ASKER, AKP iktidarından pek hazzetmiyor, bunu bilmeyen yok. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden de çok mutlu değil. Bunu da bilmeyen yok.

Herkes bildiği halde askerlerin bunu bir iki hafif tavırla "göstermesini" anlamak da mümkün.

Meclis'in açılış törenine katılmadılar.

Cumhurbaşkanı'nın yemin töreninde de Meclis'e gelmediler.

Bu tavırları eleştiren bir yazı yazmadım; çünkü gerginlik havasını körüklememek için kendimce sorumlu davranmıştım.

Askerin bu tavrı o kadarla kalmadı. 11. Cumhurbaşkanı Gül'e "Cumhurbaşkanım" diye hitap etmemek şeklinde bir tavır koydular! "Cephe selamı" da vermediler! Basındaki haber başlıklarında belirtildiği gibi 'soğuk rüzgârlar' estirdiler!

Bu böyle devam edebilir mi?

CHP bir siyasi partidir, yapabilir...

Ama, ordu ve kurumlar?.. Böyle bir tavrı sürdürmek mümkün mü?

Meşruiyetin kaynağı

Evvela, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin olduğunu, bütün yasaların meşruiyetini Meclis'ten aldığını hatırlamalıyız.

Türkiye'de demokrasinin kökleri 1830'lardaki İhtisap Meclisleri'ne kadar uzanır. Bu gelenek sayesindedir ki, Kurtuluş Savaşı'nı "Devrim Komuta Konseyi, Merkez Komitesi" gibi oligarşik örgütlerle değil, seçilmiş ve hür Meclis eliyle yapan tek ülke, dünyada Türkiye oldu.

Kurtuluş Savaşı'nın sıkıntılı günlerinde Meclis'teki ağır eleştirilerden bunalan Mustafa Kemal Paşa, Meclis'i kapatmayı düşündüğünde, İsmet ve Karabekir Paşalar, Milli Mücadele'nin hem dünyaya hem de Padişah'a karşı meşruiyetinin Meclis'e dayandığını söylediler. Atatürk de zaten bütün konuşma ve icraatında "meşruiyet" kavramıyla "Türkiye Büyük Millet Meclisi"ni eş ve özdeş tuttu.

Meclis'in açılış törenlerine komutanların katılması, Cumhuriyet'in bir geleneğidir.
DTP'liler geldi diye asker bu geleneği ihmal etmemeliydi. Bir yere DTP'lilerin girmesi, oradan askerin çıkmasına yol açmamalıdır!

Cumhuriyet'in bütün 'kutsal' metinlerinde "Yüce Türk Ulusu" denilen üstün kudretin iradesi bizim istediğimiz gibi tecelli etmedi, AKP kazandı diye, Meclis boykot edilmemelidir!
Meclis'in seçtiği Cumhurbaşkanı'na karşı 'vaziyet almak' doğru bir tavır olmaz!

Her şey normalleşmeli

Bu halk, bu yetmiş milyon, bu "taşralı, yoksul, karnını kaşıyan, haso, memo, faso fiso, ikinci sınıf" vatandaşlar çocuklarını şehit verirken ve çocuklarını şehit verdiklerinde "vatan sağ olsun" derken ne kadar saygıya layıksa, oy verirken de o kadar saygıya layıktır!

Bu "yüce ulusumuz", seçtiği insanların itilip kakılmasına nasıl karşı çıktığını yapılan kaç seçimde verdiği oylarla kaç defa ortaya koydu?!

Halk "bidon kafalı" olduğu için değil, aşağılanmayı reddetme onuruna sahip olduğu için!
Bertolt Brecht'in dediği gibi, "Halkı feshedelim, yöneticilerimiz yeni bir halk seçsin?!"
Mümkün mü bu?!

Karşılıklı saygıdan başka çıkar yolumuz yok!

Gerilim düşürülmeli, her şey normalleşmelidir. Sayın Cumhurbaşkanı Gül, ayırımcı tutumlardan özenle sakınmalı, ısrarla uzlaşıcı tavrını sürdürmeli, kaygıları gidermeye daima özen göstermelidir. Askerler de meramlarını Çankaya'daki olağan görüşmelerde anlatmalı, görüntülü tavırlardan sakınmalıdır.

Dünkü törenlerde askerler ile cumhurbaşkanı arasındaki ilişkilerin normalleşmeye başlamasının sevindirici işaretleri görüldü. Belli ki asker birkaç tavırla bu konudaki görüşünü ya da kanaatini belirtmiş oldu; artık normalleşme başladı...

Türkiye'yi krize sürükleyebilecek tavırlardan sakınma konusunda ben Cumhurbaşkanı'na da, askere de güveniyorum.

TAHA AKYOL - MİLLİYET
[email protected]

Editör: TE Bilisim