Türkler için “tarih yapar ama tarih yazamaz” ifadesi kullanılır. Doğru bir tespit aslında. Bu gün tartışılan ve önümüze dayatılarak konmak istenen problemlerin temelinde de bu tespit olmalı…

Başta ermeni yalanları olmak üzere, Kıbrıs, adalar ve kıta sahanlığı gibi birçok konunun çözümsüz bırakılması… AB’nin yıllarıdır bizimle oynaması gibi yığınla problem ortada.

Bunları sadece karşı tarafın kötü niyetine bağlayarak kendimizi savunamayız. Tarihi doğru ve belgelere dayalı bilimsel bir anlayışla gözler önüne sermemiz gerekiyor. Son yıllarda iyi yetişmiş tarihçilerimizin yaptığı çalışmalar tezlerimizi güçlendirmiştir.

Yıllardır “iç düşman, dış düşman” edebiyatı yaparken buna karşı bizim ne yapmamız gerektiğini ortaya koyamadık. Yani işin kolaycılığına kaçarak sonuç almanın mümkün olmayacağını anlayıp, hak aramanın ve hakkımızı söke, söke almanın bilimsel ve çağdaş yolunu bulmamız gerek.

Bunu yerele indirgediğimizde en güzel örnek bizim şehrimiz Kahramanmaraş olsa gerek.

Mesela devletin dağıldığı ve emperyalist işgalcilerin ülkemizi karış, karış paylaştığı dönemde silaha ilk sarılan ve “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz” anlayışı ile Fransız ve işbirlikçilerini tepeleyen şehir olmasına rağmen gazilik unvanı Gaziantep’e verilmiştir.

Oysa TBMM tarafından 5 Nisan 1925 tarihinde ilimize “kırmızı şeritli İstiklal madalyası” verilmiş…

7 Şubat 1973 TBMM tarafından “ yasak savmak babından olsa gerek’’Kahramanlık unvanı verilmiştir.

Bunun için rahmetli şairimiz Durdu Yoksul şöyle demişti:

Kim demiş ki Şanlı Maraş inlemez

Bağırdım çağırdım kimse dinlemez

Gazilik hakkımdır verin der demez

Meclis kapısından kovdular beni…

Buna tepkimiz bir şairin şiirimi olmalıydı? O gün hangi tepkiler gösterildi bunu bilemiyoruz.

Fakat bir şey daha net olarak görülüyor ki, bu gün hala tepkisiz ve hakkını arayamayan hak arama yöntemini bilmeyen bir şehir olmaya devam ediyoruz.

Hakkımızı söke, söke alma yolunda birlikte tavır koyma becerisini gösteremiyoruz. Verdiğimiz oyun hesabını sormaktan ve karşılığını almaktan aciz durumdayız.

İşte bu yüzden olmalı ki güzel şehrimizi yontma taş devrine çeviren kültürel ve tarihi dokumuzu bozan yeşil düşmanı bir Mustafa Poyraz’a mahkûm olmuşuz.

Bir belediye başkanı düşünün ki madalya günü şenlikleri için düzenlenen satranç turnuvasının açılışında –dışardan gelmiş misafirlerin de huzurunda- madalya günü ile kahramanlık unvanı veriliş gününün tarihlerini karıştırıyor. Kendi aklınca da bu tarihlerin birbirine karıştırılmaması için kendisinin verdiği tarihlerin doğruluğuna dikkat çekiyor. Madalyası kendisine emanet edilen şehrin Belediye Başkanı bunu yapıyorsa Allah hepimizin yardımcısı olsun.

Ancak böylesine vahim bir hataya Kanal 46 internet sitesinden başka kimseden ses çıkmamsı gerçekten inanılır gibi değil.

Şehrin girişleri tam bir rezalet. Her yıl değiştirilen kaldırımlardan dolayı belediye başkanının adı halk tarafından “kaldırım Mustafa” olarak anılmaktadır.

Kavşaklardaki çalışmalar her yıl tekrarlanmakta. İlkel bir anlayışla yapılan çalışmalar neticesinde şehir bir kasaba görünümüne dönüşmektedir. Bu yap-boz-yeniden-yap neticesi milletin milyonlarının kimin cebine indiği ise cevap arayan soruların başında gelmektedir.

Kapıçam mevkiinde çöp toplama merkezine milyonlar harcanmış ve oluşan tepkiler neticesinde vazgeçilmiştir.

Milyonlar harcanarak her yıl dökülen asfaltlar 6 ay geçmeden sökülmekte ve caddeler çukurlara teslim olmaktadır. Çünkü: gerekli alt yapı hazırlanmadan inşaat tekniğine uygun serilmeyen asfaltın uzun ömürlü olması beklenemez.

