Hayatımda ne bir UFO gördüm, ne de bir Fethullah Gülen cemaati.

Sadece, Fethullah Gülen cemaati ile ilgili iki şey duymuştum tanıdığım iki kişi vasıtasıyla.

Bunlardan birisi lise son sınıfta bir öğrenciydi.

Ailesi fakir olduğu için o cemaatin desteği ile okuyordu.

O cemaatten abileri vardı.

Ve, o abileri onun askeri okula gitmesini istiyordu.

Çocuk ama askeri okula değil, mühendislik okuluna gitmek istiyor…

Bu nedenle de ağabeyleri ona kızıyordu.

İkincisi ise, “Bilmemkim Fethullah Cemaatine girmiş” şeklinde bir duyumdu.

O kişiye o cemaatten ayrıldığını duyduktan sonra sormuştum, “Bu nasıl bir şey?” diye.

O da bana, “Baskı, emir, her işine karışılması, cemaate sürekli para ve insan toplamak zorunda olman” demişti.

Fakat Fethullah Gülen cemaati benim için yine de bir bilinmezdi.

Daha doğrusu ne kadarı siyasi, ne kadarı dünyanın manevi ihtiyaçlarından doğan bir cemaat yakınlaşması, bunu tam çıkaramıyordum.

İşte…

Beni nihai olarak ikna eden Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce oldu.

Fethullah Gülen hareketinin çok fazlaca siyasi angajman sahibi ve…

Bu siyasi angajmanın en büyük diliminin de ordu olduğu konusunda tamamen ikna etti beni Hüseyin Gülerce.

O cemaatin en etkin şahıslarından ve Fethullah Gülen’e çok yakın olan Hüseyin Gülerce’nin “Söz Sende” programında söylediklerini sonradan okumamın ardından kuşkum kalmadı.

Şöyle diyordu Gülerce, ki benim son yıllarda gördüğüm en açık ifadeli Gülen haberi idi.

Bir ifade ve/veya bir olay hakkında güncel veri de olmazsa, sadece geçmişle değerlendirme yapmayı sevmiyorum.

Ama Gülerce daha bir-iki gün önce diyor ki:

“Türkiye’deki rejimin bir askeri vesayet rejimi olduğu anlaşıldı. Yargının, medyanın, belli bir kesimin bu rejime payandalık ettiği anlaşıldı. (ki, “rejim” kavramı soğuk savaş yıllarına ait bir kavramdır-SU) Bu ‘ele geçirildi’ denilen kurumlara nasıl giriyor insanlar? İmtihanla değil mi? Sonra bu milletin evladı kendi müesseselerini nasıl ele geçirmiş oluyor, bu ne demek yani?”

Durun daha bitmedi, asılı şimdi geliyor.

Hüseyin Gülerce, röportajının Başbakan Erdoğan’a Gülen’i ziyaret etmesini tavsiye ettiği bölümünde de:

“Türkiye’de Gülen Hareketi ile AK Parti’nin özellikle bu Ergenekon davasında birbirlerine güç verdiklerini, destek verdiklerini görüyorlar…” diyor.

Hüseyin Gülerce’nin bu sözleri yukarıdaki sözleri ve başından beri Ergenekon davasının orduyu hedefliyor olması durumu ile birleştiğinde ortaya full siyasi angajmanlı bir hareket resmi çıkıyor.

Ki.

“Bu kurumlara (orduya) girenler millet evladı değil mi?”…

“Bu milletin evladı kendi müesseselerini nasıl ele geçirmiş oluyor, bu ne demek yani” gibi ifadeler manevi huzur arayan insanlar topluluğu olayını çoook çok aşan ifadeler.

Bu tam bir siyasal angajman.

Üstelik çok fazla makro siyasal bir angajman.

Ordunun içi, ordunun içindeki millet evladı vs. bir cemaat için çok çok fazla bir siyasal angajman.

Ordunun içi zaten millet evladı da.

Mesele şu ki…

Hüseyin Gülerce “milletin evladı” derken demek ki orduda şu andaki mevcut millet evladını yeterli ve de uygun görmüyor.

Bir de.

Bir ordunun içindeki “evlat” niteliği angajmanı çok ileri derecede makro siyasal bir angajmandır.

Dünyada manevi huzur arayışını epeyce bir aşar.

Size bundan sonraki bir fırsatta da Türkiye’deki cemaatlerin toplum üzerinde ne kadar etkili olduğuna dair kanaatimi yazacağım.

Safile Usul
GAZETEPORT

[email protected]