Yiğit Bulut / Radikal 28.11.2006

Papa'nın ziyareti günlerdir konuşuluyor ve konu hakkında 'siyasi', özellikle 'dini' eksenli birçok senaryo yazılıyor...

Bugün, ben de ortaya atılanlara katılmak ve özellikle 'finansal-entelektüel' bir çizgi üzerinde 'Papa'nın ziyaretini detaylandırmak istiyorum...
Bu noktada yeniden soralım: Papa neden geliyor?

Senaryo 1: Detaylarını dün Referans gazetesinde aktarmıştım. (Bu yazı aşağıda ilgili haberler bölümünde de vardır) Özellikle Türkiye'de el değiştiren 'finansal' tabanlı kurumları da düşünürseniz, bölgemizde 'Türkiye Cumhuriyeti tabelası' altında 'finansal-entelektüel' yapının bizim elimizde olmadığı 'Doğu Roma'nın yeniden tesisi
projesi yürütülüyor. Bu amaç uğrunda Papa'nın bölgeye gelmesi gayet doğal. Bu noktada iki kilisenin bir araya gelmesinin anlamı ve 'Her bir araya gelişte bir imparatorluk doğdu' yorumlarını da hatırlatmak isterim. Hemen soralım; şansları var mı; bence yok, geçmiş olsun!

Senaryo 2: Papa, altından kayan tabanı genişletme, en azından koruma uğruna 'antitez' yaratmak için yollara düşüyor. Daha açıkçası; yeni kurulan dünya düzeninde özellikle 'Avrupa karasında', kilise günden güne güç kaybediyor ve 'gelirleri' azalıyor. Böyle bir dinamik içinde düşen trendi geri çevirmenin tek bir yolu var; tez-antitez dengesini kurmak ve 'burayı tahrik' edip, kendine gösterilen tepkiyi orada pazarlayarak taban bulmaya çalışmak...
Bu senaryo içinde 'Papa'nın, Türkiye ziyaretini bilmesine rağmen, hassas olduğumuz konularda bizi tahrik eden açıklamalar yapması da gayet doğal. Bu dinamik içinde çok ince bir nokta daha var; ne kadar tepki görürse, ne kadar küfür duyarsa, ne kadar televizyonlarda pazarlanabilecek şiddet oluşursa; Papa ve amacı için o kadar iyi. Gördüğü tepkiyi orada pazarlayıp, yarattığı korku ile 'bir tez-antitez' dengesi kurması mümkün...

Sonuç: Sevgili dostlar, hangi senaryo doğru olursa olsun, ikisinin altında da 'daha çok para, daha çok güç' gibi dinamikler yatıyor.
'Finans-iletişim-enerji' gibi kavramların hâkim olduğu yeni bir dünya düzeni kuruluyor ve bu düzen içinde hem 'Kara Avrupası'nın' hem de 'Kara Avrupası'nın eski kurumlarının' fazla şansı yok. Bir şekilde, yeni düzenin kalbi olacak bu bölgeye kapağı atmak zorundalar...

Son söz: İster 'Roma'yı tesis etmeye çalışsınlar, isterse yarattıkları tepkiyle kendi karalarında 'taraftar' toplama derdine düşsünler; tarih geriye akmaz... Türkiye, ister Avrupa Birliği içinde, isterse dışında, yeni dünya düzeninin 'yıldızlarından' biri ve artık 'konjonktürel akış' gereği ok yaydan çıktı... Bu noktada 'AB ile olmadı' diye ağlayıp, onlara ağıtlar yakanlara da seslenmek istiyorum; dönün bir tarihe bakın, bugünü analiz edin ve olabilecekleri anlamaya çalışın! Ölmek üzere olan bir
Avrupa için 'Daha yeni doğmuştu, mutlu bir ömrümüz olacaktı' diye ağlıyorsunuz...

Not 1: Yeni dünya düzeni ve sonrası ortaya çıkacak 'finans-iletişim-enerji' odaklı yapı en büyük zararı 'ortaçağ kurumları' üzerinde duran Avrupa'ya verecek. Ortaçağ artıkları tasfiye ediliyor ve biz tasfiye edilen bir yapıya tutunmaya çalışıyoruz...

Not 2: AB projesi, 'Avrupa karasında' ortaçağdan kalma dinamikleri
'transformasyona' doğru itme açısından bakınca, Avrupa için bir şanstı ama gidişat, özellikle Türkiye'siz gelişim; ölmek üzere olduğunu gösteriyor...

Not 3: Papa'nın gelişine tepki göstermek ekmeğine yağ sürmek olur. Yok sayın, ne yaparsa yapsın! Eline, 'gittiğinde' pazarlayabileceği malzeme vermeyelim...