Millet olarak tuhaf bir zaafımız var; kendimize mutlaka kanca atacak bir nokta buluyor ve bütün toplum olarak o noktaya kilitleniyoruz. Bazıları buna gündem kilitlenmesi diyor ya da gündeme kilitlenme. Sanki bir şeyler kolay kolay değişebiliyormuş gibi!

Hatırlayalım; cumhurbaşkanı seçimi, genel seçimler, AK Parti'nin kapatılma davası vesaire... Şimdi Andıç medyası yine uyuz olacak ama belki de Menderes döneminden beri ilk defa halk bu ülkenin kaderinin seçkinci elit yahut başka derinliklerin değil kendi elinde olduğuna inanıyor.

Rafineri medyası bu gerçeği geç de olsa fark etmiş gibi görünüyor. İlk etapta olumlu gibi görünen bu gelişme, 'biz kaçın kurasıyız' havasındaki CHP ve avane medyası için yeni taktikler geliştirmek için de pratik oluşturuyor.

Anketler misal...

En son genel seçime kadar Holding medyası kendi kafasına göre anketler yayınlardı çarşaf çarşaf. Hatırlarsınız arada bir çıkan doğru anketlere ise 'yok daha neler ayol' şeklinde yaklaşırlardı. Elbette seçim sonrası alları al morları mor olurdu ama bunu önemsemezlerdi. Ezberletilen tek türküyü yıllarca seslendirmeleri bir zekâ mı yoksa halkı aptal olarak görme problemi midir ben tam çözemedim açıkçası.

Şimdiki taktikleri ise, AKP oylarını gerçeğe yakın verirken CHP'yi alttan alta üflemeleri. 3-5 derken işi o kadar abarttılar ki CHP, Holding medyası anketlerine göre yüzde 40'ı çoktan aştı bile!

Oysa bizzat Deniz Baykal bile yakın geleceği tahmin edebilecek siyasi olgunluğa erişmiş durumda. Mart sonunda yapılacak yerel seçimlerin sonucunda üzerine gelineceğini çok iyi biliyor. Bu nedenle 'AKP yüzde 52'yi geçmezse başarısızdır' diyor, diyebiliyor.

Sanırım bu da ülkemize has bir siyasi jargondur. Yani bir siyasi lider kendi partisinin oy yüzdesinden ziyade rakibinin oranına göre başarı baremi oluşturuyor. Peki adama sormazlar mı; sevgili Baykal anladık AK Parti yüzde 52'den az alırsa başarısız da, sen başarılı olacak mısın?

Holding medyasının böyle bir soruyu ilk etapta ona sorabileceğini tahmin ediyor. Kılıçdaroğlu-Karayalçın ekürisinin başarısızlığı durumunda yandaş medyasına hedef de gösteriyor.

Oysa bu millet artık çok iyi biliyor ki, hiçbir siyasi parti sonuç ne olursa olsun yenilmiyor bu ülkede!

Geçtiğimiz günlerde Ergenekon davası dolayısıyla tutuklu olan bir parti lideri hızını alamamış, şöyle demişti: "Biz halk hareketiyiz!" Yaklaşık 40 yıldan beri bu milletin başına bela olmuş ve Türk halkının binde birinin bile yüz vermediği bir halk hareketi iyi mi?

Halbuki bu millet kimin halk hareketi, kimin yargıyı, bürokrasiyi, cuntayı arkasına alan başka hareket olduğunu da çok iyi biliyor.

Yüzde 1 bile oy alamayan siyasi partilerin bile kendilerini başarılı saydığı bir ülke Türkiye. Hiç unutmuyorum bazı illerde kendi adayının ailesinin bile oy vermediği siyasi parti lideri utanmadan mikrofon başına geçip 'oylarımızı yüzde 100 artırdık, kesinlikle başarılıyız' diye açıklama yapmıştı. Birkaç bin olan oyu iki misline çıkmış diye söylüyor bunu hazret!

Türkiye kendine yeni bir kilitlenme noktası olarak yerel seçimleri yapmış durumda... Siyasi yelpazenin en marjinalinden en merkezine kadar tüm kesim yargısından askerine kadar işlemiş bir politizasyon ile koşar adım seçimlere gidiyor.

Ve açıkçası bilemiyorum seçim sonrası tablo ne olur. Lakin bildiğim şey şu; sonuç ne olursa olsun çalınan şarkılar, söylenen türküler yine aynı olacak. Seçimin mağlubu asla olmayacak ve siyasetçisinden medya patronuna kadar herkes eski tas eski hamam devam edecek.

Patronlar yine Başbakan'a mektup yazacak, yine rafineri, arsa işleri kovalanacak, yine patron ayakçıları bürokratı tehdit edecek, yine çakal takımı yeni entrikalar kovalayacak, Baykal yine hezimeti üzerine alınmayacak, AK Parti sonuç ne olursa olsun 'başarılıyız' diyecek.

Sevindirici olan, ülkenin tercihleri ile geriye değil ileriye dönük bir yüzünün olması. Zaten Andıç medyasından Ergenekon takımına kadar, karanlıkla beslenen kesimin rahatsız olduğu konu da bu. Siyaseten herkes başarılı olsa bile onlar atlarını istedikleri gibi koşturamayacak, entrikalarını istedikleri gibi yapamayacaklar artık. Bunun AKP ya da beyaz eşya ile bir ilgisinin olmadığını anladıkları gün bir şeyler değişmeye başlıyor olacak.


M.Nedim Hazar
Zaman
[email protected]