Canım sıkıldığında kütüphaneme girer, sıkışıklıktan ötürü elden çıkarmak istediğim dergileri, kitapları karıştırır dururum.

Merhum Erdem Beyazıt'ın çıkardığı “Dört Mevsim Maraş” dergisinin eski sayılarını karıştırırken ilginç bir isimle daha karşılaştım.

Son günlerde “Encümeni Daniş” tartışmalarıyla aşina olduğumuz Necmettin Karaduman idi bu isim.

TBMM eski Başkanı Karaduman halihazırda Encümen-i Daniş'in başkanlığını yürütüyormuş.

Karaduman, 1966'da, “Süleyman Demirel Hükümeti” döneminde Kahramanmaraş Valiliği'ne atanmıştı.

“Dört Mevsim Maraş” dergisinden Sezai Şengönül, Karaduman'ın Maraş Valiliği yıllarına ilişkin bir söyleşi gerçekleştirmiş.

2004'te yapılan söyleşide güncel politika konuları da konuşulmuş.

Encümen-i Daniş Başkanı Karaduman “AK Parti” hakkında neler demiş diye başladım okumaya.

***

Karaduman 2 yıllık AK Parti hükümetini başarılı bulduğunu belirtiyordu.

AK Parti'nin başarısının nedenini şöyle açıklıyodu:

“Ekstrem olayların daima uzağında kalmak istediler. Sükunetin, huzurun memleketimizin siyasi hayatında çok önemli olduğunu, istikrarın ve sükunetin hem siyasi hem de ekonomik hayatımızı etkileyebileceğini gördüler.”

Karaduman önceki hükümetlerin aksine IMF'in karşı çıkmasına rağmen AK Parti Hükümeti'nin memura, işçiye, Bağ-Kur'luya iyi zam verdiğini söylüyordu.

AK Parti başarılı bir sosyal demokrat politika izliyordu.

Karaduman eski hükümetler döneminde bazı yolsuzluk dosyalarının sümenaltı edildiğini de belirtiyordu.

Mesela 1995-1996'da dönemin Başbakanı Çukurova Elektrik'e el konulmasını istemiş, ama zamanın Cumhurbaşkanı (Demirel) bu öneriyi reddetmiş niyeyse.

Bir telefon şirketinin yaptığı yanlışlıkların da hükümet yetkililerince rapor edildiğini ancak sümenaltı edildiğini söylüyor.

Çünkü sözkonusu grubun elindeki medya gücüyle seçimleri etkileyebileceğinden endişe ediliyormuş.

Bu defa Başbakanlık koltuğunda “Ecevit” oturuyormuş.

Ahlaklı ve dürüst olmasına rağmen Ecevit dosyaların sümenaltı edilmesine göz yummuş.

***

Benim anlamadığım bir nokta var.

1995-1996 ile 1999'daki hükümetler döneminde Encümeni Daniş, Başbakanlara ve Cumhurbaşkanlarına yolsuzlukların üzerine gidilmesine ilişkin bir mektup göndermiş mi?

Cumhurbaşkanı Demirel'e “Neden Çukurova Elektrik'e el konulmasını onaylamadınız” diye sormuş mudur mesela.

Sormuş olmalılar diye düşünüyorum, öyle ya yolsuzlukların önlenmesi birinci sınıf bir memleket meselesi değil midir?

Geçelim.

Maraş'ta kalıcı izler bırakmış, dostluklar da edinmiş Karaduman.

Bu dostlarından biri de General Turhan Olcaytu.

Karaduman'ın Valiliği döneminde Maraş'ta görev yapan Turhan Olcaytu, Doğu Perinçek'in dayısı.

“Ergenekon” soruşturması sırasında Perinçek'in evinde askeri konularla ilgili belgeler bulunmuştu.

Perinçek bu belgelerin merhum dayısı Olcaytu Paşa'nın özel arşivinden kendisine intikal ettiğini söylemişti.


Eski dergileri, kitapları karıştırırken karşıma çıkan bilgiler bunlar.

İyi ki atmamışım.

