bana? Biz elimizdeki değerleri yatırıma ve reklama çevirmeyi bilmiyoruz ne yazık ki!

Yukarıda bahsettiğim şeyler küçük yatırımlarla yapılabilecek şeyler. Şimdi gelelim elimizden kaçırdığımız ve kaçırmaya devam ettiğimiz fırsatlara!

Yazıma başlamadan önce, son 2 yıl içinde -basında yer alan- ne kadar yarışma projesi düzenlendiğini araştırdım (kaynak: www.arkitera.com ). 2006 yılında 15 kez, 2007 yılında ise 8. aya kadar 8 kez (henüz sonuçlanmayan 2 ayrı proje bu sayıya dahil değil) ulusal ve uluslar arası mimari proje yarışması düzenlenmiş. En çok yarışmaya katılan şehir 4 projeyle İstanbul, 3’er projeyle de Ankara ve Antalya. Şimdi can alıcı bir noktaya değinelim. Son 2 yılda kentimizde yarışma açacak kapasitede kaç proje yapıldı? Benim aklıma gelen 7 büyük proje yapıldı son 2 yılda bu kentte. Hep beraber hatırlayalım projeleri:

1) Belediye Hizmet Binası (Yarışma Projesi)
2) Otogar Projesi
3) Fuar Alanı Yenilemesi
4) Kent İçi Ulaşım Planlaması
5) Adliye Sarayı
6) Kültür Park Projesi (Yıkılan Orta Hal bölgesinde mimari proje yarışması yapılması düşünülüyor)
7) Ulu Camii, Taş Han ve Kale Restorasyonları ( Biraz daha profesyonelce düşünülseydi, Kapalı Çarşı, Cumhuriyet Hanı ve çevresiyle birlikte tarihi doku içerisinde -meydanı olmayan bir kentte- bir kent meydanı projesi yapılabilirdi)



Yarışmalara en çok katılan şehir olarak İstanbul’un 4 projesi var. Bizim elimizde 2 yıldan bu yana yarışmaya açılabilecek tam 7 adet proje vardı. 7 projeyle en çok mimari proje yarışması açan kent olarak birinci sıraya yerleşebilir ve ulusal basının ilgisini çekebilirdik. Her biri 3 ay ulusal mimarlık gündemini meşgul etseydi, toplam 21 ay ulusal basında kentimiz konuşulacaktı. Buyurun size milyon dolarlık kent reklamı.


Bir kenti, prestij sahibi yapan önemli unsurlar vardır. Belediye binası, vilayet binası, valilik konağı, emniyet binası, adliye sarayı, müzesi, kültür yapıları, otogarı, şehrin girişleri, meydanları, tarihi dokusu vs. Neyse ki bunlardan en başarılı olanı yeni yapılacak olan belediye hizmet binamız herhalde. Onu da yapılınca göreceğiz. En azından oradan kurtaracağız şehrin imajını şimdilik...

Ne yazık ki, kentimizin elle tutulur bir meydanı yok. Tarihi dokumuza sahip çıkan yok. Müzemiz yıllardır yarım haliyle virane şekilde duruyor, diğer yarısı henüz yeni ihale edildi. Vilayet binamız kentimize hiç yakışmıyor. Emniyet binamız tam bir soru işareti. Valilik konağımız yapıldı ama tam bir beton yığını. Şehrimizin girişleri tam bir rezalet, bir tane yeşil alan bırakmadık. Keza yeni otogar binamızın sadece maketini görebildik, nasıl bir projesi var bilen yok.

Şimdi diğer bir can alıcı noktaya geldik. Öncelikle otogar projesinde emeği geçenlere teşekkür ederim. Projenin ihaleye çıktığını da hatırlatalım. Amacım kimseye saygısızlık etmek değil. Eleştirim bu işin yapılış şeklinedir.. Madem şehrin otogarı yenilenecekti, böyle bir prestij yapısını, Etüd-Plan-Proje Müdürlüğü mü yapmalıydı yoksa “Belediye Hizmet Binası” ’nda olduğu gibi bir ulusal mimari proje yarışması mı açılmalıydı, ya da bu konuda kendini yetiştirmiş ünlü bir mimara bedeli karşılığında bir proje mi yaptırılmalıydı? Yapılan proje iyi mi kötü mü bilmiyoruz. Çok iyi bir proje de olabilir. Ama kentin, ulusal basında bedava reklamının yapılma fırsatını kaçırdık. Bizim dışımızda kim biliyor bu kente otogar yapılacağını? Halbuki en az 3 ay “Belediye Hizmet Binası”nda olduğu gibi bu ülkenin mimarlık gündemini meşgul edebilirdik. Ya da 100-150 bin yeni liraya kıyıp ünlü bir mimara bu proje yaptırılsaydı, mimarlık kitaplarına ve literatürüne geçecek, mimarlık fakültelerinde örnek proje olarak gösterilecek ve yıllarca kentin reklamı yapılacaktı. Bunun yanı sıra belki de yol üstünden geçen ziyaretçiler otogar binasını merak edip inceleyecekler, belki bir çay içip, dondurma yiyecekler, bir paket kırmızı biber alıp yollarına devam edecekler, gittikleri yerlerde kentimizin ne kadar güzel bir otogarı olduğundan bahsedeceklerdi.

Şimdi olaya neresinden bakalım?!…Bu kentin profesyonelce yönetilmediğine mi yanalım? Bu kentin mimari anlamda kaçırdıklarına mı üzülelim? Yoksa hiç para harcamadan kentimizin reklamını yapma fırsatını elimizden kaçırdığımıza mı ağlayalım?
Hepimize geçmiş olsun! Saygılarımla!

Dipnot: (Konu yazarı Mimar Metin Şekkeli aynı zamanda Kahramanmaraş Mimarlar Odası yönetim kurulu üyesi olarak ta görev yapıyor)
Editör: TE Bilisim