Rantçı siyasetçi genellikle çıkarı olmadan selam bile vermekten çekinir, bunları insanlarla göz teması kurmamalarından dolayı hemen tanırsınız. Sözlerine din, Allah diyerek başlar, herhangi bir kurumda yöneticisiyse karşındaki etkilemek için ayakkabısını çıkartıp sandaletlerini giyerek, abdest almaya penguen adımlarıyla giderler. Ziyadesiyle samimiyetsiz ve liboşturlar. Nerede bir zerre kadar çıkar emaresi varsa onu arayıp bulurlar. Yağlama, yıkama ve badana yapmak yaşam felsefeleridir. İnsan kullanmaya ise bayılırlar. Hayal satıp vatandaşın üç kuruşuna göz dikerler. Her geçen gün servetlerine servet eklerler.

Gömleksizler, samimi, güler yüzlü ve cana yakındır. Yalandan dolandan uzak, mahallenizin ağabeyi, ablası gibidir. Nerede bir eylem varsa onları ilk sıralarda görürüz. Görev almaktan çekinmezler paylaşımcıdırlar. Realisttirler, insanlara hayal değil, gerçekleri söylerler. Kişisel çıkarlarını pek düşünmeyip ortada bir rant varsa onu paylaşmayı severler. Taklacı, goygoycu değildirler ve bunların çevresinde bu tür insanların barınması mümkün değildir. Servetine servet ekleyemezler, çünkü öyle servetleri yoktur. Her geçen gün siyasete kendi cebinden para harcadıkları için ay sonunu zor getirirler. Biz bunları deliler olarak adlandırabiliriz. Garip yiğittirler, dünya görüşüne uymayan hiçbir oluşum içerisinde rant için bulunmazlar.

Fırsatçı siyasetçiler ise nerede ne zaman karşınıza çıkacakları belli olmaz. Her zaman pusuda yatıp doğru zamanı beklerler. Göz önünde bulunmayı sevmezler, hep ikinci adamdırlar. Kullanılmaya her zaman açıktırlar, laubali ve lama gibilerdir. Genellikle giyim kuşamlarına pek dikkat etmezler. Acımasız ve gaddardırlar. “Yiğit bin yaşar fırsat bir düşer” sözü yaşam felsefeleridir. Bu lamalara işiniz düşerse Allah yardımcınız olsun.

Siyasetin son dönemlerine kısaca bir göz atacak olursak; partilerine yazık ki o eski ideolojileri yok oldu. Ve neredeyse bütün partiler, diğerlerinden farksız hale geldi. Partilerde aktif olarak görev alan rantçı ve fırsatçılar, gömleksizleri pasif görevlere itip insanları partilerden soğuttu. Demokrasi kültürü ise kara borsaya düştü. Partiler sürekli gönüllü seçmenlerine tabiri caizse tecavüz eder hale geldi. Seçmen ötekileştirildikçe ötekileştirilip hakaret ise sıradanlıktan öteye gidemedi! Temiz siyasetin mazide kaldığı günümüzde “ben yaptım oldu” düşüncesinin hakim olduğunu görüyoruz. Bizler eğer yeniden siyasette bir çıkış arıyorsak, gömleksizlerin değerini bilip onlara şans vermeliyiz diye düşünüyorum. Şayet bataklığa doğru giden siyasetin başka çıkışı yok gibi görünüyor.