Son yılların yeni modası; ülkemizden kaçıp başka ülkelere sığınarak, buralarda devlet millet aleyhinde faaliyetlerde bulunup gittikleri yerlerde ölenlerin kıymeti bilinir oldu.

Kimdi bu adamlar?

Ya teröre bulaşmış, eli kanlı katiller… Devlet’ine başkaldırmış, milletin değerlerine savaş açmış, askere, polise tetik çekmiş hainler. Hâkim katilleri, bebek katillerinin borazanları.

Bu moda Nazım Hikmet’le başladı denilebilir.

Soğuk savaş bitip, Moskof kapıları açıldıktan sonra, Rusya’ya giden bir kısım zevat soluğu Nazım’ın mezarı başında aldı.

Özellikle milli kimlik sahibi olarak bilinenler, ellerini açarak Fatihalar okudular.

Sosyalist geçinen Nazım yoldaşları toprak getirip, götürmeyi vazife edindiler.

Bunlara sormak gerek Nazım yaşarken Fatihaya, İslam dinine ve dini değerlere inanır mıydı? Elbette hayır. Yılmaz Güney, Ahmet Kaya bu değerlere hayatta iken bir kıymet verir miydi? Hayır.

Bu toprak taşıma işine sıcak bakıp, ülkesine “dön” çağrılarına cevap verdiler mi? Hayır. Peki, kardeşim siz kim oluyorsunuz ki, insanların hayatta düşman olduğu değerleri onlar adına iadeye kalkışıyorsunuz? Bununla birilerine mesaj vererek, siyasi ve ideolojik rant hesabı yapıyorsanız, bu gerçekten ayıp ve aşağılık bir davranış biçimi.

Nazım’ın vatandaşlığı iade edildi. Sıra mezarının taşınmasına geldi. Diğerleri içinde aynı yol izleniyor.

Olur mu?

Tabi ki olur… Bu ülkede -küçük ve basit hesap sahibi solcular, “her sineğin kanadından yağ hesabı” yapan liboşlar ve kompleks sahibi sağcılar sayesinde olmayacak iş mi var.

Buraya nereden geldik?

Geçen hafta sosyalist Enternasyonal toplantısı için Fransa’ya giden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Paris’te Hâkim Sefa Mutlu’nun katili Yılmaz Güney ve şarkıcı, PKK borozanı Ahmet Kaya’nın mezarlarını ziyaret edip mezarlara karanfiller bırakarak Fatihalar okumuş.

Bunu yapan anamuhalefet lideri… Eğer bu hareketi, mezarların bulunduğu Fransa başta olmak üzere, batılı ülkelerin yetkilileri yapsa eminim ki kıyameti koparırlar.

Hâkim katilinin, vatana ihanetten ceza almış, pkk katillerinin sözcülüğüne soyunmuş birinin, mezarını ziyaret edecek anamuhalefet liderini ülkeye sokmazlar eminim.

Sahi nereye gidiyoruz? Özellikle son yıllarda devlet’e, millet’e savaş açmış, Mehmetçikle çatışarak gebermiş PKK’lı katillerin cenazeleri belediye imkânları kullanılarak sözde milletvekillerinin, bir partinin yetkilileri ve genel başkanlarının katıldığı törenlerle kaldırılıyor.

Bu katillerin cenaze törenleri örgüt gösterilerine dönüştürülerek şehirler yakılıp, yıkılıyor… Vatandaşın, işyerleri, evi, barkı kundaklanıp, devletin araçları ateşe veriliyor.

Millete savaş açmış olan hainlere karşı yapılan “askeri operasyonlar” dursun diye sözde partinin öncülüğünde günlerce eylem yapılıyor, ortalık savaş alanına çevriliyor. Ama ne Cumhuriyet Başsavcılığından ne yargıdan ne de İçişleri Bakanlığından gık çıkmıyor. Elbette bütün bunlar olurken, katillerin mezarlarını ziyaret etmenin ne mahsuru olacak (!)

Hatta bazı çevreler “geç kalınmış bir ziyaret, bu özür anlamı taşır. Bunlara iade-i itibar yapılmalı” diye kampanya başlatmaya hazırlanıyor. Millet, çoğunluğu katillerin mağdur ettiği halk ise olanları hayret ve endişe ile seyrediyor.

Peki, bu Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya ne yapmışlardı? Kısaca hatırlayalım.

