16 Temmuz 2009 Perşembe günü sabah tedavi görmekte olduğu İstanbul'da vefat eden ve bir gün sonra da Kahramanmaraş'ta toprağa verilen emektar gazeteci Osman Sayın için mevlid-i şerif okutuldu.

16 Temmuz Perşembe günü, tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hayatını kaybeden, Kahramanmaraş basınının emektar isimlerinden 38 yıllık gazeteci Osman Sayın’ın ruhu için 23 Temmuz Perşembe gecesi yatsı namazına müteakip Hazreti Yunus Camii’nde Mevlid-i Şerif okutuldu.

Sevenlerinin büyük ilgi gösterdiği mevlide çok sayıda gazetecinin yanı sıra Sayın ailesi mensupları da katılarak ahirete göçen Sayın için dualar ettiler. (www.kanal46.com)

OSMAN SAYIN İÇİN OKUTULAN MEVLİT VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Basınla iyi geçinmeyi kendilerinin ikbali için zaruri hizmet ve anlayış sayanların dün kutlanan 24 Temmuz basın ve gazeteciler bayram mesajlarını okudum da, neremle güleceğime karar veremedim.

Camiye girdiğimde, kalabalıktı. Cemaat fazlaydı.

Ne zamanki namaza bitti, namazla birlikte cemaat de camiyi terk etti, “Herhalde içerisi de tıklım tıklım doludur. Çünkü merhum Osman Sayın, sağlığında herkese değer veren, karıncayı bile incitmekten çekinen, üstelik de bu şehre çok hizmeti dokunan, sportif, sosyal ve kültür abidesi bir dostumuz. Belki bu şehre heykelini bile dikerler!” diye düşünürken gördüğüm manzara beni ürkütmedi desem yalan olur.

Cami içine dağılmış seyrek guruplar ki onların gerçek Osman Sayın dostu olduğuna inandığım insanlar, huşu içinde okunan mevlid-i şerifi dinlerken, kim bilir akıllarından Osman Sayın için hangi hatıraları tazeliyor, birlikte yaşıyorlardı, Allah bilir.

Artık Osman Sayın’ı uzun uzun anlatmanın gereği yok. Yerel gazetelerde, meslektaşlarım, onu gerçekten sevenler, onunla ilgili bölük-börçük de olsa hatıralarını, kişisel düşüncelerini dile getirdiler. Ellerine, yüreklerine sağlık!

Yalnız gördüğüm manzara beni üzdü. Sebebine gelince;

Merhum vefat ettiğinde bize mesaj çeken bürokratları göremedim. Tepedekiler dâhil.

O’nun insanlık abidesi, yetenekli bir gazeteci olduğunu bilmiyormuş gibi bizlere hatırlatma gereği duyan sözüm ona yerel yöneticileri aradı gözlerim. Bulamadım, yoktular.

Osman Sayın’a bizden daha çok sahip çıktığını zannederek, vefatını bize duyuran, başsağlığı dileyen sivil toplum kuruluşlarının önderleri neredeydi. Balığa mı gitmişlerdi de, perşembe günü okutulan mevlid-i şerife katılamamışlardı.

Osman Sayın için neredeyse roman yazacak kadar ileri giden, aşırı övgüleri ile gazete sayfalarında arz-ı endam eden meslektaşlarım, (mevlide katılan az sayıdaki gazeteci meslektaşımı tenzih ediyorum) gazeteciler, sahi soruyorum, size ne oldu da gelmediniz.

Nerelerdeydiniz. Neden Osman’ımızı yalnız bıraktınız bu anlamlı gecesinde.

Demek ki yazdıklarınız, düşündükleriniz icraatlarınızla örtüşmüyordu. Demek ki Osman Sayın sevginiz sahteydi.

