Toprak; sırılsıklam bir aşkla büyüyen bir abideyi inşa etmeye devam ediyor.

Anadolu ise medeniyetlerin çamuruyla yoğrulmuş kozmopolit bir kültürün beşiği olarak varlığını koruyor. Ülkemizin gerçekleri modern dünyanın en önemli unsurları olan cumhuriyeti ve demokrasiyi evrensel niteliğine taşımak için toplumsal dinamikleri göz ardı etmeden yol almaya devam ediyor.

İşte bu coğrafya da yaşamak bir ayrıcalık mıdır? Yoksa binlerce yılın kültür mozaiğinin sorumluluğunu taşımanın getirmiş olduğu bir yükümlülük müdür?

Demokratik açılımlar toplum içinde sempatiyle karşılanan bir umudu filizlendiriyor. Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, sendikalar aydınlar ve siyasetin ana unsurlarını oluşturan siyasi partilere ciddi sorumluluklar düşüyor.

Günümüzün ana gündem konusu olan açılım söylevlerini bu toprakların asaletine uygun düşünmek gereklidir.

Bu topraklarda yaşayan milletler; talihinin bir parçası olarak yıllarca bu medeniyet beşiğine hizmet vermişlerdir. Doğunun ve batının ortasında bir ülkede yaşamak her bireyin ruhuna ayrı sancıları musallat eder.

Binlerce yılın farklı kültürlerinde ve geleneklerinde sızan yüzlerce anlayış ve davranışını kendi içinde toplumsal estetiği uygun niteliğine kavuşturup koruyor.

Anadolu Asya’nın ve Avrupa’nın iletişim köprüsü ve Ortadoğu’nun yanı başında bulunan medeniyetlerin beşiğinde yer almaktadır. Bu medeniyetlerin ve kültür mozaiğinin bu topraklara bıraktığı esrarengiz gelenekler ve töreler köklü gelenekler ütopyası oluşmuştur. Halkın dinamiklerini oluşturan adet ve geleneklerin kökleri eski çağlara dayandığı gibi günümüz modern medeniyetler mezesinde nasibini almıştır.

Ortadoğu’nun vahyin doğduğu coğrafya olarak tarihe geçiyor olması bir ayrıcalık sayılabilir mi? Bu tür toplumsal dinamikler yıllar boyu tartışılmıştır. İlahi dinlerin yeryüzüne yayılmasıyla birlikte bu bölgenin toprağında hızlıca maya tutan toplumların oluşturduğu medeniyetler ve devletler var olmuştur.

Hıristiyan ve İslami toplumsal referansların yanında, Hint ve uzak doğu felsefesinin günümüze akan pınarları yakın geçmişimize dayanır. Bunun yanında yunan düşünce dinamikleri vahiyle şekillenen ilahi dinamiklere yabancı kalamadığı gibi batıyla doğunun sentez ve analizini yapan unsurları içinde barındırmayı başarmıştır. İşte ülkemizin gerçekleri bütün bu medeniyetlerin ortasında modern dünyanın eşiğinde ilahi dinlerin yanı başında bir keşmekeşliği yaşamaya mecbur edilmemelidir. Ülkemizde yıllarca süren terör olaylarını bitirme umudu mu doğuyor? Yoksa yeni bir kâbusun ipuçları mı?

Anayasal ve demokratik açılımlar, evrensel standartlarda hukuki düzenlemeler bize çok uzak değildir.

Günümüz Türkiye’sinin bu kadar geçmiş medeniyet ve devlet geleneklerini barındırıyor olması bu ülkeyi büyük bir devlet yapmaya yetecek tek unsur olmadığı gibi bu gerçeklik göz ardı edilecek sıradan bir toplumsal değerler yumağı da değildir. Devletleri ve milletleri güçlü yapan geçmiş değerlerinin sahip çıkılmasının yanında, çağın evrensel gelişmişliğine sahip olmasıyla mümkündür.

Bütün medeniyetlerin etkileri sonucu olarak insan faktörü mükemmele ulaşmak için güneşin lekelerini silecek varsayımlar peşinde koşar duruma gelmiştir.

İnsanoğlu kendi varlığını kusursuz bir heykele benzetmek isteyen bir yalanın peşinde koşmaya başlamış diyen düşünür ne kadar haklıdır?

Günümüzün en moda aydınlarının düşünce girdabında Anadolu yoktur. İstanbul gibi metropollerin (anakent) fildişi kulelerinde oturup toplumun gerçeklerinde uzak zarif şatafatlı yazılarıyla yön verme hesabı içinde yaşamaya devam ediyor olmaları günümüz gerçekleriyle bağdaşmıyor.

İşte bu gün toplumumuzun yarı münevver insanları inandıkları tanrılara secde etmeyerek erdemli vatandaşlar üzerinde varlıklarını sürdürüyorlar.

Ülkenin dudakları suskun bekliyor. Bu dudaklara vurulan mührü kim kıracak?

Günümüz şartları ve koşullarında sivil bir anayasa için zemin oluşuyor. Vesayet sistemleri toplum dinamik üzerinde kalkmalıdır. Siyasi partiler güdümlü vesayet anlayışlarda uzaklaşmalı, toplumsal kültürel ve sivil kuruluşlar misyonlarını (görev, amaç) üstlenmelidir.

Yeniden görüşmek üzere…


DR. MEHMET AKİF ŞAHİN
e-mail: [email protected]
YERYÜZÜ SERÜVENİ