Kahramanmaraşspor, bulunduğu gurupta kendine yakışmayan neticeler elde ederek, düşmeme mücadelesi veriyor.

Herkes şunu çok iyi bilsin ki, Kırmızı- Beyazlı ekip bu kötü tabloyu hak etmiyor…

Ortaya konmuş sözde icraatlar, başarısız yönetimler, maalesef istenmeyen ve hiç arzu edilmeyen neticelerin elde edinmesine katkılar sağladı…

Bir kere her manada istikrar yakalanamadı…

Yönetim, “kendine yetemez” konumlara düştü…

Kararsızları oynadı…

Kararsızlıklar cendereleriyle boğuştu…

Neden?

Nedenler ve niçinler bir tane değil ki, “şudur” deme şansımız olsun…

Yığınla…

Ve dahi çok gani.

Mahçiçek yönetiminin görevden çekilmesinden sonra “biz varız ve bu işi düzelteceğiz” iddialarıyla yönetime gelenler neleri ne kadar yapamadıklarını sanırım anlamış ve algılamışlardır…

Her ne kadar, “başarısız olduk” deme erdemi gösterememiş olsalar bile bu böyledir…

Gerçeğin de ta kendisidir.

Transfer edilen futbolcuları tek tek analiz ettiğiniz zaman “eh işte” denilecek düzeylerde olduğu kabul görür…

Altını çok kalın hatlarla çizerek belirtiyorum, “Eh işte” bir durum arz eden futbolcularla “eh işte” neticeler almanız kaçınılmaz olur…

“Bize yarar” denilerek, dünyalar kadar paralar verilip, kadroya dahil edilen futbolcularla kat etmiş olunan mesafeye bakıldığında ne demeye çabaladığım daha da iyi anlaşılacaktır…

Ben, “mercimek tanesi kadar” diyeyim…

Sizler “arpa boyunu geçmez” deyin…

Ortada kalarak, ne karar vereceklerine bir türlü karar veremeyenler de “saman çöpü” mesafesinde karar kılabilirler…

Bu görüş onları bağlar…

Onları sorumlu kılar.

Şu gerçek de yabana atılmamalıdır… Ve o gerçeği dillendirenler şu görüşte birleşiyor, “Turhan Sofuoğlu ile işe başlanılması hatadır…”

Neden mi?

Çünkü gurubun yabancısıdır…

Çünkü kimin ne olduğundan bi haberdir…

Çünkü bu yol, batı gurubuna çıkan yola benzemez… Çünkü bu yol çok zor, çok dolambaçlı ve çok meşakkatli bir yoldur…

Çünkü bu yol, bu yolu ezberlemişlerle “içinden çıkılır” hale dönüştürülebilir.

Var mı böyle bir durum?

Yok.

Var mı böyle bir adım?

Yok.

Var mı böyle bir mantık?

Yok.

Var mı böyle bir düşünce?

Yok.

Şeffaflık var mı?

Yok.

Samimiyet var mı?

Yok.

Alınan, verilen ve kalan borçların ne kadar olduğunu söyleyen var mı?

O da yok.

Ne var peki?

Olmaması gereken ne kadar koftiriklik varsa onlar var.

Hem de ziyadesiyle.

“Hangi futbolcuya ne kadar bedel ödendi, kimden ne kadar paralar alındı, “yöneticiyiz” diye bu işin içinde olan zatlar ceplerinden ne kadar harcadı?”

Tüm bu sorular merak ediliyor…

Ve cevap bekliyor.

Çok bilmiş(!) birileri çıkıp şunu söyleyecektir, “Sırat Köprüsü üzerindeyken bunlar konuşulacak şeyler midir?”

Doğru… Sırat Köprüsü üzerindeyiz… Bunu kimse inkar etmez, edemez…

Fakat, gerçekleri konuşmaktan da kimse kimseyi alıkoyamaz değil mi?

Doğru TEK ise her daim…

Ve o doğru seslendirilemiyorsa eğer…

“Var bu işin içinde bir bit yeniği” diye düşünür insanlar…

Yoksa bile VAR edilir…
Konuşması gerekenler ve o doğruların neler olduğunu bir türlü seslendiremeyenler, “haklı” iken bile “haksız” duruma düşer…

Bunları yazmayıp, bugüne neden sakladım?

“Açıklarlar” diye bekledim de onun için…

“Kendi vicdanlarında kendilerini İBRA ederler mi acaba?” dedim…

Sabrettim…

Fakat o sabır zorlandı, vicdan terazisinin kefeleri “kem- küm” edip, denk durmamakta direndi…
Ve… Yanlış tartmaya başladı.

Turhan Sofuoğlu, gönderildi, yerine bu gurubu en iyi bilen hocalardan biri olan ve bu gurupta başarısı tescil edilen Mehmet Şahan’a görev verildi…

Bundan sonra nelerin olacağını hep birlikte yaşayarak göreceğiz…

Şahan’ı çok ama çok zor bir görev bekliyor…

O da bunun farkında.

Fark edilmesi gereken en önemli faktör, tren’in kaçıyor olmasıdır…

İnşallah o tren yakalanır…

İnşallah arzu edilen olur.

Kahramanmaraşspor, bu güzel kentin tek takımıdır… Ve bu takım yukarıda da belirttiğim gibi asla ve katta bu ezaları yaşayacak takım değildir…

“Çok daha mükemmel, çok daha muhteşem konumlarda olamaması için ne gibi sebep olabilir?”
sorularının yüksek sesle seslendirildiği bir ortamda, ortaya konulacak tek hakikat NOKTA VURUŞ’u düşünmek ve bu vuruşu mutlak süratte gerçekleştirmektir.

Bu, bugüne kadar yapılamadı…

“Bundan sonra yapılsın bari” diyerek, son sözümü söylüyorum, “İçine kapanık bir idare biçimini tercih edenler, her zaman içe kapanık bir kimliğin ortalıklarda dolaşmasına katkı sağlamışlardır.”

Sağlama’nın ne demek olduğunu hesaplamayarak…

Yani olabildiğini bonkör…

Yani dağınık ve amaçsız.

SÜLEYMAN CANBOLAT
Kahramanmaraş'ta Bugün Gazetesi






Editör: TE Bilisim