Yılmaz Güney 13 Eylül 1974’de bir gazinoda “ENDİŞE Filminin” çekimlerini yapıyordu. Adana Yumurtalık Hâkimi ve Savcılık görevine de bakan Sefa Mutlu da çekimleri izlemek için orada bulunuyordu. Yılmaz Güney çekimde gerçek mermi ile ateş etmek ister. Hâkim Sefa Mutlu “bunun kanunen yasak olduğunu” belirterek müsaade etmez. Buna kızan Yılmaz Güney milletin ortasında Hâkim Sefa Mutlu’yu alnının ortasından vurarak katleder.

Tutuklanır ve 18 yıla mahkûm olur. 1981 yılında izin alarak çıktığı Isparta Cezaevine dönmeyip, cezasını tamamlamadan Fransa’ya sığınır. “Geri dön” çağrısına uymadığı için 1983 yılında vatandaşlıktan çıkarılan Yılmaz Güney 1984’de ölür ve Paris’e defnedilir.

Ahmet Kaya ise PKK terör örgütünün düzenlediği etkinliklerde örgüt propagandası yapmaktan dolayı vatan hainliği gerekçesiyle 3 yıl 9 ay ceza aldı ve Fransa’ya kaçtı. Fransa’da ölen Ahmet Kaya Paris’e defnedildi.

Peki, Sefa Mutlu kim?

Hâkim Sefa Mutlu Nevşehir Derinkuyu İlçesi Suvermez Beldesinde doğmuş, fakir bir ailenin evladı. Binbir sıkıntı ile okuyarak hâkim olmuş. Saf ve temiz bir Anadolu evladı. Bugün mezarının bulunduğu Suvermez Beldesinde 20 tane Sefa isimli genç bulunuyor.

Beldede bu mezar ziyaretinden sonra yeniden yürekler yandı ve yas başladı.

Katil ve teröristlere gösterilen ilginin, mağdur ve şehit yakınlarından esirgenmesi insanımızı kahrediyor.

KÜLTÜR BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY’IN TAVRI: Kültür Bakanı Günay’ın tavrı ise insanımızı çileden çıkarmaktadır. Bölücü örgüt ve bölücü başını savunan dernekte genel başkan yardımcılığı yapmış olan arkadaşı Şinasi Haznedar’ı Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürü yapan Günay, Yılmaz Güney’in vatandaşlığı konusunda “Yılmaz Güney’in vatandaşlığı ile ilgili sorun varsa düzeltiriz” diyerek niyetini ortaya koydu.

Günay’ın bu tutumu ise vatandaşlar tarafından Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinden daha vahim olarak değerlendiriyor. Bu kahpe oyunun mağdurları, şehit yakınlarına ve gazilerimize, katillere gösterilen ilginin esirgenmesine akıl erdiremiyor. Katillerin, teröristlerin yandaşları ve yoldaşları kadar onların sesi çıkmıyor… O hainlerin sözcülüğüne soyunan malum medya vatan evlatlarının dramına kulaklarını tıkıyor. Acılarını yüreğine gömen millet çoğunluğunun sesi boğazında düğümleniyor… Gözyaşları yüreklerinde göl oluyor. Peki, bu sahipsizlere sahip çıkacak, sesi soluğu olacak vicdan sahipleri sesini yükseltmek için daha ne bekliyor? Sabır taşlarının çatlaması bekleniyorsa geç kalınabilir.

Bizden söylemesi.

Ancak son gelişmeler Kılıçdaroğlu’nun yüzündeki maskeyi indirdi. Gerçek Kimliğini erken ortaya çıkardı. Bunu millet için bir kazanç olarak değerlendirmekte fayda var. Belki bu olanlarda hayır vardır görebilene.


Sözün sonunda Kılıçdaroğlu’na bir tavsiyede bulunalım: Çok acil olarak Hâkim Sefa Mutlu’nun mezarını da ziyaret ederek fatiha okumanızda sizin için fayda var. Nevşehir’in Suvermez beldesindeki Sefa Mutlu’nun ismini yaşatan 20 genç başta olmak üzere, belde halkı sizi bekliyor. Diyarbakır’ı Paris yapmadan evvel bu ziyareti gerçekleştirmelisiniz.

Yoksa millet size Karakoç’un şu dörtlüğü ile cevap verecektir:

“Adettir gerekmez maluma ilam

Taklide günaydın, asıla selam

Ne hınzırlık varsa hâsılı kelam

Biz ne bilek beyim böyükler bilir.”



ÖKKEŞ ŞENDİLLER
E-Mail: [email protected]