Tercüman Gazetesi, Ahmet Altan, Fehmi Koru, Ergun Babahan ve Şamil Tayyar'ı 'kara kalem' diye hedef gösterdi. Tayyar'ın tepkisi sert oldu.

İşte Şamil Tayyar'ın O yazısı:

Tercüman Gazetesi 2005 yılında 4 ay yazarlık yaptığım, çocukluğumda evimize giren iki gazeteden biriydi. O tarihte inançlı ve idealist insanların yönettiği gazeteydi. Halkın sesi, sivil siyasetin temsilcisi, darbelere ve muhtıralara dirençli bir yapısı vardı. Bugün sahip olduğum demokrasi kültüründe izleri vardır Tercüman’ın.

Allah aşkına bir de bugünkü haline bakın. Neredeyse her gün darbe çığırtkanlığı yapıyor, toplumun temel değerleriyle çatışıyor, çeteleri savunuyor. Bir dönem milliyetçi-muhafazakar kesimin simgesiyken bugün içine düşürüldüğü hale, inanın çok üzülüyorum.

Üzüntüm bununla sınırlı değil. Bu mübarek gazeteye bir ‘kara leke’ daha sürdüler. 12 Eylül’den önce ülkücülerin isimleri ve adreslerini yayınlayarak sol örgütlere hedef gösteren gazetenin sahibi Doğu Perinçek’i savunmak adına Perinçek usulüne yöneldiler. Ergenekon çetesini deşifre eden yazarlar, ‘İşte vuracağınız adamlar bunlar’ dercesine terör örgütlerine hedef gösterildi.

Tercüman gazetesinin Ahmet Altan, Fehmi Koru, Ergun Babahan ve şahsımın fotoğraflarını dün sürmanşete yerleştirip ‘Kim bunlar?’ diye soran, iç sayfada ise ‘kara kalemler’ olarak tanımlayan haberi iğrençti, bir o kadar tehditkardı.

Neymiş suçum?

Tercüman’daki dünkü habere göre; Ergenekon hakkında en fazla yazıyı yazmışım, Ergenekon operasyonunu ‘hayırlı ve çok önemli gelişme’ olarak nitelendirmişim, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların bu ülke için çok büyük hizmet verdiklerini ve bu insanlara sahip çıkılması gerektiğini söylemişim, Ergenekon’un darbe planını deşifre etmişim...

Bunun için hedef tahtasına konuyorum ve neredeyse ‘öldürülmem’ isteniyor.

Sözüm Tercüman okurlarına

Türbanla ilgili kararı veren Danıştay üyelerinin fotoğrafları bir gazetede yayınlandığında ‘hedef gösteriyorsunuz’ diye ayağa kalkanlar, Danıştay üyesini makamında katleden Alpaslan Arslan’ın otosunda bu gazete kupürü çıktığında gazeteyi hedef tahtasına koyanlar, şimdi sessiz.

Onlar sessiz kalabilirler. Çünkü onlar için sadece kendilerinin hukuku vardır. İlhan Selçuk gözaltına alındığında ‘Bu yaşta adam gece yarısı evinden alınır mı?’ diye soranlar, ilerleyen yaşı ve hastalığı nedeniyle çişini bile tutmakta zorlanan 83 yaşındaki Salih Kunter pijamasıyla evinden alındığında sessizlerdi.

Hadi, o muhafazakardı.

Ya Vedat Yenerer ya Güler Kömürcü? Gazeteciyse onlar da gazeteci. Üstelik aynı iddialara muhatap oldular, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındılar. Hatta biri hala cezaevinde. İlhan Selçuk için kıyamet kopartanlar, bu gazeteciler için ağızlarını açmadılar.

Çünkü onlar, yine de farklılardı.

Eminim, Tercüman okurları, bu yaşananları daha iyi anlamaya başlamıştır. Rahmetli Gün Sazak’ı unutacaklarını sanmıyorum. Gazete manşetleriyle kaybettikleri dava arkadaşlarının acısını yüreklerinde yaşıyorlardır. Eminim, bu gazeteyi satın alarak ödedikleri her kuruşun Doğu Perinçek’e ‘kalkan’ olduğunu, gerçek vatanseverlere ‘silah’ olarak döndüğünü görüyorlardır.

PKK’lıları Atatürkçü gösterdi

Daha vahimi, Tercüman, tüm çetecileri ‘Atatürkçü’ ilan etti. Ergenekon haberleriyle Atatürkçüler, Cumhuriyetçiler hedef haline getiriliyormuş. Sormak lazım, Doğu Perinçek ne zamandan beri Atatürkçü oldu? Teröristbaşı Abdullah Öcalan’la Bekaa Vadisi’nde sarmaş dolaş pozlar veren, bir dönem teröristlere ‘gerilla’ diyen, PKK eylemlerini ‘Kürtlerin ulusal kurtuluş mücadelesi’ olarak gören, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nı ‘Türk ordusunun işgali’ olarak nitelendiren kimdi, kimlerdi?

Kusura bakmayın, ben Doğu Perinçek’le aynı safta yer alamam. Kimse de beni aynı safta yer almaya zorlamasın. PKK, benim için bir terör örgütüdür. PKK’ya terör örgütü demeyen Atatürkçü ise ben değilim.

Kusura bakma Tercüman, ben Perinçek’i almayım. Siz, bir dönem başka ülkelerin bayrağını sallayanlarla ‘Ergenekon kardeşliği’ yapmaya devam edin.

Ben ülkemi seviyorum, bölme çabalarına şiddetle karşı çıkıyorum, çetelerden arındırılmasını istiyorum, herkesin kardeşçe ve barış içinde yaşaması, demokrasiyle yönetilmesi için mücadele ediyorum.

Anlaşılıyor ki, bu mücadelem, birilerini rahatsız etti. Buradan ilan ediyorum, fotoğrafım yetmez evimin krokisini de verin! Nereden bulacağınızı çok düşünmeyin, Ergenekon kardeşliği yaptığınız adamlara sorun, Yargıtay binasının krokisini nasıl çizdilerse, size de çizip versinler. Yayınlamak ise çok kolay. Dün bu becerinizi gösterdiniz.

Öldürtmezseniz namertsiniz! Unutmayın, Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır.

Star