Türk Eğitim Derneği (TED) Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu, Türkiye'deki eğitim sisteminin sürekli değiştirildiğine dikkat çekerek, “Dünyadaki en büyük eğitim proje çöplüğü Türkiye'dir" dedi.


TED Adana Koleji'nin tanıtım toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Pehlivanoğlu, Türkiye'deki eğitim sistemini sert sözlerle eleştirdi.


Türkiye'yi “Dünyanın en büyük proje çöplüğü” olarak nitelendiren Pehlivanoğlu, bu sorunun sebebini eğitim sisteminin sürekli olarak değiştirilmesine bağladı. TED olarak “Ulusal Eğitim Programı” yazmaya başladıklarını ifade eden Pehlivanoğlu “Bakandan bakana, YÖK başkanından başkanına değişmeyecek bir ulusal program yazma gayreti içerisindeyiz. Bununla ilgili 28 farklı segmentin birleşmesiyle bir program belirledik. 1-2 yılda tamamlamayı planlıyoruz” dedi.


Dünyanın neredeyse hiçbir yerinde eğitim sistemindeki ana arter ve hedeflerin belli olduğuna dikkat çeken Pehlivanoğlu, “Her gün sistem değişmez, her gelen kendine göre bir uygulamaya geçemez. Dünyayla rekabet edecek nitelikli gençlerin yetiştirilme sistemi bellidir. Bu ülkede kalabalıkla oluşmuş bir yığına değil, belli bir eğitim seviyesine erişmiş kitleye ihtiyacımız var ki ülkenin geleceği aydınlık olsun. Bu da eğitimin okulda olmasından geçer” ifadelerini kullandı.
Mevcut üniversiteye giriş sınavındaki sıralama sistemini de eleştiren Pehlivanoğlu, sınavların “ölçüm” temelinde yapılması gerektiğini ifade etti. Sıralama sınavını öğrencilerin birbiri omzuna basarak üst kademeye geçmesi olarak nitelendiren Pehlivanoğlu, “Burada gerekçe ararsanız birçok şeyi görürsünüz. Öğretmenin notu şişirmesi dersiniz, şöyle dersiniz böyle dersiniz. Sorun öğrenci ve öğretmende değil, sistemde. Şüphesiz ki öğretmen niteliğiyle ilgili ciddi sorunlarımız var. Türkiye'de eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirmemekte, mühürlü kağıtlı sınıflara girecek yetişkinler piyasaya sürmektedir. Bunları ortadan kaldırmak için çok büyük kaynaklara da ihtiyaç yoktur. Anneler kollarındaki bilezikleri satıyor, dedeler amcalar emekli maaşlarından imece yapıyorlarsa demek ki gelecekleri için, evlatları için bu toplum para harcamaktan korkmuyor. Ama maalesef bilinçsiz bir genç nüfusa sahip ülkelerde, bu nufusun sadece kendileri gibi düşünen bireyler yetiştirme gayreti içerisinde olunması ülkenin geleceği için ciddi riskler oluşturuyor” diye konuştu.


Eğitim döngüsünde önemli bir role sahip özel okul ve dershanelere de dikkat çeken Pehlivanoğlu, dershanelerin varlığının sosyal adaletsizlikle alakalı olduğunu ifade etti. Türkiye'de en lüks ve pahalı okullarda bile, 20-30 bin TL'lik dershanelere giden öğrenciler olduğunu dile getiren Pehlivanoğlu, Türkiye'de eğitimin yamalarla düzeltilme gayreti içinde olunduğunu ileri sürdü.


Pehlivanoğlu, parası olanla olmayanın arasındaki en büyük farkın yaratıldığı sektörün eğitim sektörü olduğunu vurguladı. Yoksulların eğitimden mahrum bırakılması halinde o ülkenin zenginlerinin çocuklarının da dahil olmak üzere hiçbir bireyinin gelecek hakkı ve umudu olamayacağının altını çizen Pehlivanoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Maalesef eğitim, dünyada kapitalist düzenin kazanç kapısı haline dönüştü. Onun içindir ki Türkiye'de eğitimi para kazanmanın bir yolu haline soktular. Liselerin tek vasfı yüksek öğretime girmek için mecburen gitmek durumunda olunan kuruluşlardır. Ülkemizin önce eğitimdeki temel noksanlıklarını ortadan kaldırılıp, akıllı tahta yerine akıllı öğretmenin daha geçerli olduğu bir sisteme inanıyoruz. Teknolojinin bir amaç değil, araç olduğunu onun için de eğitimin önce temel ihtiyaçlarımızı karşılayarak kademe kademe gitmek mecburiyetinde olduğunu biliyoruz.”


21. yüzyılda ülkelerin gücünün artık ne kadar petrol kaynağına sahip olduğuyla ya da kaç bin yıllık tarihi geçmişe sahip olduklarıyla alakalı değil tamamen yetişmiş beyin gücüyle alakalı olduğuna vurgu yapan Pehlivanoğlu, şunları kaydetti:
“Kimilerine göre Türkiye'nin genç nufusu bir fırsat fakt eğer böyle giderse bizim için büyük bir tehdittir. Çünkü yığınla kitle arasındaki farkı anlayamamış bir 21'inci yüzyıl toplumu başkalarının sömürgesi olmaya mahkum olur. Tabii ki eğitimden kastımız herkesin üniversite mezunu olması değil. Herkesin yaşamını idame edebileceği, kendi segmentinde başarılı olacağı bir yapıdan bahsediyoruz. Ama maalesef tekrar söylemeliyim ki Türkiye'deki en büyük sosyal adaletsizlik eğitimdedir.”(İHA)