Bu yapılan işlere harcanan ve heba edilen paranın hesabını soracak kurumlar harekete geçmediği gibi bir kontrol mekanizması da ortada yok.

Sivil toplum kuruluşu adı altında oluşturulan dernekler ise tam bir yandaş ve bu vurgunları perdeleme görevi üstlenmiş görünüyor.

Tek parti döneminde olduğu gibi mahalle muhtarlarının birçoğu AKP’nin mahalle temsilcisi olarak görev yapmaktadır.

Halk ise hakkını aramaktan ve verdiği oyun hesabını sormaktan bihaber olanları seyretmekte. Tam 21 yıldan beri mahalli yönetimi elinde bulunduran malum zihniyet her seçimde reyini artırmaktadır.

Özellikle AKP döneminde reyler arttıkça halk cezalandırılmaktadır. Öyle ki, son mahalli seçimlerde devlet memurlarının sırtında evlere buzdolabı, çamaşır makinesi taşıtılan Tunceli iktidara oyları ile ders verirken, K.Maraş %70’lere varan oy vermiştir.

AKP’ye Türkiye’nin en yüksek “ oy’’nu veren illerinin başında olan Maraş halk Tunceli

kadar destek alamamaktadır. Bunun en baştaki sebebi tepkisiz bir toplum olmamız ve yönetici seçmemizdeki duyarsızlığımızdır.

Bunda sorumsuz ve duyarsız muhalefetin rolü de inkâr edilemez. İşin bu hale gelişinden dolayı K.Maraş’lının önüne alternatif koyamayan muhalefetin vebali ise büyüktür.

Özellikle son 7 yıldır AKP’ye verilen desteğin karşılığı genel yönetimden de alınamamıştır. Meclis’e en güçlü destekle giden milletvekilleri ise koltuk ve yeniden aday olabilme çekişmesinden hizmet etmeye fırsat bulamamıştır.

Bu çekişme K.Maraş bürokrasisini de çalışamaz hale getirmiştir. Akraba ve yandaş bürokrat atatma gayreti, ehliyet, liyakat ve kaliteyi devre dışı bırakmıştır.

Bunun neticesi olarak şehre giren yollar yıllardır bitirilememiş, özellikle Göksun-Maraş arası tam bir rezalete dönüşmüştür. Buraya harcanan zamanda elin adamı yeni bir ipek yolu bitirirdi herhalde.

K.Maraş merkez Aslanbey Mahallesindeki Çakmakçı Sait İlköğretim Okulunu gidip gören bir yetkili var mı bilmem. Eğer görmüşse vicdanı rahat olarak başını nasıl yastığa koymuştur?

Bu çağda nasıl böyle bir rezaletin ve utanç tablosunun olabileceğini düşünen her vicdan sahibine gidip görmesini tavsiye ediyoruz.

Okul dokuz tane deprem konteynırından oluşuyor. Deprem bölgesinden getirilip konulmuş. Çocuklar iki yıldan beri bu demir yapıların içinde eğitim görüyor. Kışın soğuktan yazın sıcaktan perişan olan bu yavruların halini kim düşünecek?

Şimdi soruyorum: Sen sayın milletvekili, sen belediye başkanı ve sen yetkili makamda oturan bürokrat Allah aşkına kendi çocuğunu böyle bir okulda okutur musun? Elbette hayır. Peki iki yıldan beri o rezil manzaraya seyirci kalan ve oy için her geldiğinde erkek gibi söz veren AKP’li yönetici varsa senin vicdanın rahat mı?

Oysa AKP son mahalli seçimlerde o mahalleden %93 oy almıştır. Buna rağmen bu rezil manzarayla ilgili hiçbir önlem alınmamış ve bir adım atılmamıştır. Esas düşündürücü olan ise mahalle halkının duyarsızlığı ve tepkisizliğidir. Eğer bu manzara Güneydoğuda bir ilde olsaydı herhalde kıyamet kopar, eylemler günlerce sürerdi. Bu manzarayı ilgili daire müdüründen sordum bir sürü bahane sıraladı. En son okulu TOKİ’nin yaparak yeni eğitim yılına yetiştireceğini söyledi.

Bu söze istinaden biz durumu TOKİ’den ve ilgili bakanlıktan takip ederek sonucu görmek istiyoruz. Aksi halde mahalleyi ve velileri toplayarak konuyu Türkiye gündemine taşıyacağız. Vatandaşı “oy makinesi” olarak gören malum zihniyete anladığı dilden konuşmak bizim için insanlık görevidir. Bizden söylemesi: KAHRAMANMARAŞ VE SAF İNSANLARI SAHİPSİZ DEĞİLDİR..


ÖKKEŞ ŞENDİLLER
İrtibat Bürosu Tel.: 0.344 225 06 46
Editör: TE Bilisim