Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimini yapmamıza sayılı günler kaldı.

Çok partili hayata geçişi ve on yıllık periyotlarla darbeleri izleyen seçimler diktatörlükle sivil yönetimi tercih etmek açısından önemliydi.

AK Parti'yi iktidara taşıyan 2002 seçimi ise sivil yönetimi sadece seçme değil, aynı zamanda pekiştirme seçimiydi.

Öyle de oldu, son dokuz yılı diktatörlük heveslilerinin, darbe tutkunlarının, mutlu azınlığın geriye çekildiği, sivil iradenin güçlendiği bir dönem olarak yaşadık.

Bir hafta sonra yapacağımız seçim ise, söz konusu dönemdeki“geriye çekilme” leri gündelik hayatımızın tümüyle dışına çıkarma veya çıkar(a)mama, sivil iradeyi yerleşik kılma ya da kıl(a)mama seçimi olacaktır
.
Son tahlilde bu seçim bir tasfiye etme ya da edememe seçimidir.

Bu sonuç, tasfiye edilmesi gerekenlerin -yerel ve uluslararası planda- tam bir blok oluşturarak seçime girmelerine neden olmuştur. İktidar hırsıyla tutuşan mutlu azınlık, terörle varlık kazanmaya çalışan örgütler ve sadece ve sadece bu terör örgütlerini temsil eden partiler, ırkçılar, devlet içinde devlet kurmaya çalışarak gücü elinde tutmaya isteyen askeri ve sivil vesayetçiler, eski sağcılar, yeni solcular, diktatörlere kulluk, darbelere hizmetçilik etmiş siyasiler, AK Parti iktidarında milli kaynakları semiremeyen holdingler, Türkiye'nin bölgesinde etkin bir rol oynamasını istemeyen komşu devletler, bölgedeki gücü Türkiye'nin güçsüzlüğüne bağlı olan İsrail, emperyalizmin üçüncü dünya ülkelerindeki ileri karakolunu temsil eden basın-yayın organları, zayıf iktidarlı bir Türkiye'yi ikna etme ve istediği şekilde yönlendirme çabasındaki Avrupa... Yeni seçimlerde tek bir parti olarak -bir blok içinde- seçimlere girmişlerdir.

Bu bloğun karşısında ise tek başına AK Parti durmaktadır.

AK Parti, sadece bugünün selametini değil, geleceğin de kurtarılmasını temsil etmektedir.
AK Parti, Cumhuriyet'in ilanından bugüne ilk defa gelecekte de bağımsız ve bağlantısız bir devlet olma şansını önermektedir.

Şimdi blokla, AK Parti arasında yapacağımız seçim, Türkiye için, dolayısıyla kendimiz için“nasıl bir gelecek istiyoruz?” sorusuna verilecek cevabın seçimidir.

AK Parti,“nasıl bir gelecek istiyoruz?” sorusuna, "Tam bağımsız, kendi kararlarını kendisi veren, çıkarlarını kendisi belirleyen ve izleyen, bölgesinde örnek bir huzur merkezi olan, komşularıyla iyilikte ve hayırda yarışan, sömürmeyen ve kendisini sömürtmeyen, insanın insanca yaşadığı, dil, din, özgür söz ve eylem hakkının güvence altına alındığı, taklitçi değil üretici olan, türedi değil kökleri olan bir Türkiye" cevabını haykıran bir partidir.
Yunus Emre'nin kelimeleriyle“Hakikatin kâfiri” olarak, seçim sürecinde şerrin evliyalığını yapan blok, bölgesel piyonları vasıtasıyla seçim otobüsü taşlamaktan mitingleri engellemeye, yurt basmaktan taşlı-sopalı sokak gösterilerine, yalandan iftiraya her yola başvurmuşlarsa işte AK Parti'nin yukarıdaki cevabını halka duyurmamak adına başvurmuşlardır.

Her şey bir yana, Blok'taki parti ve grupların başını çekenlerin, Ekonomist'in onlar adına oy dilenmesine karşılık“Bu Türkiye'nin seçimidir, iç işlerimize karışmaya hakkınız yoktur” deme kabiliyeti gösteremedikleri gibi, bilakis malum dilenmeye karşı sevinç ve mutluluk gösterisinde bulunmaları nasıl bir toplumsal ve siyasal bir körlük içinde, hainlerin ellerindeki geçici lambaların aydınlığında yürüdüklerinin en açık belgesidir.

Yine, Hopa'da bir sokak-eşkıyası’na dönüşen taraflarının neden olduğu ölüme ve yaralamaya karşılık“rüzgâr eken fırtına biçer” pişkinliği içinde, devlet adamlığından çok sevindirik olmuş bir sünnet çocuğu psikolojisiyle netleşen lider portresi, Blok başlarının ve taraftarlarının gelecekte nasıl bir Türkiye istediklerinin en açık işaretini oluşturmaktadır.
Ezcümle, bu seçim sıradan bir seçim değildir.

Bu seçim İsrail'in kendi çıkarları doğrultusunda belirlediği Blok'la, bu 'Blok'un ihanetini reddedenlerin seçimidir.

Bu seçim, kendi geleceğimizi seçme seçimidir.

İster başkalarının sizin için belirlediği, meçhul bir geleceğe rey verin, isterseniz kendiniz için belirlediğiniz malum bir geleceğe...

Karar sizin!


Ömer Lekesiz
Yeni Şafak

[email protected]