Sonra, o bu kentin siyasi kaderine hükmettiğini söyleyen, sanan sözüm ona büyük siyasetçiler, özellikle AK Partinin il ve merkez ilçe başkanları, bir dönercinin açılışında bile gülümseyerek (aslında burada başka ifade vardı da, tarafımdan sansüre uğradı) poz veren siyasetçiler, vekiller hangi akla hizmet etmişler de gelmemişlerdi.

AK Parti il başkanı Fatih Mehmet Erkoç ve merkez ilçe başkanı Necati Okay… Abone olduğu gazete dışında kimseyle konuşmayan, demeç vermeyen “acıların çocuğu” vekiliniz talimat mı verdi de gelmeyi zül saydınız. Hani basın dostuydunuz, üstelik de yönetiminize iki gazeteci (aslında yerel gazete sahibi ve bir başka yerel gazetenin sahibinin oğlu –Editör) almıştınız. Haberimizi yapsınlar, beleşe ilanımızı atsınlar diye…

Demek başka gazeteciye ihtiyacınız kalmadı da ondan mı gelemediniz?

Siyasetçi bir arkadaşlarının düğününü bile kaçırmayan iktidarın il ve merkez ilçe başkanları. Size sesleniyorum. O gece kahvede pişpirik mi oynuyordunuz da, okunan mevlid-i şerfi katılmadınız. Nerede kaldı sizin Osman Sayın sevginiz, aşkınız, tutkunuz.

Demek ki hepsi hikâye imiş, demek ki tüm söylemleriniz, çektiğiniz mesajlar, gösterdiğiniz ilgi, hep sahteymiş. Sizin mesajlarınız sahte olabilir ama, Osman Sayın gerçeğin ta kendisiydi sapına kadar insandı, insan evladıydı.

Yeter ki ölen ölmesin.

Hepsi boş, hepsi hikâye.

Ha, gelmediniz de ne oldu?

Sizin nereniz büyüdü, boyunuz mu uzadı?

Hele hele siz, evet Belediye Başkanı Mustafa Poyraz, siz!

Kaldı ki merhum Osman Sayın sizin basın müşavirliği görevinizi yaptı senelerdir.

Belediye adına dergilere çıkarttı, kültüre katkı sağladı. Ama siz, onu son hatırlamada bile ihmalkâr davrandınız. Huşu içinde bir mevlid-i şerif dinleseydiniz, bir fatiha gönderseydiniz, bir çöreğini yiyip, bir kere daha, ”Nur içinde yat Osman abi” deseydiniz.

Gelmediniz.

Başkası gelmese gam değil. Hiç dert etmem. Üzülmem, önemsemem de. Ama belediye başkanı olarak, sizin eski biri elamanınız olarak, Osman Sayın’a bunu yapmayacaktınız sayın Poyraz.

Ben sizi vefalı bilirdim, Vefa sizin için sadece ve ama sadece bir semt adı imiş.

Yazıklar olsun size!

Haydi, siz gelemediniz, her açılışa, her yere koşan vekiliniz de mi gelemezdi.

Söylemediniz mi, “Benim işim var, gidemiyorum. Bari siz gidin!” diye talimat veremedin mi?

Demek ki Osman Sayın sizin için, Maraş için hiçbir şey ifade etmiyormuş.

Milletvekili olacağım, şimdiden altyapı oluşturayım, zemin hazırlayayım diye mahalle muhtarlarının kahvaltısına giderken iki ayak da ödünç alan Poyraz, yaptığınızı size yakıştıramadım!

Osman Sayın, öbür dünyadan kalkıp gelseydi, camideki ilgisizliği, parmakla gösterilecek kadar az cemaati görüp, hiçbir mazereti geçerli sayılmayacak sözüm ona sevdiklerini (siyasetçiyi, bürokratı, sendikacıları, spor camiasını, gazeteciyi, sivil toplum kuruluşlarını) görseydi, herhalde üzülür, “yuh be yazıklar olsun size!” derdi.

O diyemediyse, ben diyorum.

MEHMET FİSKECİ
(Kaynak: Kimlik - Maraş Gündem)









Editör: TE Bilisim