Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine belli çevrelerin çok önceden başladığı, yaşadığımız süreç zarfında ortaya çıktı.

İlişkileri ve satır aralarındaki bilgileri okumada takdirle takip ettiğim Taha Kıvanç, bunun temelinin 2006 Mayıs’ına, hatta daha eskilere dayandığını gün ışına çıkardı.

Cumhuriyet mitinglerinin bu senaryonun bir parçası olduğunu artık sağır sultan bile duydu. Ama o günler estirilen fırtına içinde bunu anlatmak için gösterdiğimiz çabada sesimizi duyurabildiğimiz söylenemez.

Derin hareketin çok belirgin bir hedefi vardı.

Seçmenin arasına dalan çığırtkanlar, bas bas bağırıyordu. “Laik isen, ulusalcı isen, Atatürkçü isen adresin CHP” diyordu. Aynı çığırtanların muhafazakar tabana yönelik hedefleri de vardı. “Dindar isen, milliyetçi isen, vatanını seviyorsan MHP’ye oy ver” diyordu.

Cumhuriyet tarihinin gösterdiği bir gerçek var. Derin yönlendirmeler sol seçmeni rahatsız etmez. Çünkü sol, askerle yıllardır kol kola oldu. Sol seçmen böyle bir birliktelikten geçmişte rahatsız olmadı, bugün de olmaz.

Bu yönlendirme meyvesini verdi. CHP’nin oyları yüzde 24’lere kadar tırmandı. Ardından Deniz Baykal’ın saldırgan ve antipatik politikaları CHP’nin oylarını yüzde 20’ler sınırına çekti.

Ama muhafazakar tabanda durum çok farklı. Sanıldığının aksine, muhafazakar seçmen, demokrasiye daha yürekten inanan bir yaklaşım içinde. Yönlendirmelere karşı son derece duyarlı. Hele bu yönlendirmenin kaynağı askere dayanıyorsa, hassasiyet çok daha yükseklere tırmanıyor.

Fakat burada şunu çok net bir şekilde ifade etmek gerekiyor. Derin güçler, bu kez sağ seçmeni bir tarafa kanalize etme çabasını ustalıkla yürütüyor. Yılların verdiği tecrübe ile bu “kışkışlama”yı öyle ustaca yapıyorlar ki, gelişmeleri çok iyi takip etmeyenleri kolaylıkla inandırabilme ihtimali var.

Açık ve samimi bir şekilde itiraf edeyim, derin güçlerin sağ seçmen üzerinde yapacağı etkiyi kestiremiyorum. Eğer, MHP’ye doğru yapılan “kışkışlamayı” seçmen algılarsa Bahçeli ve ekibinin Meclis’e girebilme şansı yok. Bu durumda MHP oylarının yüzde 9’lara gerilemesi şaşırtıcı olmayacak.


Ne var ki, yukarıda da bahsettiğim gibi bu kez derin güçler rolünü çok ustaca oynuyor. Enjektörün içindeki sıvıyı, vücuda vermesinin dozunu çok iyi ayarlıyor gibi. Bundan dolayı MHP’nin oylarının yüzde 12-13’leri bulması söz konusu olabilir.

AK Parti’nin alacağı oy, anketlerde fazla abartılıyor gibi geliyor bana. Geçtiğimiz seçimlerde kaydettiği isabetleriyle bilinen Tarhan Erdem’in araştırma şirketi KONDA, AK Parti’yi yüzde 48’de gösteriyor.

Böyle bir ihtimalin olabileceğine ihtimal vermiyorum. Muhtemelen yüzde 40’ı belki biraz aşan bir oy oranı toplayabilecek. Araştırma şirketlerinin seçmeni yönlendirdiği öne sürülür. Ben de aynı istikamette ama farklı bir noktayı vurgulayacağım.

Seçmen, cebindeki oyun birileri tarafından “garanti” ya da “çantada keklik” görülmesine tepki gösterir. AK Parti’nin 2002 seçimlerinden çok yüksek oy alacağı yolundaki anketlerin böyle bir sonuca neden olacağını düşünüyorum.


Mehemet Ağar’ın liderliğindeki DP’nin toplayacağı oy, barajı aşmaya yetebilecek düzeyde olma ihtimali bulunmuyor. Yüzde 6’lık bir oy oranı, DP için çok yüksek bir oran. Muhtemelen yüzde 5’lerde kalacak.

5 milyon dolayında yeni seçmenin bulunduğu varsayılırsa, onların tercihteki öncelikleri çok daha farklılık gösterecek. Cem Uzan’ın lideri olduğu Genç Parti’nin DP’den daha fazla oy alma şansı var. Cem Uzan, estirdiği rüzgar ile geçtiğimiz seçimlerde aldığı oy oranını (yüzde 7.25) yakalaması işten bile değil.

Bu 5 partinin dışındakileri, iddialı bir seçim çalışması yürüttüğünü söylemek mümkün değil. Saadet Partisi de bu cümlenin dışında değil. Geçtiğimiz seçimde aldığı yüzde 2.49 oy oranını bulması halinde kendini başarılı saymalı.

Bağımsızlar için toplam bir oy oranı vermek gerekecek. “DTP’li bağımsızlar”ın yanı sıra gerçek bağımsızlar da var. Bunların Türkiye genelinde yüzde 6’yı rahatlıkla bulacağını söylemek yanlış olmaz.

Bu tahminleri alt alta yazmak gerekirse:

AK Parti : yüzde 42.50
CHP : yüzde 21.60
MHP : yüzde 11.40
GP : yüzde 7.30
DP : yüzde 6.30
SP : yüzde 2.40
Diğer: yüzde 2
Bağımsız : yüzde 6.50


İtiraf ediyorum. Yukarıda bahsettiğim “derin faktör”ün etkisini yeterince değerlendirebilmiş değilim. 1987’den bu yana yaptığım seçim tahminlerinin en isabetsizi olma ihtimali var.


Ünal Tanık / Haber7 / 19.07.2007