Babasını maden kazasında kaybeden Sultan Karadağ, Soma'daki maden faciasından 6 saat sonra sağ kurtulan kocasının kaderinin babası gibi olmaması için saatlerce dua ettiğini söyledi.


Kütahya'nın Gediz ilçesine bağlı Gökler köyünde yaşayan madenci Ali Karadağ'ın (36) eşi Sultan Karadağ (32), yaptığı açıklamada, babasının 20 yıl önce Gediz'deki bir madende hayatını kaybettiğini anlattı.


Kocasının madenden sağ çıkarılmasının ardından Soma Devlet Hastanesi önünde saatlerce Allah'a dua ettiğini belirten Karadağ, şöyle konuştu:


''Hastanede beklerken, 'Allah'ım ne olur bir kere sarılsaydım, görseydim', 'Benim eşim inşallah sağ gelir, çocuklarım babasız kalmaz' diye Rabbime yalvardım. Ben, 10 yaşında babasız kaldım. Benim babamda madende öldü. 'Eşimin kaderi, babamınki gibi olmasın' diye çok dua ettim. Binlerce şükürler olsun O'nu bana getirdi. Keşke herkesin kocası, çocuğuna ve yuvasına gelseydi. Benim çocuklarıma babalarını bağışlayan Rabbime, diğer çocukların da babalarına kavuşturması için dua ettim. Bu çok büyük bir acı, Allah'ım kimseye böyle acılar vermesin.''


"Birbirimizi kurtardık"


Faciadan yaralı olarak kurtarılan madenci Ali Karadağ da madendeki kazada yerin altında yaklaşık 6-7 saat mahsur kaldığını kaydetti.


Kazanın olduğu gün saat 15.00 civarı vardiya değişimi için nefesliğin önüne geldiğini aktaran Karadağ, ''O sırada orada, yoğun bir duman vardı. Şaşırdım, bu duman nedir diye, tekrar geriye döndüm, ne oluyor öğreneyim diye. Orada bize, 'Patlama oldu, bant yanıyor ve bandın dumanı var' dediler.  'Ayakbaş tarafına gideyim' dedim ve gittiğimde orada da duman çoktu. Bu sefer, kaçamak tarafına gittim orada da duman çoktu. Biz o sıra orada, 140-150 kişi vardık" diye konuştu.


Bir başka arkadaşını dumandan kurtarmaya çalışırken kendisinin dumandan çok etkilendiğini vurgulayan Karadağ, "Ben onları kurtarırken, onlar da beni kurtardı. Daha sonra yürüyemedim ve iyice halim bitti. Arkadaşlar, benim koluma girip oksijen tüpünün yanına yatırdılar. Beni uyutmamak için yüzüme su serptiler, 'Uyuma' dediler" ifadesini kullandı.


Duman üzerimize ağır ağır gelmeye başladı, o andan itibaren artık yapabileceğimiz bir şey yoktu'' diyen Karadağ, kendi çabalarıyla çıkamayacaklarını anladıklarını ve umutlarını kestikten sonra yukarıdan yardım gelmesini beklediklerini belirtti.


"Herkes birbirini uyutmamak için elinden geleni yaptı"


Karadağ, içeride herkesin birbirini teselli ettiğini ve uyutmamak için elinden geleni yaptığını bildirdi.


Mesai arkadaşlarıyla kendi aralarında konuştuklarını ve artık yapacak bir şeylerinin kalmadığını düşündüklerini dile getiren Karadağ, şöyle devam etti:


''Bazı arkadaşlar, 'Bizi kurtarmaya eğer gelemezlerse, Allah'tan başka sığınacağımız bir şey yok. Herkes Allah'a sığınsın, herkes okusun, duasını etsin. Bundan sonra yapacağımız başka bir şey yok' dedi. O esnada bende, 'Allah'ım eğer yiyecek ekmeğim varsa, eğer vaktim, saatim gelmediyse benim hayatımı çoluk çocuğuma bağışla. Eğer ki vaktim, saatim geldiyse, o zaman imanlı bir şekilde can vermeyi nasip et' diye dua ettim. O an zaten çocuklarım, annem, babam herkes gözümün önüne geldi. Daha sonra kendimden geçmişim. Zaten ondan sonrasını hatırlamıyorum. Artık kaç saat orada o şekilde kaldım bilmiyorum. Sonra kurtarma ekibi geldi. Bize, 'kalkın biz kurtarma ekibiyiz' dediler. O an dünyalar benim oldu. Daha önce küçük bir ümit vardı içimde ama orada arkadaşlarla yapılan o duygusal konuşma ve 'yapılabilecek başka bir şey yok' denilince, insanın bütün hayatı ve her şeyi gözünün önünden gelip geçiyor.''


"Yanımdaki birçok arkadaşım ölmüş"


Basınçtan dolayı beyninin, kulaklarının ve gözlerinin fırlayacak gibi olduğunu ve nefes alamayacak duruma geldiğine değinen Karadağ, yaşadıklarını şöyle anlattı: 


"Zaten o an ölmek üzereydim. Oradaki o duygular anlatılmaz. İnsanı tek ayakta tutan şey, Allah inancı. Kurtarmaya gelenler ilk önce canlılara bakıyor, ölenlere bakmıyorlar. Kurtarma ekibi direkt nabzı yokluyorlar. Canlı olan varsa, onları ayıltmak için ama nabız atışı yoksa öncelik verilmiyor. Ekip, bana 'Kalkıp yürüyebilecek misin?' deyince ben, 'Yürüyecek hiç halim yok' dedim .O an, sanki ayrı bir dünyaya gözüm açıldı, yeni bir dünyaya girdiğimi sandım. Duygular, anlatılamıyor, yaşanması lazım. Ben hem ölümü yaşadım hem de dirilmeyi yaşadım. Cenab-ı Allah, kimsenin başına vermesin. Çünkü yanımdaki birçok arkadaşım ölmüş. Telefonla aradım, sordum 'o yaşıyor mu, yaşamıyor mu?' diye fakat hep ölmüşler. Vardiya amirim İbrahim bey vardı. Çok iyi biriydi, çok muhabbetimiz vardı. 'Aykoç Ali' vardı, 'Kaçamak Usta'mız vardı Hakan diye, bunlar hep ölmüşler. Beraber suyumuzu, çayımızı, ekmeğimizi yediğimiz ve içtiğimiz arkadaşlardı."


"Madende çalışmak zorundayım"


Soma'daki madene çalışmak için tekrar gitmeye mecbur olduğunu belirten Karadağ, "Kredi çekip ev aldım ve aylık 770 lira ödemesi bulunuyor. Bunu kim karşılayacak, bu yüzden madende çalışmak zorundayım. Aynı madende çalışacağım. Çünkü orada yıllık izinlerim, kömür hakkım, yıpranma payı hakkım var. Bu nedenle aynı işletmede çalışmaya mecburum. Ama işletmeyle oturup konuşuruz, aynı sahada çalışma konusunda. Aynı sahada çalışırsak, bir soğuk gelir ve orada pek çalışmak istemiyorum. Şirketin başka işletmesi var, gider oralarda çalışırım. Gitmeye, çalışmaya mecburum."


(AA)