Kuran-ı Kerim’in merkezine yerleşen “Tevhid” kavramı; Allah’a ait olanı Allah’a, kula ait olanı da kula has kılmaktır. Kuran-ı Kerim’de “Rahman Çocuk edindi”(21/26-29) diyerek şifrelerini yakaladığımız İslam öncesi, Arap putperestliği (politeizmi) ne dayanan gayri dini, hiçbir gerçekliği olmayan ŞEFAAT, bir bakıma ehli kitabın legalleştirmeye çalıştığı bir anlayıştır.

Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerim’de “Öyle bir kısım insanlar var ki, Allah’tan başkasını sanki Allah’ı sever gibi severler ve böylece onları Allah’a ortak kılarlar” (Bakınız Bakara Suresi:2/165)ayrıca başka bir bölümde “..Allah’ın izni olmadan onun katında kim şefaat edebilir?..” (2/255) bu cümle şefaat ruhsatı verilecek anlamına gelmez.

Bu şu ayetteki ifadeye benzer: “O gün geldiğinde O’nun izni dışında hiçbir can konuşmayacaktır. Bir başka söyleyişle; o gün güç ve hakimiyet sadece Allah’ındır."(11/105)

Ne mi denilmekte?

Şu: Bu ayetlerle her hangi bir şefaat ya da aracılık ümidini, herkes ama herkes aklından çıkarsın. Herkes kendine ve rabbine güvensin. Kimse kimsenin uydusu olmasın, güdümüne girmesin. Güdülmesin. Tüm bunlara rağmen peygamberlerin kendi ümmetlerine şefaat edebileceği anlayışı yaygınlaşmış, üstelik çoğu alimlerce de kabul görmüş, bu da yetmezmiş gibi, bu liste şehitlerle, meleklerle, velilerle daha da şişirilmiştir...

Oysaki Ahret’de hiçbir şefaatin kabul edilemeyeceği Enam: 6/164’de, Hazreti Muhammed’(avs)in görevinin bildirilmesi hiçbir günahkarın bir başkasının günahını yükelenemeyeceği, her nefsin kazandığının kendine ait olduğu 3/22’de peygamberlerin aracılığına güvenen Yahudilerle alay edilmesi Vs…

Sonuç olarak ne olursa olsun, isterse peygamber olsun, sonuçta Allah’ın kararını hiç kimse etkileyemez. Bu son derece Kuran-ı Kerim’in ruhuna aykırı bir yaklaşımdır. Çünkü böyle bir inanç ve anlayış Allah’ın Yüce Adaletiyle de bağdaşmaz.

Peygamberler hatırlatıcı ve uyarıcıdırlar. Kim çağrılara uyarsa ve de gereğini yerine getirirse onlar mutlu sona ulaşırlar. Öyleyse inanan herkes dinini ciddiye almalı ve salt rabbine güvenmelidir…

Sözlerin en güzeliyle sözlerimi notalıyorum: “De ki, Bütün şefaat Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nun dur ve siz O’na döndürüleceksiniz.”(2/44)

*****

Zararlı İyi Niyet!

Değerli dostlar,“Her işin bir ehli her mesleğin bir piri vardır. İşi ehlinden mesleği pirinden sorun” demişler. Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır. Bu üç şey mükemmele doğru gitmek isteyen herkes ve her kurum için geçerlidir. Ancak, bazen güzel düşüncede iyi niyet de işe yaramaya bilir. Bir örnekle bunu temellendirelim.

Bir bilge, diyor ki:

“Bir gün, iyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla doğada geziyoruz. Kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kozanın lifleri arasından sıyrılmak için çabaladıkça çabalıyordu. Yardımsever arkadaşım hemen kelebeğin imdadına koşup, kozanın liflerini titiz bir duyarlılıkla aralayıp fazla çabalamadan kolayca çıkmasını sağladı.

Kelebek kolayca çıkmaya çıkmıştı ama ne ki uçmadı, uçamadı. Bütün gayretlerine rağmen kanatlarını çırpıp havalanamadı. Arkadaşım her halde bir şeyi gözden kaçırmıştı, yardım edeyim dereken küçük hayvancığa ciddi bir zarar vermişti. Kelebek kozasından çıkmak için yeteri kadar çabalayamamış, gerekli fıtri eforu sarf edememişti. Yani kendisini uçuşa hazırlayamamıştı. Bir diğer ifadeyle kendisini güçlü ve kuvvetli kılacak, uçmaya hazırlayacak çabalara engel olunmuştu. Yardımsever arkadaşım maalesef, her şeyi bu iyi niyeti yüzünden berbat edip çıkmıştı. Zavallı kelebek böylece hiçbir zaman özgürlüğü tadıp yaşayamadı, iyi niyetli bir insanın yaptıkları neticesinde asıl kendisini mutlu edecek fıtrat kanunlarını tanıyamadı, havalanıp yaşamın tadını çıkaramadı.
Der.

Değerli dostlar, şimdi bu öyküyü daha da açıp tefsir etmeye gerek var mı? Her vasat akıl sahibi buradaki mesajı anlar… İyi niyet, yardımseverlik, aşırı koruyuculuk, insanın gelişmesine her zaman yarar getirmiyor ki. Öyleyse önce doğru bilgi diyoruz. Doğru bilgi olmadan samimiyetin, iyi niyetin anlamı var mı?..

Sözlerin en güzeliyle sözlerimi noktalıyorum. “Hakkında kesin bilgin olmayan bir şeyin ardına düşme. Kulak, göz, gönül yani kalp ondan sorumludur.”(17/36)


ATATÜRK KÖŞESİ
Benim karakterim bağımsızlıktır…

DÜŞÜN TAŞIN
Kör olmayan gerek körün rehberi…

GÖNDERMELER
-İnsan’ın tüm gelişmelerden daha kaliteli bir özgünlüğe sahip olduğunu biliyor musunuz?
-Kürtçe bu iklimde hep Arafta kaldı diyen hangi tiyatro topluluğu ayakta yuhalandı?
-Teksas’ta 30 yıldır 416 kişinin idamla infaz edildiklerini biliyor musunuz?
-Devir susturma devri değil istişare devridir diyen en zengin kurumun hangisi olduğunu
Biliyor musunuz?
-Bizim Başbakanımız Aslandır diyerek AVŞAR kızına ateş püsküren AKP’lilerden haberiniz var mı?
-Başbakan’a; “şahsınızda bu ülkenin gerçekten demokratik bir ülke olma ihtimalini sevmiştik” diye açık mektup yazan Kahraman Gündüz’ü tanıyor musunuz?
-Sabancı Ailesinin Harvardı İstanbul’a getirmede kararlı olduğunu duydunuz mu?
-Rusya Başbakanı Putin İslam savaş dini değil barış dinidir sözünü nerede kime söyledi?
-Vasat bir ömrün 600 bin saatten ibaret olduğunu biliyor musunuz?




Yüksel MERT
[email protected]
Editör: TE Bilisim