Oyna yansın cepkenin efem!

Bekir Coşkun'dan Bekir Coşkun'a yalanlama gelmiş sevgili okurlar.

Vatan'dan Sanem Altan'a “Ben kovulsaydım Emin kılını kıpırdatmazdı” diyen Coşkun şimdi o sözünden dönmüş.

“Şakayla karışık, belki biraz da eksik kalmış sözlerdi” demiş şimdi de..

“Şaka” tarafını bilemem ama “eksik kalan” böyle ise gerisi nedir siz düşünün.

Ah Sanem Altan! Senin yüzünden oluyor bütün bunlar, tuttun şakayla karışık sözleri ciddiymiş gibi aktardın, suçun büyük.

Bekir Coşkun varolmanın dayanılmaz hafifliği içinde ne diyeceğini bilemiyor..

Anlaşılan o ki söylediği sözlerin ağırlığı altında büzüm büzüm büzülmüş.

Bir o yana dönüyor, bir o yana, dön baba dönelim..

“Bizim mahallede kimse kimseyi satmaz, Emin benim kürek arkadaşımdır” diyor. Küreği çeken Emin Çölaşan, sevk sefa süren Bekir Coşkun oluyor nedense..

Böyle kürek arkadaşlığı olur mu yahu!

Onu bunu bilmem ama Bekir Coşkun bize keman konçertosu veriyor, her parçada ayrı bir tını, ayrı bir anlam..

Helal olsun sana Bekir Coşkun!

Bu işin içinden de tereyağdan kıl çeker gibi kurtuldun ya..

Suçu hemen 'dinci medya'ya yükleyip sıyırdın ya.. Karada, denizde, havada ölüm yok artık sana.

“Eğilmez başın gibi gökler bulutlu efem
Dağlar yoldaşın gibi sana ne mutlu efem
Oyna yansın cepkenin, yansın güneşten tenin
Gün senin, şenlik senin bayramın kutlu efem”


'Ses duvarındaki generaller'

Kütüphanemi düzene sokmaya çalışırken gözüm Betül Uncular'ın “Ses Duvarındaki Generaller” isimli kitabına ilişti.

Ona da tekrar bir göz atayım dedim.

1970'lerde Amerika'da bir senatörün açıkladığı “rüşvet” skandalının Türkiye ayağını anlatıyor kitap.

“Lockheed Skandalı” olarak da biliniyor.

Jet uçakları yapan Lockheed firması satış yaptığı bütün ülkelerde rüşvet dağıtmıştı.

Türk Hava Kuvvetleri de bu firmadan 40 adet F-104 S uçağı almıştı.

Uzun lafın kısası Türkiye dışındaki ülkelerde başlatılan soruşturmalarda sorumlular ortaya çıkarıldı.

Bir tek bizde bu skandal aydınlatılamadı.

Lockheed firmasıyla görüşmeleri askerlerden müteşekkil bir komisyon yürütüyormuş.

Komisyon üyeleri arasında bir isim dikkatimi çekti: Hakim Binbaşı Erdal Şenel.

Milli Savunma Bakanlığı Hukuk Müşavir Yardımcılarından Şenel'in görevi, sözleşmenin hukuki hükümlerini oluşturmaktı.

Şenel'in ismi kitapta birkaç defa geçiyor.

Yanlış anlaşılmasın, kitapta Şenel'le ilgili herhangi bir suçlama sözkonusu değil.

Görüşmelerle ilgili bazı bilgiler veriyor kitapta.

Şu ara, “Ergenekon soruşturması” kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan emekli Tümgeneral Erdal Şenel'in evinde bulunduğu öne sürülen bir CD'deki dehşet verici açıklamalar yazılıp çiziliyor.

Hakim Binbaşı Erdal Şenel'le, 1995-2003 arasında “Genelkurmay Adli Müşavirliği” yapan emekli Tümgeneral Erdal Şenel aynı kişi mi diye merak ettim.

Hepsi bu.

Abdullah Muradoğlu
Yeni Şafak
[email protected]