Sitemizin köşe yazarlarından Nesih Tanrıverdi, bugünkü yazısında ''Güzellik Merkezleri'' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Son dönemlerde, güzellik merkezleri, tüketicilere yaşattıkları mağduriyetlerle dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Tüketicinin yolu buralara düşmüş ve bir şekilde sözleşme imzalamışsa yandı gülüm keten helva. Tüketici sanki artık bu sözleşme ile ömür boyu bağlıymış ve ne yaparsa yapsın sözleşme hükümlerini yerine getirmekle yükümlüymüş gibi bir dayatma ile karşı karşıya kalabiliyor.
Peki, bu doğru mu? Tüketici bir kez sözleşmeyi imzalamışsa geri dönüş artık imkânsız mı?
Elbette Hayır…
Tüketici Sözleşmeleri ile bunun dışında kalan diğer sözleşmeleri birbirine karıştırmamak gerekiyor. Çünkü tüketici yasası tüketici sözleşmelerine bazı temel prensipler getiriyor. Bu yetmezmiş gibi sözleşmenin içeriğine de doğrudan müdahale ediyor. Dolayısıyla yasanın doğrudan müdahale ettiği hüküm varsa bu hükümlerin sözleşmede yer alması bir şeyi değiştirmez. Tüketiciler yasanın müdahale edip bozduğu şartların dışındaki şartlarla yükümlü kılınabilir. Ne yazık ki konu tüketici hakem heyetine intikal ettiğinde tüketiciyi koruyan bu hükümler yokmuş gibi davranılarak kararlar verilebildiğine şahit oluyoruz. Bu yazı hem tüketici hakem heyetleri hem de güzellik merkezleri muhatap alınarak kaleme alınmıştır.
Yasamızda tüketici sözleşmelerinde haksız şartlar başlıklı bir madde bulmaktadır ki, bu madde ile tüketici sözleşmelerinin içeriğine doğrudan müdahale edilerek bazı maddeler hükümsüz kılınıyor:
- Tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilmesi,
- Tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olması,
halinde bu şart haksız şarttır ve tüketici açısından bir bağlayıcılığı yoktur.
Hemen belirtmemiz gerekir ki, bir sözleşme şartının önceden hazırlanması durumunda, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği on kabulü ile hareket etmemiz gerekir ki bu da yasanın açık hükümlerinden birisidr.
Haksız şart niteliğindeki bir şartın yürürlüğe girebilmesi, yani tüketici açısından bir hüküm ifade edebilmesi için sözleşmeyi düzenleyenin o şartı ayrıca tüketici ile müzakere etmesi gerekir ve bu konuda bir tereddüt varsa yasaya göre ispat yükü de ona aittir.
Haksız şart, yasada açıkça formülize edilmiş ise de bunu sözleşmelerdeki hükümlerle çakıştırmak bazen zor olabiliyor. Bu nedenledir ki yönetmelik sıra dışı bir yöntemle haksız şart örneklerine yer vererek işimizi kolaylaştırmaktadır.
Örneğin;
- Tüketicinin sözleşmeyi kurmaktan veya ifa etmekten vazgeçmesi hallerinde sözleşmeyi düzenleyene tüketicinin kendisine ödediği bedeli muhafaza etme hakkı tanıyan, ancak sözleşmeyi düzenleyenin aynı türden davranışları için tüketiciye benzer bir tazminat hakkı tanımayan,
- Yükümlülüklerini yerine getirmeyen tüketicinin, orantısız biçimde yüksek bir tazminat ödemesini gerektiren,
- Sözleşmeyi düzenleyene, sözleşmeyi keyfi bir şekilde fesh etme hakkı tanıyan ancak tüketiciye aynı hakkı vermeyen
Şartlar haksız şarttır, bu şartlar tüketici için bağlayıcı değildir.
O halde sözleşmeyi feshetmek isteyen tüketiciler Sözleşme hükümlerine bakmalı ve sırasıyla şu denetimi yapmalıdırlar:
- Sözleşme hükümleri arasında sözleşmenin feshedilmesi halinde kendilerine bir yükümlülük yüklenmemişse zaten sözleşmeyi feshetmelerinin önünde bir engel kalmamış demektir.
- Ancak eğer sözleşmede tüketicinin sözleşmeyi feshetmesi durumunda tüketiciye bir yük yüklenmişse bu takdirde haksız şartlara ilişkin süzgeç kullanılmalıdır. Haksız Şartlar yönetmeliğinden aldığımız ve 1,2,3 sıra nolu başlıklarda açıkladığımız şartlara benzer şartlar varsa bu şartlar haksız şart olur ve geçersiz hale gelir, tüketici sözleşmeyi feshetse bile her hangi bir yükümlülükle yükümlendirilemez.
- Bu yukarıda anlattığımız haklar, ücreti peşin ve defaten ödenen sözleşmeler söz konusu olduğunda tüketicinin sahip olduğu haklardır. Eğer sözleşmeler taksitli sözleşme niteliğinde bir sözleşme ise tüketicilerin çok daha farklı haklarının bulunduğunu unutmamak gerekir. Daha açık bir ifade ile söylemek gerekirse, eğer taksitli bir sözleşme söz konusu ise yukardaki haklar yine saklı kalır ancak bu zor yolu/yöntemi kullanmaya gerek olmayabilir, çünkü aşağıda detaylı olarak izah ettiğimiz gibi taksitli sözleşmelerde formül çok daha basit ve nettir.
Yasaya göre, taksitle satış sözleşmesi yazılı şekilde kurulmalı ve sözleşmenin bir örneği tüketiciye verilmelidir. Taksitle satış sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmaz.
Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir. Sözleşmede bu hakka yer verilmek suretiyle tüketiciye bildirilmiş olmalıdır. Aksi halde yedi günlük sınırlayıcı süre ortadan kalkar ve tüketici istediği zaman cayma hakkına sahip olur.
Eğer tüketicilerden senet vb değerli kâğıt alınmışsa bu her bir taksit için ayrı ayrı düzenlenmiş olmalıdır. Eğer taksitlerin her biri için ayrı senet alınmayıp örneğin iki taksit tutarı ya da tüm taksitlerin toplamı için tek bir senet alınmışsa bunlar da otomatikman geçersiz hale gelecektir.
(*) Kendilerine sözleşmenin bir nüshası verilmemişse bunu talep edebilirler, bir defaya mahsus olmak üzere ücretsiz bir şekilde kendilerine verilmesi gerekir. Aksine davranışlar idari para cezası gerektirir bu nedenle Ticaret il müdürlüğüne şikâyet edilmesi gerekir.